Orhan Bursalı
Beyin savaşında yoksanız hiçbir yerde olamazsınız...
Türkiye, en hızlı beyin göçü veren ülkeler arasında. İktidar dışında herkes dert yanıyor. CHP Bilim Platformu Başkanı Prof. Dr. Fethi Açıkel, son yıllarda giderek artan beyin göçüne işaret ederek 20 OECD ülkesine verdiğimiz yetenekli beyinlerin ülkeye maliyetinin 220 milyar dolar olarak hesap edildiğini söylüyor.
Çıkınız efendim çıkınız... Salt göç edenlerin bugüne kadarki ailelerine ve ülkeye maliyeti dikkate alınıyorsa, ülkede kalmaları koşulunda yapacakları katkıyı, katma değeri de ayrıca ikiyle, üçle, beşle çarpınız.
Ayrıca giderek artan göç ile birlikte artan bir maliyet var.
İktidar mensupları neredeyse “Beyin göçü yok” diyecek.. Ivırıyorlar, kıvırıyorlar, mızrak çuvala sığmayınca yarım ağızla “Eğitimli gençler gidiyor” diyorlar.
Ya kim gidecekti? Artık 1960’ların niteliksiz sıradan işgücü, fiziki bedenlerin Almanya ve diğer ülkelere göç ettiği zamanların altından, 50 yılda yaşanan baş döndürücü devrimleri - gelişmeleri dikkate aldığımızda, ancak yüzyıllar geçti diyebilecek durumdayım.
BEYİN AVI
Zengin ülkeler adeta bir “beyin avı”ndalar.
Nedeni açık:
a) Nüfus artışları sıfır noktasında, gençlerini yönlendirmekte zorlanıyorlar.
b) Büyük bir emeklilik dalgası ile karşı karşıyalar. Zamanı gelen hadi eyvallah diyor, özellikle pandemi döneminde bu çok arttı ve yerlerini dolduracak nitelikli eleman yok; İsrail - Yeni Zelanda - Avustralya dahil. Hemşireden tutun doktora, nitelikli elektrikçiden makine uzmanlarına kadar, yani hizmet alanlarında bile büyük açıklar oluştu.
c) Genç beyinleri zaten kapıyorlar, üniversitelerinin kapısını açıyorlar, üniversiteyi bitirmişlere koş gel çağrısı yapıyorlar. Almanya özellikle bilgi teknolojileri ve benzeri alanlarda uzmanlara hemen vize veriyor, altı ay gel, iş ara diyor. Berlin, bir dünya bilgi teknolojileri merkezine dönüşüyor.
d) Alman ve diğer liselerin gençleri, Avrupa ve ABD’ye boşalıyor adeta.
BEYİN ZENGİNLİK DEMEKTİR
Avrupa, 10 yılı aşkın süredir neredeyse tüm çalışan çalışacak insan kaynaklarını hızla üniversite eğitiminden geçirecek eğitim politikalarına yöneldi. Üniversite eğitimi üç yıla bu nedenle indirildi. Artı iki yıl yüksek lisansa dahil edildi uzmanlık yolunda ilerlemeleri için. Üstüne de üç yıllık doktora programı.
Neden?
Çünkü ekonomi -iş hayatı, hizmetler hızla kalıp değiştiriyor ve her alan dijital- bilgi teknolojileri ve daha yüksek bir eğitim niteliği talep etmeye başladı.
Türkiye daha çoook nal toplayacak bu büyük gelişme ve toplumsal hayattaki evrilme karşısında.
HER ŞEY KAÇAR, PARA DA
Tüm eğitim programımız sil baştan, dünya gerçekleri ve yakın uzak gelecek dikkate alınarak tepeden tırnağa yeniden düzenlenmesi gerekirken, iktidar eğitime, bilime tümüyle ideolojik yaklaşım içinde. İmam hatip okullarını, tamamen normal okulların yerine geçirme, normal liseleri giderek azaltarak imam hatipleri çoğaltma ve herkesi zamanla imam hatibe mecbur etme politikasını sürdürüyorlar mesela.
Üniversiteler adeta liyakat dışı bırakılmış durumda.
Veee özgürlüğün ve liyakatin olmadığı bir ülkede, öğrenci de kaçar, ana baba, nitelikli insan ve para, hepsi geleceğini Türkiye dışında aramaya koyulur.
Biliyorum “Onlar sizden değil zaten, basıp gitsinler, böylece bizim işimiz kolaylaşır” düşüncesini sezmiyor değilim.
Fakat bu politika ile bu ülkenin size yâr olacağını düşünmek de neyin nesi?
Yaşanılan ekonomik çöküşün nedenleri arasında tüm bunları da görüp, ülkenin geniş açı fotoğrafına bir bütünsellikle bakabilen bir iktidar ülkeyi düze çıkarabilir..
Bu anlaşılan siz değilsiniz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder