Orhan Bursalı
Putin, yeni operasyonlarla Erdoğan’ı İdlib sorununu çözmeye zorluyor
İdlib, Suriye, Rusya ve ABD ile ilişkiler konuları, önümüzdeki 20 aylık seçim sürecinden ayrı tutulamaz.
İdlib ve Suriye, Cumhurbaşkanı için en netameli konulardır. Bir yandan içerideki büyük mülteci göçünün esas iktidarın yarattığı bir sorun olması ve giderek artan büyük bir toplumsal (ve ekonomik tabii ki) soruna dönüşme eğilimi, iktidarı baskılıyor. Muhalefet buradan bindiriyor ve puan topluyor.
Evet, Suriye sınırlarında bir güvenlik koridoru oluşturuldu ama bu koridorun güvenliksizliğe dönüşme olasılığı yüksek. Özellikle İdlib’de durum bir güvenlik meselesinin ötesinde, Ankara’nın Suriye’deki rejimi değiştirme ve olasılıkla bölme ve himayesinde en azından bir özerk yapı oluşturma aracına dönüştü.
Ankara’nın komik bir şekilde kontrolündeki Suriye muhalif güçlerine “Suriye Milli Ordusu” adını takması ve üstelik “Suriye Milli Hükümeti” gibi bir isimle hükümet kurdurması, yaptığım bu saptamanın somut ifadesi, kanıtı.
Ankara için “başarı”, kontrol ettiği Suriye topraklarında böyle bir yapıyı gerçekleştirmesi olacaktır. Zaten bugüne kadarki tüm politikalar buna yöneliktir. İdlib’deki terör gruplarının olduğu gibi orada tutulması da.
ABD’DEN DESTEK ARAYIŞI
Suriye’de kazançlı çıkabileceklerini düşündükleri tek seçenek, ABD’yi özellikle İdlib bölgesindeki politikalarına destekçi kılabilmektir. Bunu da Rusya’yı Suriye’de dengelemek, durdurmak için istiyorlar, amaç en azından bugünkü statükoyu korumak ve sürdürmektir.
En iyisi tabii ki Suriye’nin bölünmesinde ABD’nin gücünü ortaya koymasıdır. ABD, zaten Suriye’de PKK güdümlü bir Kürt bölgesi yaratıyorken Ankara da kontrolündeki silahlı Şam muhalifleri için ayrı bir bölge oluşturulmasına destek aramaktadır. Böylece daha önceki ABD yöneticilerinin “Üç Parçalı Suriye” projesi gerçekleştirilecek ve bu da Ankara’nın başarısı olacaktır.
ANKARA ÜTOPYASI
Bu mümkün değil. ABD’nin Suriye’ye Ankara’nın projesi doğrultusunda müdahil olma olasılığı sıfıra yakındır. ABD’nin işleri başından aşkındır. PKK Kürt bölgesini bile nasıl koruyabileceği belli değilken, bir de İdlib’de Şam’a ve Ruslara karşı askeri desteğe kalkışması bir Ankara ütopyası olarak gözüküyor.
Hele Şam kendisini toparlamışken ve giderek kendi toprakları üzerinde egemenliğini genişletir ve sağlamlaştırırken... Arap rejimleri bir bir Şam ile ilişkilerini hızla geliştirirken.. BM, Şam’ı resmi hükümet olarak tanırken hâlâ!..
Cumhurbaşkanı’nın Biden ile ekim ayı sonunda Roma’da yapılacak G20 liderler zirvesinde görüşeceği açıklandı.
Oradan Ankara’nın Suriye politikasına fiili bir destek çıkma olasılığını düşünen var mı? İki ülke arasında bir sürü sorun varken... RTE, Biden’ı ikna için ne önerebilir ki?
Putin ve Şam, tüm bunları görmüyor mu?
Dolayısıyla Ankara’nın Suriye rüyası tam iflas halindedir.
ÖNÜNDEKİ TEK SEÇENEK
Öncelikle İdlib sorununu çözmek için Şam ile işbirliği-görüşmektir. Ankara’nın koruduğu ve beslediği Şam muhaliflerinin önünde bir siyasi gelecek yok gibidir. Politika imkânsızı zorlayacak bir varsayım üzerine kurulamaz; bu, büyük bir yenilgi getirir; tersine, politika büyük olasılık üzerine kurulur.
Ayrıca, Soçi’deki görüşmeden iki gün sonra Rusya, M-4 karayolunda operasyonlarına az da olsa yeniden başlamıştır.
Bu durum, Putin’in karayolunun güvenliğini kesin sağlamadaki kararlılığını gösteriyor.
Cumhurbaşkanı, Soçi dönüşünde uçakta bulunan yandaş basına yaptığı açıklamalarda, “Özellikle İdlib başta olmak üzere Suriye ile ilgili konuları da ayrıntılı ele aldık... Suriye krizi ülkelerimiz başta olmak üzere tüm bölgeye ağır maliyetler getirdi. İnsani dramlar yanında sürecin ekonomik yükü hepimiz için katlanılmaz boyutlara ulaştı... Bu meseleye kalıcı, nihai ve sürdürülebilir bir çözüm bulma vaktinin geldiğini konuştuk.. Bu yöndeki her türlü gerçekçi ve adil adıma açık olduğumuzu özellikle belirttik.”
Putin’in operasyonlarını sürdürmesi, RTE’nin bu sözlerini bir an önce gerçekleştirmek için harekete geçmesini sağlamaya yönelik.
Başka yol yok! Cumhurbaşkanı, yukarıdaki sözlerinde de durumu açıklıyor. Suriye’nin siyasi ve coğrafi birliğini bir an önce gerçekleştirmek, tamamen ülkemizin yararına tek seçenektir.
Dünkü yazımın sonunda (okuyun lütfen!) İşin ABD boyutu var ki... demiştim.. Bu boyut seçim sürecinde önemli...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder