obursali@cumhuriyet.com.tr
Bu yazıya başlığı siz koyun
İç siyasetin vıdı vıdısına kilitlenmekten sıkılıyorum, bugün ilgilenmeseniz de farklı bir konuya bakacağım. Ama bakılması gereken başka bir konu daha var, umurumuzda değil oysa o kadar önemli: İran’daki molla yönetiminin kadın erkek tüm toplumu soktukları cenderedeki özgürlük isyanı.. Saray başının hiçbir devrimci gelişmeye izin vermeyeceğiz biçimindeki laflarıyla İran arasında ilgili ilgisiz ilişki kurmak isteyenlere konu açık.
Ama bugün Mısır’da Şarm El Şeyh’de dün başlayan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP27) var. İklim değişiminin etkileri geçen bir yıl içinde daha da şiddetlendi, özellikle yoksul ülkelerdeki yıkım altından kalkamayacakları boyutta.
Pakistan’da muson yağmurlarının bu değişim sonucu yol açtığı olağanüstü sel felaketi mesela 1800’e yakın insanın ölümüne neden oldu. Bu kadar değil tabii, evler yıkıldı altyapı darmadağın oldu. Pakistan’ın tek başına asla üstesinden gelemeyeceği “on milyarlarca dolar”lık yıkım. Pakistanlılar zengin ülkelerden muazzam tazminat talebinde bulunuyor.
NEDENİ BELLİ:
İklim değişikliğini tetikleyen aşırı atmosfer, sıcaklık, mevsim değişimi olaylarına, Sanayi Devrimi’nden bu yana bugünün zengin ülkelerinin tükettiği fosil yakıtların atmosfere saldıkları karbon yükü neden oldu. Zenginliklerini aynı zamanda iklimi yıkarak sağladılar anlamına gelir bu.
Dün başlayan konferansın önemli bir gündem maddesini, yoksul ülkelerin bu talebi oluşturacak. Aslında bu konu yeni değil, uzun yıllardır gündemde ama zengin ülkeler sağır sultanı oynayıp durdu, geçen yıl Glasgow’daki konferansta lütfen bu konuyu tartışma gündemine aldılar. Bir mekanizma kurulması isteniyor. Yoksul ülkelerin iklim değişimini önleme eylemlerini istiyorsanız pamuk eller cebe..
Ama ceplerindeki akrebin de herkes farkında. Beklenti zayıf, çünkü “gelecekteki iklim değişiminin yol açacağı her türlü kaybın” faturası da önlerine koyulabilir endişesi içindeler. Şimdiye kadar Glasgow’da vaat ettikleri mali yardımı bile gerçekleştirmiş değiller.
ULAŞILMAZ HEDEF Mİ?
Glasgow İklim Paketi şunu öngörüyordu: Küresel ısınma, sanayi öncesi döneme göre, en çok 1.5 santigrat üzerinde tutulmalıdır. Hedef 2030 yılıdır. Bunun için sera gazı emisyonları azaltılmalı, karbondioksit salınımları düzeyi 2010’a göre yüzde 45 düşürülmeli. Oysa bugünkü verilere göre 2030’da yüzde 14 daha yüksek gerçekleşecek.
Hele, enerji krizi nedeniyle sanayi ülkelerinde kapatılmış kömür ocaklarının yeniden açılmaya başlaması kötü haber. Her ne kadar Avrupa ülkeleri Rusya ambargosu nedeniyle gaz tüketimini son derece azaltma zorunda kalmış olsalar bile.
Nature dergisi konuyla ilgili yazısında, bir iyi haber de veriyor: Yenilenebilir enerji kurulumu dünyada artıyor. Avustralya ve 26 ülke daha karbon emisyonlarını düşürmek için yeni vaatlerde bulundu. Dünya Kaynakları Enstitüsü’ne (WRI) göre, tüm bu taahhütler yerine getirilirse karbon emisyonları 2030 yılına kadar yılda 5.5 milyar ton daha düşebilir. Yani dünyanın en büyük ikinci karbon salıcısı ABD’nin bir yıllık karbon salınımına eşdeğer miktar. Düşünün, nasıl dünyayı mahvetmiş ABD...
ŞUBATTAKİ DEHŞET RAPOR
Fakat tüm bunlara rağmen sıcaklık artışını 1.5 santigrat ile sınırlamanın yine de mümkün olmayacağını söylüyor, bilimsel kuruluşlardan oluşan Climate Action Tracker: Vaatler tutulursa yüzyılın sonuna kadar küresel ısınma yaklaşık 2.1°C’lik ısınma ile sınırlandırılabilir. Vaatler yerine getirilmezse yüzyıl sonunda 2.7 derecelik bir ısınma ile büyük felaketler, bugünden itibaren artarak bizi bekliyor.
Bu arada şubat ayında Hükümetlerarası İklim Paneli önemli bir uyarıda bulundu: “İklim değişikliğinin olumsuz etkileri, bilim insanlarının tahmin ettiğinden çok daha hızlı artıyor ve dünyanın en savunmasız nüfuslarını en çok vuracak.” Dünya nüfusunun yüzde 40’ı, 3.6 milyar kadar insan. Nitekim bu Pakistan’da kısmen gerçekleşti.
Raporun deniz yüzeyinin yükselmesi, buzulların erimesinin hızlanması, sıcak dalgaları, yüksek oranda ölümler vb. durumlardan bahsetmiyorum bile..
Bu yazdıklarım ilginizi çekti mi?!
https://doi.org/10.1038/d41586-022-03521-x
https://doi.org/10.1038/d41586-022-00585-7
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder