SAYFALAR

8 Ekim 2023 Pazar

Sıradan siyasi figürlerin elinde bitap düşmek

Orhan Bursalı
Orhan Bursalıobursali@cumhuriyet.com.trSon Yazısı / Tüm Yazıları

Sıradan siyasi figürlerin elinde bitap düşmek

Hayatınızın siyasi bir değerlendirmesini yaptığınız oldu mu? Yani nefes alıp verdiğiniz ülkenin siyasi ortamını hayatınızın önemli bir ekseni açısından değerlendirdiğinizde? 1923 doğumlu 100 yaşında yolcu ettiğimiz Hıfzı Topuz’un yaşamını okurken, çok iyi ve mutlu bir hayat sürdüğünü varsaydım... Keşke bunu ona sorabilseydim, Coşkun Özdemir ile evinde ziyaret ettiğimizde... Başka şeyler konuşmuştuk.

Şüphesiz demokrat, Cumhuriyetçi, Atatürkçü...Hayatının önemli bir kısmını ülke dışında geçirdi. Kitaplarının isimlerini gözden geçirdiğinizde kıskanırsınız... Araştırmak ve yazmaktan, üstelik ilginç konularda, büyük zevk alan bir insan. İlgi alanı o kadar geniş ki! Roman dahil. Mesleği gazetecilik üzerine kitaplar. Baktığınızda acaba yazmak günlük yaşamdan bir kaçış mı diye düşünürsünüz... Hayattan en keyif aldığı işleri yapmış. Ürettikleri bunu gösteriyor.

Şanslı doğmuş ve bunun gereği eğitimini de çok iyi almış. Bir yanıyla bir dünya insanı. Avrupa, Afrika, Asya... Ama ille de Türkiye!

BİZİ VAR EDEN NE?

İnsanı var eden vatan. Ataol Behramoğlu, İzmir Bayraklı’da Homeros günlerinde yaptığı konuşmada, şairliğini vatanıyla koşut ele alıyor. Biraz abartılı olabilir ama vatanı yoksa şair de yoktur diyor. Şüphesiz kastettiği, şairi besleyen kaynaklar, duygular, düşünceler, renkler, kokular, insanlar, toplumsal olaylar, toplumun mutluluğu mutsuzluğu... Aşkları... Bunlarla var olan bir şiir ve şair.

Hıfzı Topuz’un yazdıklarına bakarsanız, şüphesiz bu ülkeden beslenmiş esas olarak. O, bu toprakların insanı. Vatansız bir yazar, şair, edebiyatçı, romancı olur mu?

KÖKSÜZLÜK YAŞATMAZ

Şunu demek istiyorum: Besleneceğiniz bir kök olmalı. Yoksa? Şüphesiz ki yaşamınızı sürdürecek, yemek yiyeceğiniz, nefes alıp vereceğiniz bir yer herkes için var bu dünyada... Küçümsemiyorum, bir dünya insanı olarak da yaşamı becerenler var.

Bir izleyicim “hoca 100 yaşına gelmiş artık ne üzülelim” dedi. Yanıtım, 100 yaşında hala keyifle yazabiliyorsa ve hala topluma verecek bir şeyleri varsa, niye üzülmeyelim? Bu mutluluğunu toplumla paylaşıyorsa?

Bunları kendisiyle konuşmak için çok geç.

Yazı başındaki soruya dönersem: Hayatıma hep gölgeler eşlik etti. 1960 darbesi, 1967-1971-1980 darbeleri... 1997, o meşum 1994 yerel seçimler...

Sıradan politik figürlerin ellerinde bitap düşmüş bir ülkenin insanı olarak yaşamak zor be kardeşim.

Türkiye’yi yoktan var eden bir adam geldi geçti. Mirasını kimse devralamadı ve sürdüremedi. Gelenlerin hepsi parça parça ihanet ettiler. Kimisi büyük ihanetlerle birbiriyle yarıştı.

UMUTSUZLUK BİZE YAKIŞMAZ

2002-2023, 20 yıl ve girdiğimiz artı beş yıl daha, Kurucu’ya tuzakların en büyüğü yaşandı ve yaşanıyor. Sessiz sedasız, derinden, köklü ve inatçı bir şekilde. Üstelik 20’ye yakın ekonomik çöküşle birlikte.

Bu yıllarda yaşadıklarımızı say desem şüphesiz sayarsınız.

İnsanlar yorgun düştü. Yoksa mesele bir seçim kaybetmek değil.

Ne seçimler kaybettik, yoktular!

Bu hayal kırıklığın, derin mutsuzlukların nedeni bu. Bir kısmımız bir hamle daha yapacak daha takadı kalmamış hissediyor.

Ama Hıfzı Topuz hiç yılmadan dimdik ayakta kaldı.

Şair, haykırışını sürdürüyor.

Demokratik her kırıntı bizim, hiçbirini mücadelesiz terketmek, ne bize, ne yaşadığımız hayata, ne Kuruculara, ne bu ülkeye ve tarihine yakışır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder