Orhan Bursalı
Okumak ve düşünmek (*)
Bazı HBT okuyucuları, tavsiye edebileceğim 10 kitap adı vermemi istemişler. Yaşı 92’ye gelmiş ve kitaplığında 10-15 bin kitap bulunan benim gibi bir yazar için yanıt vermesi olanaksız bir soru. Okuyan kaç yaşında, ne kadar okumuş, mesleği ne? Bu okuyucuların her birine değişik listeler yapmak gerekir. Bu soruyu “Kuban neler okuyor?” biçimine çevirirsek on yazar adı verebilirim. Kitapların adlarını hatırlayamam. Fakat arayınca bulabilirim. Bir başka soru daha var: Neleri severek okumuş, şimdi ne okuyor? Bunun yanıtı başka; eğer “Bana şimdi faydalı olanları tavsiye etsin!” denirse yanıtlar başka.
Bunları düşününce, benim vazgeçmediğim başucu kitaplarımı ve son okuduğum kitapları düşündüm. Fakat bir başka engel de önerilerimi zora soktu. Çünkü genelde yabancı dillerde kitaplar okuyorum. Bütün bu karışık düşünceleri aklımdan geçirdikten sonra okurlara belli bir yaştan sonra, her zaman okumaktan hoşlanacakları on kitap seçmelerini öneriyorum.
BURADA KİMLERİ ÖNERİYORUM?
Burada önerilen bütün yazarlar, çok zeki, güzel yazan ve okuru genelde çok olanlar.
Önce filozoflar: Bunlar çok eski tarihlere uzanmamalı; Arthur Schopenhauer, Ludwig Wittgenstein, Hanna Arendt, Montaigne...
Yazarlar: Yaşar Kemal, Tolstoy, Stefan Zweig, Arthur Koestler, Camus, James Joyce, André Gide, Robert Musil...
Türkiye’nin yakın geçmişi için: Ahmet Hamdi Tanpınar.
Osmanlı düşünsel geçmişi için: Adnan Adıvar..
Cumhuriyet dönemi çağdaşlaşması için: Niyazi Berkes.
Bu kitaplara yüzlercesi eklenebilir. Fakat bir kitabı okumak çeşitli amaçlarla olur. Öğrenmek için okuyorsanız elinizde bir defter ve kalem olur. Kitabın içeriğini ve yazarın amacını, kendi yazdığından öğrenin. Çünkü kitabın adı sadece bir işarettir. Her kitapta yazarın vurguladığı konularla, okurun ilgi duyduğu konular aynı değildir. Yazar, sizi burnunuza zincir bağlayıp çekmemelidir.
Kitapları anlayarak ve düşünerek okumak bir sistematiğe bağlanırsa, o zaman, içindeki bazı kavramlar, tanımlar size bütün yaşamınızca arkadaş olur. Bu ilgili konularda başka kitaplar okuduğunuz zaman bir şeyi yapmaya hazır olacağınız anlamı taşır. Yaşamınız aldığınız her kitabı okumaya yetmez. Fakat tecrübeniz arttıkça bir kitabın içeriğini kavramak kolaylaşır. Kitap sizin bahçenizin çiçeği olduğu zaman ondan koparılacak çiçeklerle yapacağınız buketlerin sayısı artar. Ve çiçek bahçeniz, yaşamınızın en önemli bileşeni olabilir.
MONTAİGNE’NİN ‘DENEMELER’İ
Genç yaşımdan bu yana Michel de Montaigne’nin “Denemeler”i başucu kitabımdır. Param olsaydı onun daha eski baskılarını da alırdım. Ünlü kitaplar, büyük bir zekânın insan davranışları ve doğa karşısında insan düşüncesini aydınlattığı ışıklardır. O düşüncenin varlığı, genelde onu öğrenenden daha üst algı basamaklarındadır.
İnsanlar eskiden ünlü bir azizin sözlerini dinlemek için yollara düşerlerdi. Geçen yüzyıllarda tasarlanan bazen altından yazılı, sultanlar için minyatürlerle bezenmiş, sanat yapıtı kitap ciltleri, kitaba değil, düşünceye saygının işareti idi. Şimdi, öğretim bir ticarethane, hocalar bakkallara dönüştü. Bilgiyi kesekâğıdına doldurmuyorlar, ama internette çok ucuza satıyorlar.
Yazı, insanoğlunun varlığının hayvanlardan daha yetenekli olduğunu kanıtladı. Onu kullanmasını daha iyi öğrenen toplumlar da ötekilerden daha uygar oluyor. Türkiye, dünya istatistiklerine bakınca, internetin üniversite öğretimine eşit olduğu ülkelerden biri olacak. Biz öncü sanayileri üretecek güçte olmadıkça, internet cebimizde taşıdığımız kurtarıcı olacak. İnternet bizim için bilim sınırı ise çağdaş teknik ve düşüncenin beynini yıkayarak kendisine köle yapmak isteyeceği toplumlar bizim gibiler olacak.
Kitap, dünyayı tanımakta size bir adım fazla artıracak tek araçtır. Fakat bunu kitap olduğu için değil, yazarı dünya ile sizin aklınıza gelmeyen bir ilişkiyi aydınlatan bir düşünce içerdiği için yapar. Böyle bir düşünce kitaba da basılabilir, internette de olabilir.
Fakat derin ve güzel bir yaşam analizinin saat gibi cebinize duran bir alet içinde değil, sizinle sohbet eden estetik bir ortamda olması uygar insana daha yakışan bir konumdur. Bu ortam kitaptır.
Türkiye’de özel üniversitelerin kitaplıklarında, en iyilerinde, öğrenci başına 40 kitap düşüyormuş. En yüksek kitap sayısı 40 bin civarında. Bazı tabela üniversitelerinin kitaplığında sadece 2 bin kitap var. Bunları YÖK yayımladı.
Wittgenstein, bir aforizmasında, “İnsan, beynini boş şeylerle doldurmamalı” der. Burada “boş şey” nedir? Dünya istatistiklerinde en az kitap okuyanlar arasında başı çeken Türkiye var.
Fiziksel olarak kitaba, bir nostalji olarak bakmayın. Evrimin yaşama koyduğu sınır içinde, kitap gibi insanın yarattığı en güzel ürünün sanat eseri gibi korunmasının bir uygarlık jesti olduğunu düşünebilirsiniz. Kitap sadece bir araç değildir. Kitap binlerce, yüzlerce yıl önce yaşamış bir zekâ ile birlikte yaşamaktır.
(*) Doğan Kuban
Yazının bütünü: https://www.herkesebilimteknoloji.com/yazarlar/dogan-kuban/okumak-ve-dusunmek
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder