SAYFALAR

18 Eylül 2023 Pazartesi

Ülkenin baş aşağı gidişinde kilometre taşı: 12 Eylül 1980

 obursali@cumhuriyet.com.tr

Ülkenin baş aşağı gidişinde kilometre taşı

12 Eylül 2023 Salı


Bugün yaşadığımız büyük felaketin adı 12 Eylül 1980 Genelkurmay’ın askeri darbesi. Kaç kişi tutuklandı, kaç kişi idam edildi, kaç kişi kaç yüz yıl ceza aldı... Bunlardan bahsetmeyeceğim. Bugünkü gazetelerde ve dijital medyada okuyacaksınız zaten. Ben siyasi arka planı üzerinde duracağım.

Öncelikle bir saptama yapayım: 12 Eylül askeri darbesi, süreç içinde bugünkü tek adam rejiminin ebesidir. Bu ebelikte şüphesiz ara basamaklar vardır. Bunlar üzerinde de durmayacağım.

12 Üylül darbesine giden süreç önemlidir. 12 Eylül ülkeye çok güçlü bir bomba atışıdır, birkaç yıl bu süreç özenle hazırlandı.

Tabii ki öncelikle ordunun kontrolünde bir süreçten bahsediyoruz.

Ordu, yani Genelkurmay tamamen ABD’nin askeri bakımdan Pentagon, iç karışıklık ve süreç hazırlığı bakımından CIA, siyasi olarak da Beyaz Saray’ın denetiminde, darbe sürecinde başrolü oynadı. ABD’nin siyasi çıkarlarını burada saymayacağım...

İşte kellelerimiz, vur kılıcı

Ama şunu belirteyim, Türkiye; ABD için hep kargaşa çıkarılacak, dizginleri tutulacak bir ülke oldu. 1980 darbesi, ABD’nin dünyada yerli uşakları aracılığıyla yaptığı son darbelerden biriydi. Daha sonra “sivil hareketler” ve “portakal devrimleri” vb. kılıflar altında ülkelere müdahalesini sürdürdü. Ama 2016’da FETÖ uşakları aracılığıyla yine de darbe denemesinden vazgeçmedi.

Fakat 1980 öncesi ülkedeki siyasi partilerin darbeye giden süreci durduracak birleşik bir politika üzerinde anlaşmamalarına değinmek istiyorum.

Baş figürler Demirel ve Ecevit idi.

İkisi de yan yana geldiklerinde bile gökyüzünü seyrediyorlardı. Ecevit’e bile suikast düzenleniyordu. Ülkenin şirazesinden çıkması için darbeci güçler her şeyi yaptı.

Ecevit ve Demirel’in belki de ordunun kontrolündeki darbeci güçlere karşı diyecekleri söz, izleyecekleri politikaları yoktu.

Bizim yapacağımız bir şey yok, arka planda ordu var, bari darbe yapsınlar da bu kargaşa dursun havasındaydılar. 10 yıl önceki darbeyi de biliyorlardı. Başlarını darbecilerin kılıçları altına yatırdılar.

***

Türkiye’nin bugünkü demokrasizliğinden, azgelişmişliğinden, Atatürk ve devrimlerine apansız saldırılardan, ülke iradesinin teslim edilmesinden NATO ve ABD sorumludur.

Tüm bu süreçlerin sonunda elimizde tek adam rejimi, anayasasızlık, hukuksuzluk, manipüle edilmiş, büyük ekonomik çöküntü ile yoksullaştırılmış ve eşitsizlikler içinde boğulan bir toplum kaldı...

Okur notu:

11 Eylül 2023 tarihli yazınızda yer alan, “Kılıçdaroğlu adaylığını koymamalı. Dahası kurultaydan önce bunu açıklamalı. Kendisini sonuçtan sorumlu hissedenlerin hepsi de kenara çekilmeli. Tüm bu kargaşaya hızla son verilmeli... Seçmen yenileşme beklentisi içinde. Sadece politika değil, özellikle parti yönetiminde” değerlendirmesi doğru ve önemlidir.

İhtirasın ağır bastığı, ülkenin sosyopolitik şartlarının değerlendirme dışı tutulduğu adaylığın, seçim başarısızlığı ile sonuçlanmasının ülkenin geleceğine ne derece önemli etkilerde bulunduğunu yaşayarak göreceğiz.

F. Korutürk, A. Necdet Sezer’in seçilmeleri krizleri önlemiştir. O dönemlerin şartları içinde doğru çözümler bulunmuştu. Ders alınmalıydı.

A. Fuat Başgil, 1961 yılında cumhurbaşkanı seçilme imkânına sahipken şartlar gereği adaylıkta ısrar etmeyip yeni krizlerin doğmasına engel olmak üzere senatörlükten istifa etmişti. Ülke için yararlı olmuştur. K. Kılıçdaroğlu aday olmamalıydı.

- 21 yıllık iktidarın ülkede yarattığı iklim...

- Toplumun iktidar değişimine yönelik iradesine rağmen istenenin CHP iktidarı olmadığı,

- CHP iktidar olmak için yeterli güven ve inandırıcılığa sahip değildi.

- CHP’nin yüzde 25 olan oy oranı, adayın kim olacağı konusunda farklı ve dengeli bir çözüm bulunmasını, geçiş dönemi için seçim kazanacak bir aday belirlenmesini gerektiriyordu. Kılıçdaroğlu çekilmezse, CHP’nin ve ülke siyasetinin önünü tıkamaya devam eder.

Av. Ekrem Feroğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder