Orhan Bursalı
‘Emsalsiz Lider’: Bir dâhiyi izlerken..
Atatürk’ü yazmak zordur. Bunu itiraf ediyor Ahmet Yavuz. Bilmez miyim! 1.5 yıldır Atatürk okuyorum! 80 kitabı aştı. Tabii ki seçmece, Atatürk’ün bilimsel düşüncesinin temellerini, izlerini sürüyorum. Hâlâ ortada bir şey yok! Ama Ahmet Yavuz, iki yıl üzerinde çalıştıktan sonra, ağırlıklı olarak askeri yönü açısından, müthiş bir Atatürk kitabı çıkardı: Başkomutan! (Kırmızı Kedi). Sanırım 4. baskıya gidiyor. 576 sayfalık kapsamlı bir kitap üstelik!
Çok emek var kitapta. Yazılışını da yakından izledim. Yavuz, çok titizdir. İnce eleyip sık dokudu, okuyamadığı kitap mutlaka kalmıştır ama ortaya yeni bir bakış açısıyla farklı bir Başkomutan kitabı çıktı. Yavuz, kitabı her ne kadar özellikle orduda komutanlık basamaklarını çıkmakta olan / çıkan subaylara adasa bile, tüm halkın, başkomutanlarının Milli Kurtuluş Süreci’nde ülkeyi örgütlemede, kongrelerde, cephelerde nasıl üstün liderlik yaptığını öğrenmesi, bilmesi gerekir.
Unutmayın, okurken dâhi insanı izliyorsunuz, dikkat!
Ahmet Yavuz, salt askeri stratejilerini taktiklerini hareket tarzlarını izleyip yazmıyor; Atatürk’ün aynı zamanda kritik zamanlarda aldığı kararların ahlaki ve insani yönlerine de dikkat çekiyor Yavuz.
Başkomutan, evet bir asker, ama savaşta, Kurtuluş’ta askeri gücün varlığının esas belirleyici olmadığını düşünen bir lider. Daha 1918’de şöyle diyor: “Ben en iyi siyasetin her türlü anlamıyla en çok kuvvetli olmakta bulunduğunu kabul ederim... Amacım yalnız silah kuvveti olduğunu zannetmeyiniz.. Bence (bu) kuvvet bileşkesini oluşturan etkenlerin... Sonuncusudur... Belirtmek istediğim moral, bilim, ahlak ve teknoloji bakımlarından kuvvetli olmaktır.” Atatürk bunlar yoksa, sadece silah işe yaramaz diyor. (s.192)
Başkomutan, bu düşüncesini, İstanbul’da Bandırma Vapuru’na bindikten sonra, vapuru arayan İngilizlerin ardından şöyle yineleyecekti: “Bunlar işte böyle, yalnız demire, çeliğe, silah kuvvetine dayanırlar. Bildikleri şey yalnız madde! Bunlar hürriyet uğruna ölmeye karar verenlerin kuvvetini anlayamazlar. Biz Anadolu’ya ne silah ne cephane götürüyoruz. Biz ideali ve imanı götürüyoruz.”
Yola çıkarken bir gün önce Yunanlılar da İzmir’e çıkmıştı.
Anadolu’dan çok güçlü bir fırtına estirecekti Başkomutan ve biz bugün kurtarılmış topraklarda, bir millet olarak ve birey olarak da var olmaya başlayacaktık.
Kitap çok kapsamlı, vurgulanacak çok yönü var, hangi birini yazayım, en iyisi alın ve başucunuza koyun.
‘DENİZE BAKMA - DENİZDEN BAK’ KARDAK
Balyoz kumpasının üstün nitelikli kurbanlarından biri olan emekli denizaltıcı Kurmay Albay Bora Serdar’ın yine çok titiz bir çalışmayla ortaya çıkardığı kitapta, Türkiye ile Yunanistan’ı savaşın eşiğine getiren Kardak Kayalıkları krizinde gerçeğin peşinde koşuyor. Ama ne koşu! Kılı kırk yaran!
Bora Albay, Kardak krizi patlak verdiğinde ülkeyi yöneten Çiller ve Demirel’lerin ne büyük cahillik içinde olduklarını, Demirel’in önce aman bir kaya parçası için iki ülke savaşa mı girecek tutumu içinde olduğunu belirtirken “Kardak, sahipliğini Yunanistan’a vermemiz durumunda kaybedeceğimiz, Konya’dan daha büyük bir alandaki deniz egemenliğimizdir.” Yüzerek varacağınız kadar sahile yakın Kardak’ı verdiğinizde Anadolu karası içine iyice kapanırsınız.
“Kardak Kahramanları” olarak tarihe geçen SAT-SAM timleri de İstanbul’dan Kardak’a yola çıkarken ihtiyaçları olan benzini ellerindeki bidonlara Bodrum’da kredi kartıyla dolduracak kadar da bir kara mizah konusudur Kardak.
Bora Albay, Türk-Yunan ilişkilerini tarihsel dönemleriyle iyi çalışmış. Kardak krizi öncesi gelişmeleri iyi incelemiş. Ege adalarının tarihini doğru ve düzgün çalışmış. Sonra da Kardak olayını heyecanla akıcı anlatmış. Son bölümde siyasi, komutanlık, kriz yönetimleri açısından yaptığı çıkarımlar çok değerli. Bu da Kırmızı Kedi’den. Kaçırmayın!
İLHAN SELÇUK’U ÖZLÜYORUM
Gazeteyi bir arada tutan, kendine karşı olan ve “bırak git artık” diyen ünlü “kişileri” de vakıfta ve gazetede tutan, o bilge lideri! Dinleyen, ikna edilebilen, sevecen adamı... Çözümü adam atmakta bulmadı, sorunlara çözüm aramanın pek çok yönü var. Tepeden dayatmalarla ancak çözümsüzlük üretilir. Şimdilik bu kadar yazayım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder