SAYFALAR

24 Şubat 2011 Perşembe

Muhalefeti/Demokrasiyi Tasfiye Süreci, AKP’nin İki Dönemi


Kaddafi epey ilginçti ilk zamanlar! Evet darbe ile gelmişti, ama krallığın başka türlü devrilmesi nasıl mümkündü bilemem –halk ayaklanması ile. Ayrıca “sosyalizm” diyordu! Yine de diğer Arap ülkeleri arasında, belki de ülke zenginliğinden halkını en çok yararlandıran yönetim oldu.. Ülkesini “yeşertmek” için ilginç projeler uyguladı.. Çöldeki kabilelere (Warfalla, Hasawna, Zuwayya…) petrolden payını verdi ve onları hanedanlığına bağlı tuttu uzun süre...
Ancak, Albay’ın, devlet ve istihbarata neredeyse tamamen kendi “kabilesi” Kaddafa’nın insanlarını getirdiği, kabileleri birbirine düşürdüğü belirtiliyor. “Albay”a karşı 1990’lı yıllarda darbeye kalkışan Ordu içindeki diğer kabilelerden çok kişinin idam edildiği de biliniyor.. “Petrol zenginiyiz, ama halk yoksul”, TV'de isyancılardan biri böyle söylüyordü, gençler özgürlük istiyorlar!
Komşulardaki isyanlar, demek ki bu ülkede de bir noktada sonra, ayaklanmanın zamanını belirledi! Libya ile Mısır veya Tunus’daki halk isyanları biribirinden çok farklı! Oralarda “halk” ve “gençlik”, Libya’da ise dahaa çok “kabileler savaşı” var.
Son tahlilde, Kaddafi, kimileri onu “emperyalizme karşı” bulsa da, paralı yabancı lejyoner askerlerine halkını vurduran, uçaklarla saldıran, acımasız bir diktatör...
Mübarek de bir diktatör değl miydi, ve Tunus’taki... Bahreyn, Yemen..
İran’da “demokrasi” mi var? Muhalefeti her durumda ezmeye, idam etmeye hazır, seçimlerde hile hurdanın ayyuka çıktığı, mollakrasi! Mollaların, kimin seçimlere girebileceğine karar verdiği bir rejim.. Ama parlamento var! Seçimler yapılıyor!
Halkının önemli bir çoğunluğuna karşı olan, iktidarını sürekli kılmak için sistemi manipule eden, üstüne üstlük onyıllarca koltuğunda oturan rejimler, diktatörlüklerdir... Mübarek yüzde 90’la (halk iradesi!!) Başkan seçilmişti ve küt diye gitti!
Geçen gün Ulusal Kanal’da bir akademisyen, Romanya lideri Çavşesku’nun Mısır ve diğerleriyle kıyaslanmasına, “orası sosyalist bir ülke, Mübarek’le kıyaslanmaz” diyerek karşı çıkmıştı! Neden? “Sosyalizm”, yolsuz, aile klanları ve parti krallarının ebedi olarak halkın tepesine binme (polis) rejiminin mi adıdır!? (“Sosyalizm”in, eski kalıplarla kabulü ve geçmişe toz kondurmama, daha ne kadar sessizce ama inanmayarak, sürecek bu ülkede -ve dünyada!)
***
Şu veya bu derece otoriter bütün siyasal rejimlerin genel karakteri “diktatörlük”tür veya diktatörlüğe eğilimlidir.. Tüm muhalefeti yoketmek için her türlü düzenbazlığa başvururlar; siyasi rakiplerini sindirmek, olmazsa yoketmek, öncelikli anlayışlarıdır.
Bu amaçla çeşitli araçlar kullanılır, devreye sokulur.
Bu araçların seçim ve kullanımı, ülkenin kültürel, siyasal ortamına, geleneklerine bağlı olarak değişir.
Kaddafi, halkının yarısını yokedebilecek bir insan.. Zaten yabancı paralı askerlerinin varlığı bunun göstergesi.. Mısır ve Tunus diktatörleri uzun yıllar polis rejimi, işkence, seçimleri iğdiş etmek, uyduruk parlamento, muhalifleri gerektiğinde yok etmek ve iktidarda kalabilmek için gerekli her türlü önlemi almak gibi araçları, kullandılar.. Ama halkın gücü bunları yıkıp geçti!
***
Türkiye’de Erdoğan rejimi de, özellikle ikinci dönemlerinde net olarak ortaya çıktı ki, siyasal otoriteryen, diktatorya eğilimlidir..
İlk dönemlerinde müthiş bir “mağdur” olma haline, “bütün paralarını” yatırdılar; yanılmadılar büyük bir kazançla çıktılar.
İkinci dönemlerinde, tek adama (ve sivil hanedanlığına) dayalı siyasal rejim heveslerine engel olabilecek herşeyi silip süpürmeye soyundular.. 
Rejimleri otoriter/diktatoryal eğilimli ve demokrasiyi mümkün olduğu kadar tasfiye etmeye yönelik olduğu için (en iyisi: indirgenmiş demokrasi!!), en büyük proje olarak, Ordu’yu tam tasfiye uygulanıyor!
Dikkat edin: Ordu, artık darbelerin ordusu değildir.. Bu niteliği, birinci AKP iktidarı döneminde (ve daha önce) mezara gömülmüştü (iyi haber!)!
Ama ikinci AKP dönemi tamamen farklıdır: Otoriterliğini adım adım inşa eden bir iktidar yaşıyoruz!
Bu ikinci aşamada Ordu artık ancak, eğri büğrü ve eksik de olsa, varolan “demokrasi”nin ayakta kalmasına yardımcı olabilirdi!
Bugünkü tasarlanmış, düzenlenmiş Balyoz vb operasyonlarının “siyasal arka planı”nda,  “demokrasi” isteyebilecek veya demokrasiye destek çıkabilecek bir Ordu’nun “tutuklanma süreci” var (kötü haber!)
Bu operasyon, aslında ilk AKP iktidarının son dönemlerinde başladı.. medya operasyonu, kamuoyunu yönlendirmek ve bütün bu operasyonlara hazır etmek için önceden devreye sokulmuştu!
Şimdiki medya operasyonu ise, Ordu üzerine kurulan tezgahın bir şekilde ortaya çıkmasını engellemeye, muhalif medyayı tasfiyeyi sürdürmeye yöneliktir..
Artık, CHP için ise allah kerimdir..
Hele şu seçimleri bir geçelim.. Manazarayı bir görelim...
Gerekli alet edevat, çantalardan çıkartılacaktır!
--2 Şubat 2011 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder