SAYFALAR

24 Kasım 2021 Çarşamba

Bir ‘şahsımın rektörü’nün yarattığı durum: Mimar Sinan Üniversitesi

 Orhan Bursalı

Orhan Bursalıobursali@cumhuriyet.com.trSon Yazısı / Tüm Yazıları

Bir ‘şahsımın rektörü’nün yarattığı durum: Mimar Sinan Üniversitesi

02 Kasım 2021 Salı

Üniversitelere atanan rektörlerin nasıl liyakatten uzak, adeta üniversitenin tüm geleneklerini ve işleyişini bozacak bir işleve dönüştüğünü anlatacak tipik bir örnek duruyor önümüzde: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi.

Orada kazan uzun süredir kaynıyor. Sorup soruşturdukça inanması zor bir atama öyküsü ve sonuçta üniversite için de çok kötü bir atmosferle karşılaştım. Zaten araştırdığınızda çok sayıda öykü önünüze geliyor ama ben içeriden dinledim.

Şimdiki Rektör Hanım, Ocak 2019’da Cumhurbaşkanı tarafından atandı.

YÖK LİSTESİNDE YOKKEN...

Fakat atanma sürecinde ilginçlikler var: YÖK’ün Cumhurbaşkanı’na sunduğu üç aday arasında ismi yoktu. Cumhurbaşkanı, bu üç isimden hiçbirini atamadı. 15 gün bekleyince, üç kişilik liste düşmüş oldu ve Cumhurbaşkanı, rektörlükle ilgili çıkardığı kanun hükmünde kararnamesi gereği, kendi belirlediği birini rektör olarak atadı.

Seçtiği kişi ne güzel sanatlar ne de mimarlık bölümünden biriydi. Türk dili ve edebiyatı bölümünden Prof. Handan İnci Elçi’yi üniversitenin başına getirdi. Handan Hanım, Cumhurbaşkanı’nın, 2015’te vefat eden eski avukatı Münci İnci’nin yeğeni olarak belirtiliyor.

Mimar Sinan, bir güzel sanatlar üniversitesi. Dolayısıyla bugüne kadar rektörler hep görsel sanatlar ve mimarlık bölümlerinden seçilmişti. İşin doğası gereği.

Cumhurbaşkanı bu konuyu hiç dikkate almadı. Kendisini, kararname gereği bağlayan hiçbir şey yok. Üniversitenin başına dışarıdan üç yıllık bir meteoroloji profesörünü de atayabilirdi.

İLGİNÇ BİR DURUM DAHA

Fakat başka bir ilginç durum daha vardı: Rektör Hanım atanmadan önce, 2018 yılında sahte belge ile öğretim elemanı aldığı gerekçesiyle hakkında üniversitesince soruşturma açılmıştı. O zamanki rektör, yine o dönemin üç dekanını soruşturma komisyonunda durumu incelemekle görevlendirdi. Komisyon, tanıkların ifadeleri ve belgeler doğrultusunda Prof. Dr. Handan İnci Elçi’ye “kademe ilerlemesinin durdurulması” cezası verilmesi önerisini üniversite yönetim kuruluna (ÜYK) sundu; ÜYK, ceza önerisini oyçokluğu ile kabul etti.

Rektör olunca anladığım kadarıyla “öç alma” durumu ortaya çıktı. Soruşturma komisyonunda yer alan üç dekan, görev süreleri boyunca mobbinge maruz kalmış. Üniversite yönetim kurulunda önerilen cezaya olumlu oy veren iki ÜYK üyesi de istifaya zorlanmış. Her türlü etkinlikte protokol dışı bırakıldılar..

Bir şey daha var: Aralık 2019’da yapılan üniversite yönetim kurulu toplantısında soruşturma komisyonunda görevli üç dekana aşağılayıcı hakaretlerde bulunmuş, “Emekli olsanız dahi kurtulamayacaksınız” benzeri sözler sarf etmiş. Toplantının ses kayıtlarında bu hakaretlerin incelenebileceği belirtiliyor.

Tabii üç dekan da rektör hakkında hakaret davası açtı.

Rektör Hanım, kendisine verilen kademe durdurma cezasını sanırım mahkemeye başvurarak durdurmuş! Eh, “şahsımın rektörü” olunca!

Bir grup öğretim üyesi, durumu YÖK’e yazılı olarak bildirdi, şüphesiz ki RTE’nin kendilerini atlayarak özel olarak atadığı rektör hakkında bir işlem yapması söz konusu bile olamaz.

BAŞKA NELER OLDU?

Üç dekanın görev süresi dolduktan sonra üniversitenin teamüllerine aykırı olarak seçim yapmadan fakülte dekanlarını atıyor Rektör Hanım. Üniversite yönetim kurulu ve senatoya kendi belirlediği öğretim üyelerini atıyor. Atanmış üyeler ve dekanlar hatta enstitü ve merkez müdürlerinin, rektörün onayını almadan hiçbir iş yapamadıkları, üniversite içinde konuşuluyor.

İdari personelin sürekli yerlerinin değiştirildiği, işten çıkarılan sözleşmeli personelin tazminatlarının ödenmediği ve onların da dava açtıkları belirtiliyor. Sayıştay raporlarından üniversitenin büyük maddi zararlara uğratıldığı söylenmekte. Usulsüz olarak kendisine mali danışman ve koruma atamış, ödemeleri üniversite bütçesinden karşılanmış.

Bir üniversite öğretim üyesi diyor ki: “Şu an için rektör hakkında intihal de dahil olmak üzere YÖK’te en az 30-40 şikâyet ve çok sayıda açılmış dava var. Üniversite ne yazık ki kin ve nefretle yönetilmekte, eski rektörün adamı olarak nitelendirilen kişiler cezalandırılmaktadır...”

Üniversitelerin tümü ülkenin malı ve geleceğidir, “şahsımın” değil..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder