obursali@cumhuriyet.com.tr
Şimşek’te çulsuzlaştırma politikası dışında, demokrasi ve hukuk var mı?
Pazar günü ucuz ihracatla nereye diye sorduğum yazımı paylaşmıştım 20 yıl öncesinin. Şimdi de Mehmet Şimşek, ihracatçıya kredi musluklarını açıyor: Sat ne satabilirsen, işte 1 milyar dolar kredi... Halkı zaten üteceğiz. İyi ki TÜİK var, yaşasın, enflasyonu en az yarı yarıya düşük göstermesi bizim için bulunmaz nimet... Biz ücreti TÜİK enflasyonunun yarısına yakın artırırız, kardeşim mücbir sebep var, cumhurbaşkanımızın dediği gibi dış ve iç güçlerin oyunu ile ekonomi bu duruma düştü, toparlanalım hele sonra hepiniz zengin olacaksınız... Ama önce bedel ödeyeceksiniz.
TL daha ucuzlayacak ki ihracatçı rekabet edebilsin, dolar getirsin.
Yıllardır aynı hikâye... Bu ülkenin başına ne geldiyse berbat politikacılardan geldi...
Şimşek’e sormalı, ekonomide yapısal değişiklikler için ne yapacaksın? İhracatın kg fiyatını nasıl yükselteceksin, iki katına çıkaracaksın? İşgücünü sürekli ucuzlatarak nereye varmayı düşünüyorsun?
Arap ülkelerine Türkiye Varlık Fonu’ndan hangi şirketleri satmayı planladınız? Görüşmeleri milletten gizli mi sürdüreceksiniz? Telekom’lar mı gidecek, madencilikler veya başkaları da mı?
Dışarıdan doğrudan yatırım için bu yıl bir beklentiniz nedir?
En önemli konu
- Yargının siyasi amaçlı olarak kullanılmasını engelleyerek bir hukuk devleti görünümü yaratmadan;
- İfade özgürlüklerini, anayasal, yasal hak ve özgürlüklerin rahatça ve engelsiz kullanılmasını sağlayamadan;
- Ülkeyi demokrasi endekslerinden, en kötü ülke konumlarından radikal bir şekilde daha iyi konumlara çekemeden;
- Basın özgürlüğünde en kötü ülkelere arasında olmaktan çıkarmadan ülkeyi;
- Yetişkin eğitimli insanımızı güvenceler vererek büyük göçü en azından durdurmadan;
- Eğitimin niteliğini yükseltmeden;
- Üniversiteleri gerçek ve sahte kayyumların yönetiminden kurtararak yükseköğrenime kalite getirmeden...
Bu ülkede ekonomiyi nasıl kurtaracaksınız?
Okur notları
Adnan Kaplan: “‘Türkiye neden kalkınamıyor/kalkınamayacak’ temalı yazı dizinizi ilgiyle izliyorum. Özellikle Aziz Sancar hocanın düşünceleriyle yazdıklarınız ilişkilendirildiğinde, bilgi toplumu olmanın önemini, ‘cennet’ gibi ülkemizin bugününe ve geleceğine yönelik karanlık tabloyu ve de olası çözüm yollarını görebiliyoruz. Ancak bu durumun çözüm ortamı olması gereken siyasi mekanizma var olan sorunları daha fazla derinleştirerek krizleri olağan hale getiriyor. Bilimin ve bilgi üretiminin ‘arz eden’, siyaset ortamının ise bu üretimden istediği gibi ya da amacına göre yararlandığı bir işleyişte (sorunlu olan bilim/ bilgi-siyaset-yaşam ilişkisinde) ne yazık ki yol alınamıyor, içinde bulunduğumuz ‘çöküş’ ortamında/ sorunlar sarmalında debeleniyoruz.
Yazılarınızda belirttiğiniz üzere ülkemizin 20-30 yıl sonrasının öngörülememesi; veri temelli çalışmaların ve politika üretiminin eksikliğinin, daha da ötesi, yarın ne olacağını bilemediğimiz ülkemizde yaşadığımız çöküş sürecinin göstergesidir.” (Uzun yazısının ilk paragrafı)
***
Ercan Alp: “2000 yılında yazıp da yeniden bastığınız yazıları ilgiyle okudum. Ben de o yıllarda SESAME Projesi’ne başlamak üzereydim ve Türkiye için çok ümitliydim. Ne yazık ki ümit ettiğimiz hiçbir şey gerçekleşmedi. Eğitimin kalitesi düştü. İnsanların satın alma gücü düştü. Gençlerin ileriye dönük hayalleri kayboldu...”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder