obursali@cumhuriyet.com.tr
Dedik ki, Ata’nın gelecek için bize mirası bilim, akıl ve nitelikli eğitim.. Bu üç altın anahtara iki eklemeyi biz yaptık: Başarabilirsin ve ülke/kendi iradeni başkalarına asla teslim etme. Çünkü Atatürk tüm başardıklarını bu 5 ilkeye dayandırdı. Hayatından yaptığımız çıkarsamalar ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurtuluş ve Kuruluş macerasını bu 5 ilke ile kavramsallaştırabiliriz. 100 yıllık Cumhuriyete ayrıntılara gömülmeden kuşbakışı bakmak rahatlatıcı ve ders çıkarıcı nitelikte olur.
Burada Atatürk’ün bugüne ders olacak bir özdeyişini anımsatayım: Gözüm liyakatten başka hiçbir şeyi görmez. İktidarlar ise yönetici koltuklarına liyakatsizleri, okumuş gibi görünen diplomalı ümmileri, sürekli boyun eğecekleri atamaktadır. Çünkü liyakat sahipleri işlerinin gereğini en iyi yapma iradesine sahipler. Günümüz iktidarlarına kul gereklidir.
Gözüm liyakatten başka bir şey görmez, sözü aslında çağdaş ülkelerde zaten sıradan bir uygulamadır. İşin gereğidir. Ama Atatürk bu sözü bu ülkede söylemek gereğini duymaktadır.
İDEOLOJİK CEHALET
Ülkede eğitimin kalitesinin sürekli düşmekte olması, liyakati dışlayan iktidarın bilinçli tercihidir. Boş diplomalı yüz binleri kullanışlı eleman olarak gütmek, ideolojik cehaletin yaygınlaştırılmasıdır. Bu Osmanlı’nın toplumu cahil bırak sonra yönet yönteminin günümüzdeki saplantısıdır.
Sokrates, binlerce yıl önce söylemiş: “Eğitimin pahalı olduğunu düşünüyorsanız, cehaletin bedelini ödeyeceksiniz.” Sokrates’in bu sözü bir ülkenin ve devletin tümüne yöneliktir ve geleceklerinin olmayacağı mesajını vermektedir.
Bunun bedelini ödüyoruz. İktidar, Atatürk Cumhuriyetinin yüksek kaliteli, parasız, eşitlikçi ve herkese eğitim politikasını bükmek peşindedir.
SÜRÜNÜN KONFORMİST AKLI
Onlar şunu çok iyi biliyorlar: İnsan aklı, insan beyni konformisttir, sıradan davranmayı, kolayı, basiti düşünmeyi ve yapmayı sever, tercih eder, seçer.
İnsan aklı eleştirel düşünmek sakatlığını yaşar, kendisine söyleneni hiç araştırmadan kabul eder, taraftarı olduğu lider ve yöneticilerinin her söylediğine inanmak eğilimindedir.
Geniş çoğunluk, merak ve sorgulama eksikliği içinde yaşar.
Eleştirel düşünmek, çaba ister uğraş ister; acaba, öyle mi sorularını sorar.
Ancak böyle, beyinlerimiz bile ait olur.
Yoksa başkalarının söylediklerinin kulu kölesi oluruz.
Beyinlerimizi başkalarına emanet etmek, güdülme hastalığı yaratır.
UMUT VE CESARET
Ben gelecek için umutluyum. Çünkü Türkiye’nin bu ekonomi ve bu eğitim düzeyiyle paradokslarla yaşayamayacağına inanıyorum. Toplum geleceksiz, vizyonsuz olamaz.
Dünyanın gittiği yön ile çelişen bir toplum olarak ayakta kalamayız. Eninde sonunda bu yola gireceğiz, buna mecburuz.
Önceki yazımda, Cumhuriyetin ana konulardaki başarılarını ve artık geri döndürülemez bir yola girdiğini yazmıştım.
Bugün yaşadıklarımızı anlamak için yine Atatürk’ün bir öngörüsünü paylaşacağım. Bu sözü görmemiştim. Ahmet Yavuz’un bir söyleşi şeklinde Mert İnan’ın ters sorularına verdiği yanıtları içeren ve mutlaka okunması gereken İkinci Yüzyılda Yeniden Atatürk (KırmızıKedi) kitabında okudum:
BUGÜNE BÜYÜK MESAJ
“Bazı şeyler vardır ki bir kanunla, bir emirle, bir düdük çalarak düzeltilebilir.
Ama bazı şeyler vardır ki kanunla, emirle, milletçe omuz omuza boğuştuğunuz halde düzelmezler.
Fesi atar şapkayı giyer amma alnında fesin izi vardır. Siz sarıkla gezmeyi yasaklarsınız, kimse sarıkla dolaşmaz. Ama bazı insanların başındaki görünmeyen sarıkları yok edemezsiniz.
Çünkü onlar o zihniyetin içindedir.
Zihniyet binlerce yılın birikimidir. O birikimi bir anda yok edemezsiniz, boğuşursunuz ve sonunda muvaffak olursunuz.
Boğuşuyoruz ve boğuşa boğuşa yeneceğiz. Önemli olan burasıdır yani boğuşmaktan yorulmamak, umutsuzluğa düşmemektir.
Milletler boğuşa boğuşa ilerler. Yorulan, umutsuzluğa düşen yorulur. Biz inanıyoruz, inandığımız şey yenidir ileridir.
Öyleyse eskiyi, geriyi, işe yaramazı mutlaka yeneceğiz demektir.
Çünkü bunun başka kanunu yoktur.
Yaşamak kanunu budur...”
***
ATATÜRK’e yeniden bin selam olsun. Bugün yaşadıklarımız konusunda da bizi uyarıyor
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder