obursali@cumhuriyet.com.tr
‘Daha üst mahkemesi var, yargı yanlış görürse düzeltir’ masalı
Ekrem İmamoğlu’nun siyasi haklarından mahrum edilerek cezalandırılmasına karşı toplumda oluşan büyük tepki karşısında, iktidar cenahında, cumhurbaşkanı dahil, “Dava henüz kesinleşmedi, bunun istisnafı var, Yargıtay’ı var..” biçimindeki sözleri bakıyorum da muhalif konumda bulunanların bazılarında “geri çekilme” olarak yorumlandı.
İktidar sahiplerinin kendilerini karardan soyutlamaya kalkışarak mahkemeyi “hukuk çerçevesinde karar veren bağımsız ve tarafsız merci” olarak göstermeleri, bir umut yarattı. Büyük haksızlık karşısında insanların bir ışık araması doğaldır.
Fakat burada yapılan tümüyle bir aldatmacadır: Kardeşim biz de mahkemenin bu kararını beğenmeyebiliriz ama ne yapalım ki mahkeme suçlu gördü, bir hata yaptıysa yüksek mahkemeler düzeltir. (*)
Bu tutumlarıyla, yargı ve karar üzerinde etkilerini reddetmekte, kendilerini “temize” çıkarmaktalar.
Neyse ki Saray’ın Mehmet Uçum’u var, “Büyük olasılıkla yüksek yargı aşamalarında bu karar onaylanır” diyen.
Şüphesiz istinaf ve Yargıtay aşamalarında kararın düzeltilebileceğini söyleyen muhalefet de var, mesela Kılıçdaroğlu! Fakat iktidarın politikasından temel farklılığı, yüksek mahkeme aşamalarında görev alan yargıçlara yönelik “Haksızlık yapmayın, düzeltin” çağrısı niteliği taşımasıdır.
Bu olur mu, olmaz, doğrusu olasılık çok düşüktür.
Saray, İmamoğlu’nu bertaraf etme stratejisi gereğince tüm aşamaları kontrol altında tutuyor. Uçum da bunu net olarak dile getirdi.
Fakat muhalefetin politik olarak bunu peşinen kabul etme lüksü yok. Şüphesiz ki yargının düzgün, hakkaniyetle çalışması için çaba gösterecek, çağrı yapacak ve adalet diye çok daha yüksek sesle bağıracaktır.
ADAM TUTMA MESELESİ
İmamoğlu mu Kılıçdaroğlu mu... Kimin cumhurbaşkanı adayı gösterilmesi gerektiği konusunda, muhalefet cephesinde (6’lı masa) alçak sesle bir tartışmanın olması doğaldır.
Ama CHP’ye oy verenler arasında da ciddi, adeta düşmanca bir kamplaşmanın olmasını görmek de neyin nesi? Hatta bazılarında “Kılıçdaroğlu seçilemez, o Alevi, tüm seçimleri de kaybetti” suçlamalarıyla, adeta gösterilirse oy vermem noktasında durmaları da çok komik. Aynı şekilde Ekrem Bey için de bu kez farklı dışlayıcı tutumda olan da çok var.
6’lı masa aday gösterecek, (ki seçilecek aday üzerinde titizlenmeleri doğal) ve olay kesinleşecek. Biraz sakin...
Not 1: Bazı okurlar, Kılıçdaroğlu’nun Almanya’ya gitmesi hata değil miydi diye soruyor. Bence evet. Bu konuda mahkemenin olumsuz karar vereceği beklentisi içinde olmak doğru bir tutum olurdu.
Not 2: Seçimlerin erkene alınması konusunda 9 Kasım tarihli yazımdan: “6 Nisan sonrası her pazar için seçim kararı alabilirler. 9, 16, 23, 30... Nisan, ramazan ayı…Ramazan cami propagandaları için de uygun, cemaat teravih namazında!... Yüksek enflasyon, cepteki parayı hızla eritiyor. Yeni yılda cebe giren paraları, enflasyon pul etmeden, mümkün olan en yakın tarihte seçimi yapmak isteyecekler.”
(*) Ekranların ünlü bir ceza hukukçusu da yargının bu kararı güdümlü verdiği konusundaki eleştirilere “Yargıyı yıpratmayalım, halkta ona güveni sarsmayalım” biçiminde ilginç konuşmalar yapıyor. Hatta İmamoğlu’nu eleştiriyor, o çalışmasına baksın, diyor. İmamoğlu kararı nedeniyle yargıyı eleştirmek, tümünü töhmet altında bırakırmış, halk öyle anlarmış... Bu da entelektüel insanlara yakışmazmış...
Artık bu kadarını kaldıramam: Avukatlık ofisi olanların yargıda tonla işi vardır, para kazandıkları bir alan; yargıyı karşılarına almak istemezler, bir çıkar çatışmasının ekranlarda dile gelmesi olarak bu durumu değerlendirmekten başka çaremiz yok. Ha bir de “siyasi görev beklentisi” diye de yorumlayanlar var tabii!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder