SAYFALAR

2 Ağustos 2024 Cuma

Müze Gazhane diye olağanüstü bir yer

 

Müze Gazhane diye olağanüstü bir yer

7 NİSAN

Kadıköy, sonradan Hasanpaşa Gazhanesi adını alan büyük tesis 1892-1993 yılları arasında Kadıköy bölgesinin gaz enerjisi ihtiyacını karşıladıktan sonra, doğalgaz gelince sanayi tarihinin çok önemli bir mirası oldu. Tıpkı bugün Silahtarağa’da şimdi üzerinde bir üniversite kurulan elektrik üretim fabrikası gibi.

Hasanpaşa Gazhanesi kok kömüründen ürettiği “hava gazı” ile evleri ısıttı, sokakları aydınlattı. 93’ten sonra uzun süre fabrika alanı, İETT otobüsleri deposu, hurdalık, çöplük ve kömür deposu olarak kullanıldı. Bu arada fabrika parça parça sökülüp o muazzam üretim tesisleri hoyratça yok ediliyordu. Gazhane Çevre Gönüllüleri yıllarca mücadele etti. Kültür ve sanat merkezine dönüştürülmesi projesi hazırlandı (Afife Batur hocanın kulakları çınlasın!). Önce SİT alanı ilan edildi. 2014’te büyükşehirin onayıyla Müze Gazhane inşası başladı. Üç yıl önce de açıldı.

HALK GİRİŞİMİ

Müze Gazhane öncelikle bir sivil halk girişiminin büyük başarısıdır.

Önceki gün bir öğleden sonrayı orada geçirdik. Öyle “Bakayım şöyle bir” denecek bir yer değil. Gideceksiniz, anıtsal sanat eseri gibi yer yer inşa edilen fabrikanın farklı işlevlerdeki yapılarını gezeceksiniz. Geniş alana serpiştirilmiş heykelleri inceleyeceksiniz. Kafelerinde oturacaksınız. Çocukların koşuşturmalarını seyredeceksiniz. Müze Gazhane’nin hem tarihini hem mirasını hem şimdiki güzelliklerini içinize çekeceksiniz.

Sonra Beltur’da yemeğe oturacaksınız. Ben yıllardır uzak durduğum hamburgerlerine takıldım.

Şefin hamburgeri umarım bir alışkanlık yapmaz! *

ALLAH KUVVET VERSİN! 

Sonra İstanbul Kitapçısı’na gideceksiniz. Sizi bilmem ama ben Tatavla Tarihi’ne takıldım. Oturup okumaya başladım. 1913’te yazılmış çok özel bir çalışma. 1500’lerden itibaren Kasımpaşa’dan yukarı doğru uzanan alana (bugünkü Kurtuluş’a) getirilen ağırlıklı Ege adalarından esirlerin ve özellikle Sakızlıların yerleştirildiği büyük Rum nüfusun ve yaşamın hikâyesi.

İlk kez gördüm: Yazar Melisinos Hristodulu sunuş yazısını “Allah kuvvet versin!” diye bitiriyor! Kitabı İstanbul kitapçılarında molalar vererek bitirmeyi planladım. Böyle bir de işim oldu!

HAYDİ TARTUFFE'E

Tiyatro zamanı geliyor. Soluğu Tartuffe oyununun sahnelendiği salonda alıyoruz sonra. 400 yıl önce Molière’in toplumsal mizah yüklü ünlü eseri. Yiğit Sertdemir’in yönettiği oyun, şairimiz Orhan Veli Kanık çevirisi ve şiirlerinin de seslendirilmesi ile bir tiyatro şöleni. Sahne, dekorlar, giysiler, baştan sona çok yüksek bir oyuncu performansı. Ve en önemlisi günümüze uygun çok hoş güncellemeler. Yüzyıllardır dini kullanarak her türlü kepazeliği toplumsal alanda kullanan yobaz ve sahtekârlar...

Ve akın akın gençler. Biz yaş ortalamasını yükseltiyorduk.

Neyse ki sayımız az olduğundan etkisi de fazla olmadı!

Müze Gazhane herkesi bekliyor, hakkını verin...

* Bu kez yazıya dökeceğim. Demir sandalyeler ve masalar. Müşteri ve hizmet verenlerin kalkıp oturdukça, yerleştirildikçe büyük gürültüler ortalığı kaplıyor ve sessizlik rezil bir gürültüye dönüşüyor. Bu demirlere lastik papuç taksanıza dedim. Abi birkaç kez denendi ama düştüler dedi. Yaratıcı çözüm bulunabilir. Tasarlanıp ürettirilebilir. Moda’da bir pizzacıda çıldıracaktım.

Demek ciddi sorun: Sandalye üreticileri bu çözümle satmalılar. Üretim aşamasında.

Türlü çözümler akla geliyor.

Bakalım kim el atar, yoksa sandalye pabucu üretimine soyunacağım!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder