SAYFALAR

2 Mart 2022 Çarşamba

Ali Babacan, çöken ekonomiden sorumlu değil mi?

 obursali@cumhuriyet.com.tr

Ali Babacan, çöken ekonomiden sorumlu değil mi?

21 Şubat 2022 Pazartesi


Dün Millet İttifakı’nın iktidara gelmesi durumunda ekonomi politikalarında neler yapacakları konusuna değinmiştim. İttifak ile birlikte hareket eden DEVA Partisi lideri Ali Babacan’ın dünkü açıklamasını okuyunca, epeydir yazmak istediğim bu konunun tam zamanı dedim...

Babacan diyor ki: “Bugün yüzeyde ekonomik krizi görüyoruz. Ama tüm bu sorunların çözümünün temelinde bunun altyapısında hukuk ve adalet yoksunluğu var. Hukuk ve adaletin olmadığı hiçbir yerde ekonomi düzelmez. Bugün görevde olan iktidar, ağzıyla kuş tutsa bu ülkenin ekonomisini düzeltemez, çünkü hukuk ve adalet kavramını kaybetti.”

Evet, ülkemizde keyfi bir hukuk, yargı, siyasi işleyen bir hukuk var.

Basın özgürlüğü, şeffaflık yok; başta ekonomi hemen her alanda kayırmacılık var, üstüne üstlük yanlış ekonomi politikaları…

Şüphesiz ki durum böyleyken iktidarın çöken ülkeyi, ekonomiyi ayağa kaldırmasının hemen hiçbir koşulu yok.

BABACAN ÇOK KOLAYCI

Babacan, hukuk ve adalet yoksunluğuna gönderme yaptı. Ama yukarıdaki saptamaları da şüphesiz paylaşıyordur.

Fakat ekonomik çöküşü salt “hukuk ve adalet yoksunluğuna” bağlamak, hukuk ve adaletin sağlanması ile hemen ekonominin düzeleceğini söylemek, hem çok kolaycı hem de ülkemizin temel ekonomik sorunlarından sanki habersiz olmak demektir.

Daha önce Babacan’ın bakışını yazacaktım dedim. Nedeni, Babacan’ın, hükümetin 2015 sonrası politikalarından sorumlu olmadığını, o yıla kadar ekonominin sanki her bakımdan tıkırında gittiğini sanmasıdır.

O yıla kadar Babacan ekonomiden sorumluydu.

SORULMASI GEREKEN

Peki, Babacan ülkenin hangi makro ekonomik dengelerini düzelten politikalar uyguladı ve ne başarı kazandı?

Ülkenin, örneğin ihraç mallarının teknolojik düzeylerini değiştiren, getirisi az, düşük ve orta teknolojiye dayanan yapısından mı kurtardı; yüksek katma değer üreten ileri teknolojik ekonomik yapıya mı geçirdi?

Şu saptama, ülke ekonomisinin değiştirilmesi gereken temel sorunudur ve Babacan onca yıl yönettiği Türkiye ekonomisinin bu yapısını değiştirecek bir politika uygulamamıştır.

DEĞİŞMEYEN YAPIDAN KİM SORUMLU?

“İmalat sanayisinde yüksek teknoloji yoğunluklu sektörlerin üretim payı yüzde 3.6 iken düşük teknoloji yoğunluklu sektörlerin üretim payı ise yüzde 37.6’dır. Üretime ilişkin bu değerler ihracatın teknoloji yoğunluğu ile küçük sapmalar (sektörün ticarete konu olup olmaması gibi nedenlerle) dışında uyumludur.

“İmalat sanayisinde katma değerin teknoloji yoğunluğu da esas olarak düşük ve orta teknolojilere dayanmaktadır. 2020 yılında imalat sanayisinde yaratılan katma değerin yüzde 34.7’si düşük teknoloji yoğunluklu sektörlerde yaratılırken sadece yüzde 6.2’si yüksek teknoloji yoğunluklu sektörler tarafından üretilmiştir. İmalat sanayisindeki tesislerin yüzde 0.6’sı yüksek teknoloji yoğunluklu sektörlerde faaliyette bulunmaktadır. Tesislerin yüzde 56.6’sı düşük teknoloji içerikli sektörlerde üretimlerini sürdürmektedir. İstihdamın yarıdan fazlası (yüzde 51.9’u) düşük teknoloji yoğunluklu sektörlerde gerçekleşmektedir. Yüksek teknoloji yoğunluklu sektörlerin istihdam payı sadece yüzde 2.5’tir.” (Bayram Ali Eşiyok, Herkese Bilim Teknoloji, sayı 304)

“Yüksek teknoloji yoğunluklu sektörlerin istihdam payı sadece yüzde 2.5’tir” saptaması, aynı zamanda, ülkemizden korkunç beyin göçünün de temel belgesidir!

Ali Babacan ve iktidar, dışarıdan doğrudan yatırım ve sıcak paranın yağması ile ülkeyi bol para ile içinde yüzdürdüler. Ülkenin düşük teknolojili ekonomik yapısını neredeyse olduğu gibi bıraktılar, bunu değiştirecek politikalar akıllarının ucundan bile geçmedi!

Ali Babacan da “İnşaat ya resulullah” politikasının uygulayıcısıdır.

2015’ten sonrasından sorumlu değilim, demek çok kolaycılıktır.

Sizi 2015’ten öncesinden sorumlu tutuyorum.

EKONOMİ MASALLARINA PAYDOS

Türkiye’nin ekonomik çöküşünün temelinde, ekonominin bu yapısının değişmemesidir. Bu, ülkenin kronik çöküş sarmalıdır. Saadet zinciri kopunca derin kriz.

Bu döneme özgü olan, adalet ve hukuk yoksunluğunun çöküşün üzerine tüy dikmesidir. Gerisi bir politik masal.

Ülkeyi bekleyen tehlike, bir iktidar değişikliğinde, aynı sarmalın sürdürülmesidir.

Salt hukuk ve adalet tesisiyle ülke ekonomisi düzelmez! Ali Babacan, ülkeye para aksın, biz de her şey düzelmiş gibi davranalım, küresel oyununun adamı mı?..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder