SAYFALAR

17 Aralık 2022 Cumartesi

Yargı adalet ve vicdan sınavında: Beraat mi mahkûmiyet mi...

obursali@cumhuriyet.com.trSon Yazısı / Tüm Yazıları

Yargı adalet ve vicdan sınavında: Beraat mi mahkûmiyet mi...

13 Aralık 2022 Salı


Savcılıklar, özellikle siyasi davalarda, siyasi iktidarın arzuladığı rol çerçevesinde hareket eder. İmamoğlu hakkında açılan dava bunun tipik örneğidir. Savcıların bu tür siyasi iddianameleri ve tavırları konusunda bir araştırma yapılmış mıdır bilmiyorum. Nesnel bir iddianame hazırlayan savcı şüphesiz ki vardır, olabilir. Mesela yasanın kendisine emrettiği, sanığın lehine delilleri de toplama görevini yerine getiren kimse var mı?

Tam da İmamoğlu davası için o kadar çok görev düşer ki bir savcıya!

Ama hayır! İmamoğlu davası bu açıdan bir savcılık için ne yapmaması gerekenler konusunda örneklerle doludur. Neler yapmadığı konusunda bir liste hazırlanabilir.

Savcılık makamı tartışmalıdır hep...

YOK HÜKMÜNDE BİR İDDİANAME

Ama esas olan şüphesiz ki mahkemedir. Savcılığın iddianamesini reddedebilir. İleri sürülen iddiaları hukuki zeminden yoksun veya eksik görebilir ve kabul etmeyebilir.

Ama bu siyasetten oldukça arındırılmış, yargının salt vicdanı ve kanun kitabı ve sosyal vicdanla baş başa kalabilen normal yargı-hukuk düzeni için geçerlidir.

Mahkemelerin geri çevirdiği iddianameler şüphesiz ki var ama siyasi ve siyaset kokan davalarda var mı, kaç tane var?

İmamoğlu davası için böyle bir iddianameyi ne savcılık hazırlayabilmeli ne de bir mahkeme kabul edebilmeliydi.

AMA DURUM ÖYLE DEĞİL

Yoksa, yargı üzerinde Hâkimler Savcılar Kurulu gibi, tamamen otoriter bir insanın atamalarıyla kendine bağlı olarak oluşturulmuş, neden böyle oluşturulduğu çok net olan hukuki- yargısal durum ortadayken hem savcılar hem de mahkemeler kendilerinden ne istendiğini az çok bilirler.

Yoksa siyasi HSK’nin görevden alma, mahkemeyi -hatta savcılığı dağıtma, başka yerlere atama, siciline not düşme, hak ettiği göreve veya mahkemeye atamama ve süründürme gibi bin bir çeşit yaptırımı devreye giriyor. Çok örneklerini yaşadık.

Tüm bunlar yargı mensuplarının tepelerinde Demokles’in kılıcı gibi sallanır durur.

NE KARAR BEKLENİR?

Yarın Ekrem İmamoğlu hakkında büyük olasılıkla bir karar verilecek.

Kararı nelerin etkileyebileceğini yazdım.. Fakat ülkemizde yargıçlar var. Oluşturdukları yargıç kişiliklerine saygılı, tamamen siyasetin istekleri doğrultusunda hareket etmeyi kabul edemeyecek yargıçlar olmasa Türkiye hiç çekilmez olur, yargının aslında siyasi giyotin mahkemeleri olarak davrandığının peşinen kabul gördüğü ve bu tartışmaların bile yapılmasını gereksiz kılan bir ülke olurdu.

Evet, HSK önce yargıcı alıp geldiği yere Samsun’a geri gönderdi ve bir gözdağı verdi.

Bu yeni yargılama heyetini de yüksek töhmet altında bıraktı.

Bir HSK gelişmiş hiçbir ülkede bunu yapmaz, yapamaz, hem kendini hem de mahkemeyi-yargıcı bu kararıyla köşeye sıkıştıramaz. Demek ki çoktan kendini “lağvetti”!

Yazık bu ülkeye ve yargı sistemine...

BU DOSYADAN KARAR ÇIKMAZ

Dünkü yazımda demiştim ki, bu davanın, hem yargının adaletle, yasalarla, anayasa ile, yargıç vicdanı ile imtihanı, hem de gerçeklerle imtihanı olacağı kesin.

Var olan koşullarda ne karar çıkar kestirmek zor gerçi, ama bizzat yargı çevrelerinden edindiğim izlenimlere göre, beraat kararı zor; ama en zor karar ve artık tüm yargı sistemini yok saydıracak ve tüm milletin vicdanını ayağa kaldıracak, İmamoğlu’na iki yıldan fazla ceza vererek görevden alınmasını sağlayacak ve ceza süresince kamu haklarından yoksun bırakacak karardır.

Bunu hiçbir vicdan kabul etmeyecektir.

Dün demiştim ki millet 800 bin oy farkla İmamoğlu’nu seçerek Ankara’nın ve YSK’nin başkanlık seçimlerini tekrar ettiren kararını sandıkta çöpe attı.

Şimdi iktidar millet iradesini çiğneyerek bedeli ülkeye çok daha yüksek olacak bir karar beklentisi içine girdi.

Hiç sanmıyorum, bu dosya içeriği ile bu isteğini gerçekleştirecek bir karar çıkmayacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder