obursali@cumhuriyet.com.tr
Olimpiyatlarda kadın sporcuların müthiş öne çıkışı olağanüstü... İlk kez 400 metre bayrak yarışında kadın erkek karışık ulusal takımların katıldığı yarışlar oluşturulmuş. Keyifle seyrettim. Jamaikalı kadınların 100 metre yarışında tulum çıkarmaları harika... Kadın futbol takımları da artık uzun süredir sahnede.. boks ise boks, futbolsa futbol, tekvando... sayın sayabildiğiniz kadar.
Bizde Filenin Sultanları’nın başarısı inanılmaz keyif verici.
Sporda kadınların başarılarından rahatsız olan arkaik dini saltanat sahipleri müthiş rahatsız ve kadınların eve kapatılması konusunda fetva vermeye fırsat buluyorlar. Bunlar erkek karakterli dinlerin toplumda yarattıkları “küçük tanrılar”, veya “tanrıların gölgeleri”.. Nefretlerini kusuyorlar. Aslında saltanatları sallandığı ve kadınların, erkek dinsel boyunduruklarını kırdıkları için bu telaşları...
Bunca cemaat, tarikat, on para etmez adamların kurdukları saltanatların hepsinin erkek olması ve hepsinin esas meselelerinin kadınlar olması, bunlara boyun eğen kadınlar için hiç mi aydınlatıcı değil, bilemem. Bu cemaat-tarikat vb’nin pek çoğunun temelinde cinsel sapkınlık, kadınlara (ve çocuklara!) kolay ulaşmak, kolay yoldan post ve zenginlik yaratmak var.
Bu iktidar da bu toplumsal bağnazlığı körüklemek ve dolaylı olarak kadınlar üzerinde erkek egemenliğini pekiştirmek için var gücüyle çalışıyor.
Ama artık kimsenin engelleyemeyeceği bir durum var: Kadınlar her yerde önde! Toplumun önemli bir kesimine zincir vurmak mümkün değil. İstanbul Sözleşmesi’ni feshetmeleri bile bir yerde anlamsız kalacak. İnsan da kültür de değişiyor. Bu gelişme modernleşen türbanlı ailelerde de gözüküyor.
Burada kadınların tüm başarılarını teşvik etmenin, medyada önemli manşetlerde yer vermenin, karanlığı yırtıcı etkileri olacaktır... Kızlara yönelik eğitim seferberliği, çok yaygın burslar, yol göstericilikler daha uzun süre belirleyici olacak bu mücadelede... Önlerini açalım!
KADIN BİLİMCİLER DE BASKI ALTINDA
Gelişmiş Batı toplumlarında dinin kadın üzerindeki zinciri kırılıp atılmıştır. Ama kültürel olarak erkek egemenliği her yerde kendini hissettiriyor. Bu bağlamda, Nature bilim dergisinde yayımlanan bir araştırma dikkat çekici: Seçkin tıp dergilerinde, kadınların makalelerine atıf yapılma (kaynak gösterme) olasılığı, erkeklerin yazdığı benzer makalelere göre yarı yarıya daha az. 5 bin 554 makale analiz edilmiş. Her makalenin birincil ve kıdemli yazarlarının cinsiyeti belirlenmiş. Birinci yazarları kadın olan makalelerin, birinci yazarları erkek olan makalelere göre üçte bir oranında daha az ortalama kaynak gösterildiği saptanmış.
Erkek egemen anlayışı, toplumun her kesiminde varlığını bir şekilde sürdürüyor. Bunlar, dinlerdeki kadın üzerindeki egemenliğin toplumlarda kültürel ve anlayış olarak devam ettiğinin örnekleri. Daha kırılacak çok zincir var.
‘AKP NEDEN HÂLÂ YÜZDE OTUZLARDA?’
Ahmet Ergün: “Sizin ve ciddi sayıda okurun öne sürdüğü, muhalefetin iktidara geldiğinde sorunları nasıl çözeceğine ilişkin projelerini halka iyi anlatması gerekir, şeklindeki düşüncenize tam katılmıyorum veya yeterli bulmuyorum.
Halkın, muhalefetin çözüm önerilerini bilmediğini veya böyle bir arayış içindeymiş ve fakat bunu göremediği için muhalefete yönelmiyormuş varsayımına dayanan bu düşünce halkı idealize ediyor, dolayısıyla yanlış buluyorum. Çünkü büyük çoğunluğu AKP’den kopacak olan bu kesimin sosyal-kültürel yapısının böyle bir ‘ayrıntı’ya göre seçim yapması beklenemez. Kaldı ki bu varsayım, bu seçmen kitlesinin AKP’ye oy verirken sanki onun tüm çözüm önerilerini inceleyerek hareket ettiğini gösterir.
Ama muhalefetin herhangi bir çözüm önerisi sunması gerekmediğini söylemiyorum, bunun belirleyici olmadığı görüşündeyim. Bence AKP’nin bunca sıkıntıya rağmen beklenen hızla oy kaybına uğramamasının temel nedeni, 20 yıllık iktidarı döneminde kendi tabanını yaratmış olmasıdır. Çok olağanüstü bir gelişme olmazsa, seçimlere kadar bunun önemli bir bölümünü (yüzde 25) elinde tutacaktır. Bu noktada kanımca önemli olan, muhalefet partilerinin doğru bir strateji ile ellerindeki gücü heba etmeden, bugünden iktidara geleceğini hissettirmesi, böyle bir algıyı sadece sözle değil, toplumsal muhalefetin öznesi olacağı eylemiyle ortaya koymasıdır...”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder