Sayın Cumhurbaşkanı,
Türkiye Cumhuriyeti'nin, Kurtuluş ve Kuruluş'u simgeleyen Zafer Bayramı'yla birlikte en büyük bayramı olan Cumhuriyet Bayramı kutlaması için düzenlediğiniz Resepsiyon'a davetinizi aldım. Çok teşekkür ederim.
Bu en yüksek düzeydeki Cumhuriyet kutlamasına davet olunmak ve katılmak, şüphesiz ki her Türkiye Cumhuriyeti yurttaşına onur verir.
En sonunda, bugün, siz, biz hepimiz, varlıklarımızı, konumumuzu, yurttaş ve özgür birey kimliklerimizi o günlere, o zaferlere, o başarılara, o özverilere borçluyuz.
Bu borcu, Kurucular'a, bizden sonra gelecek Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları da ödeye ödeye bitiremeyiz; bu minnet duygumuzu her zaman canlı tutmanın fırsatlarıdır bu kutlamalar. Ulus olarak da varlığımızı yeniden ve derinden duyumsarız.
Sizden farklı düşünen beni de, Cumhuriyet Gazetesi'nin yazarı olarak, bu büyük kutlamaya davet etmeniz, şüphesiz iyiniyetinizin göstergesidir.
En sonunda, ulusun/ülkenin birliğini, hiç bir ayırım gözetmeden temsil etmek ve savunmak, o makamın gereğidir. Cumhur, yani ulus, Çankaya'da koruyucu ifadesini bulmalıdır.
Davetinizi, bu konuda duyarlığınızın bir nişanesi olarak algılıyorum.
Sayın Cumhurbaşkanı,
Çankaya'ya, Atatürk'ümüzün, Kurucularımızın büyük anılarının yaşadığı, bence o muhteşem yere, yasal süreçler sonunda seçildiniz.
Bu ülkenin; isterse, örgütlenirse ve yönlendirilirse herşeyin en iyisini başarabilecek niteliklere şüphesiz ki sahip olan bu ulusun, Cumhurbaşkanısınız!
73 milyon kişiyi temsilen ve 73 milyon kişiden biri olarak: Bence, bu olgu da, muhteşem bir görev üstlenmedir; Cumhuriyet'in bütün yurttaşlara sunduğu olağanüstü bir duygudur.
Sayın Cumhurbaşkanı,
Cumhuriyet'in onurunu derinden duyumsatan nazik davetinizi alınca, düşüncelerimi, duygularımı yeniden düzenleme gereğini duydum.
Çankaya ve Cumhuriyet, Cumhurbaşkanlarının siyasal düşüncelerinden, toplumsal tavırlarından bağımsız bir simgedir.
Çankaya, bütün ulustur.
Her kim bu daveti alırsa, kural olarak, bu çağrıya uymalıdır...
Ancak, Sayın Cumhurbaşkanı, içimdeki engelleri aşamadım.
Hayır hayır, bu engeller, aramızdaki siyasal ve toplumsal derin düşünce farklılıklarından ileri gelmiyor.
İnanın, bunların hiç bir önemi yok. Bu ülkede farklı düşünceleri, aslında zenginliğimiz olarak kabul etmeliyiz.
Sözünü ettiğim engellere baktığımda, düşünce ayrılıklarıyla hiç bir ilgisi olmayan, daha farklı bir tablo ile karşılaşıyorum: Ulus karşısındaki uygulama farklılıklarınız!
Cumhuriyet Bayramı davetinizde gösterdiğiniz birleştiriciliği ve kucaklayıcılığı, ne yazık ki yasal uygulamalarınızda görememenin üzüntüsü içindeyim.
Cumhurbaşkanlığı makamının, ayırım gözetmeden sağı– solu, kadını –erkeği ile, bütün TC yurttaşlarını “kendisinin” kabul etme ahlaki ve hukuki sorumluluğu olduğunu düşünen bir insanım.
Sayın Cumhurbaşkanı,
Oysa Siz, bugüne kadarki uygulamalarınızın tümünde ayrımcılık yaptınız. Ulusun sadece bir kısım insan kaynaklarını tercih ettiniz.
Atamalarınızda, YÖK'e olsun, üniversitelere olsun, Anayasa Mahkemesi ve diğerlerine olsun, her zaman ve istisnasız, parti ve hükümet üyesi olarak hizmet ettiğiniz siyasal söyleme yakın insanları tercih ettiniz.
Bu seçimlerinizde, ulusa, vicdanı ve moral açıdan sizi destekleyecek bir kriter sunmadınız.
Bu tutumunuz, vicdanlarda, ayrımcılık yaptığınız düşüncesini durmadan pekiştirmiştir. Yerinizin sorgulamasına, fırsat yaratmıştır.
Liyakatı, sadece kendi yandaş siyasal topluluğunuzda gördünüz, aradınız, buldunuz.
Bu tutum, açıktır ki, bütün ulusun Cumuhurbaşkanı olma olgusunu, Çankaya'nın bütün ulusu temsil etme ahlaki varoluşunu zedelemektedir.
Siyasal görüşlerinizle, temsil ettiğiniz yüce görevin gerekliliklerini özdeşleştirdiniz.
Büyük yanlış yaptığınıza inanıyorum.
Bunları birbirinden ayırabilseydiniz, Türkiye'nin, ulusun bu kadar derin bölünmüşlüğü, birbirini yoketmeye hazır sanki düşman kamplara ayrılması, emin olunuz ki söz konusu olmayacaktı. Oysa Siz bu uygulamalarınızla, bu bölünmüşlüğe katkıda bulundunuz.
Sayın Cumhurbaşkanı,
Ne yazık ki, ben de yaratılan bu derin bölünmüşlük duygusu içindeyim. Cumhuriyet Bayramı Kabulü gibi, hiç bir zaman reddedeceğimi düşünmediğim bir davete uyamıyorum.
Ulusu kucaklayıcılığınızı, Cumhuriyet Bayramı davetlerinin yanısıra, uygulamalarınızda da görmek isterdim.
Çok değer verdiğim Çankaya Kabulu'ne katılmak mı..
Yoksa, yarattığınız bu ikilemi, bu davet fırsatını kullanarak açıkça vurgulamak ve bilince çıkarmak mı..
İkincisini tercih ediyorum, çünkü bu ayrımcılığı vurgulamanın, ve bu konuda üzerinde Sizi düşünmeye çağırmanın, ulusumuz için daha önemli olduğuna inanıyorum.
Bu açık mektupla, Cumhuriyet Bayramınızı kutluyorum...
Saygılarımla..
Orhan Bursalı
26 Ekim 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder