obursali@cumhuriyet.com.tr
Bitmeyen zulüm, Uğur Mumcu, büyük katliamlar ve aydınlığa hasret
Bir bomba patladı arabada ve Uğur Mumcu havaya uçtu. O gün bugün dinmeyen bir sancı var yüreklerimizde. 1993’ün o meşum bugünü.. Ama 1990’lar ülkenin hemen tüm yasa ve Anayasasının askıya alındığı yıllardır. Resmen ve fiilen.. Sanki 1990’lı yıllarda her şey yolundadır. Anayasa, mahkemeler, yasalar, siyasi partiler, iktidarlar, iş hayatı… İnsanlar evlenmekte, sevişmekte, çocuklar doğmakta, tatil yapmakta herkes, roman okumakta ve yazmakta.. Şiirler uçuşmakta, güneş doğmakta ve batmakta, dolunaylar seyredilmekte…
BİR YERALTI HÜKÜMETİ
Fakat ülkede olağanüstü bir rejim ve yönetim sürmekte.
Bir “yeraltı hükümeti” ise karanlık dehlizlerinde ülkede egemendir. Vurduğu vurduk astığı astık. Bu yeraltı iktidarını yerüstü iktidarı da seyretmekte. Bu iktidarın bazı adamları yeraltını da yönetmekte.
Uğur Mumcu, bu vahşi dönemin en büyük kurbanıdır.
1990’da ülkenin en iyi gazetecilerinden Çetin Emeç öldürüldü. Katiller bugün yaşamını sürdürüyor.
Turan Dursun öldürüldü, dini en iyi yorumlayanlardan, ve yalanları ortaya çıkartanlardan.
Onlarca evet abartmadan yazıyorum onlarca gazeteci öldürüldü, özellikle Güneydoğu’da görev yapanlardan. Musa Anter’in de aralarında olduğu.
Bugün yaşatılan Metin Göktepe öldürüldü.
Ahmet Taner Kışlalı öldürüldü, ülkenin en iyi aydınlarından…
KÖKLERİ 1970’LERDE
Tabii, 1990’ların cinayetlerinin kökeni, 1979’lara Abdi İpekçi’lere gidiyor. Tabii Savcı Doğan Öz’lere..
Maraş katliamlarına, 1977’da Alevi cinayetlerine.
1980’lerde Ümit Kaftancıoğlu’larına uzanıyor.
1978’da yedi TİP’li gencin öldürüldüğü Ankara Bahçelievler katliamını gerçekleştirenler Meclis’te görev bile yaptılar ve makbul adam olarak kabul ediliyorlar.
Aynı yıl yine Balgat katliamında dört gencimiz yok edilecekti.
1970’li yılların sonları, vuruşturulan gençler arasında karşı taraftan gençler de kurban edilecekti.
Gazetecilerin dışında ülkenin aydın ilahiyatçı yüzü akademisyen Bahriye Uçok var, 1990’da.
Akademisyen, Atatürkçü, Hukuk Kurumu Başkanı ve ADD’nin kurucusu Muammer Aksoy var, yine 1990’da hayattan kopartılıp alınanlar arasında.
1990 başında öldürülenlerin hepsi, laik, ilerici, sosyal demokrat, Atatürk ve ilkelerine bağlı ve sürekli olarak dinci-faşist kesimlerin hedefleri arasında olan seçkin kişilerdi.
1990’lar bir aydın kırımının yaşadığı yıllardı.
Kürt aydınları, gazetecileri, iş adamları da bu kırımın parçasıydılar tabii ki faili meçhul cinayetlerle.
1993 aydınlarımızın yakıldığı Sivas katliamı zincirin en acı ve uzun halkasıydı.
HAKİKATLARA SADAKATIN ADI: UĞUR MUMCU
Uğur Mumcu, tüm bunlar arasında silahlanmaların peşine düşen, hukuksuzlukları bir bir ortaya çıkartan, dinci-şeriatçı siyasetlerin devlet içinde ve dışındaki faaliyetlerini sergileyen üstün ve seçkin gazetecimiz, yazarımızdı.
Cumhuriyet’in sağ alt köşesindeki Gözlem, ilk okunan yerdi.
Gazeteciliğinin ve yazarlığının yanı sıra…
Çok iyi bir hukukçu…
Çok iyi bir polemikçi..
Çok iyi bir tartışmacı..
Gözünü budaktan ayırmayan, sözünü asla esirgemeyen, olgulara hakikatlere sadakati en üst düzeyde tutan ve namusu sayan bir olağanüstü seçkin insan.
O zaman yazdıkları ve işaret ettiklerinin çoğu gerçekleşti.
Devlet ve ülke, siyasal İslamcıların üstelik en kötülerinin yerleştiği, toplumu yönettikleri, sıradan ve on para etmez imamların hilafet çağrısı yaptıkları, devletin resmen esir alındığı bir niteliğe kavuştu.
***
Geldikleri gibi giderler.
Çiğnedikleri yasalar, Anayasalar, yaptıkları katliam çağrıları, ağızlarından saçılan cehalet, çağdışılık…
Hepsi son bulacak.
Ülkenin temelleri sağlam atılmıştır ve ülke ileriye geleceğe çağdaşlığa bakmaktadır.
Hiç kuşkum yok.
Uğur Mumcu’ların canlarını verdiği hedef ve idealler bu topraklarda gerçekleşecektir.
Eninde sonunda..
Hiç kuşkum yok.
***
Ve bugün gazetecilere zulüm, daha farklı yöntemlerle sürüyor.
Bu zulüm de bitecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder