obursali@cumhuriyet.com.tr
AKP’de darbe korkusu mu var? Niye?
AKP’nin emekli askerlere karşı müthiş yargısal saldırısını yazıp duruyorum, bu üçüncü ve son yazı. 28 Şubat 1997 davasında 14 emekli generale ömür boyu hapis cezası verildi, bu davayı açan savcı hapiste!
FETÖ’nün orduya kumpası dedikleri Balyoz davasından herkes beraat ettirildikten sonra karar Yargıtay’da bozuldu ve yooo, 7’sini suç örgütü kurmaktan içeri atalım dendi, mahkemeye geri gönderildi...
Emekli Amiraller, Kanal İstanbul’un ve Montrö Antlaşması’nın yeniden ele alınması tartışmalarında görüşlerini açıkladıkları için soruşturuluyorlar. Amiraller, bu ülkede hele hele iktidarın hoşuna gitmeyecek toplu görüş açıklamanın ne kadar büyük bir suç olduğunu bilmiyorlardı, öğrendiler! (Bu arada bildiri hazırlığı sırasındaki WhatsApp konuşmalarını içlerinden kimin hükümete ilettiğine ilişkin de bir isim dolaşıyor...)
Emekli amirallere Savunma Bakanlığı’nca susun ve oturun oturduğunuz yerde, yoksa... uyarılarının yapıldığı da medyaya yansıdı!
Bu kadar mı? Hayır Askeri Şûra’da zamanı gelen “Atatürkçü” subayların da yükseltilmeyip kadrosuzluktan emekliye sevk edildiklerini bunlara katın.. Askeri Şûra aynı zamanda siyasi kararlar yeri... Hükümler kesin.
KORKUNUN İZİ
Bakıyoruz iktidarın eli, dili sürekli ordu üzerinde, emekli olsun olmasın.
Kulağıyla da dinliyor ayrıca.
Neyi diyeceksiniz, eğer bir “darbe korkusu” varsa, bir şekilde kokusunun izini sürüyor; bu korkunun izi.
İktidarın bu operasyonlarının salt intikam duygusu taşıdığını düşünmüyorum. Öyle gözüküyor ki askerlere karşı derin güvensizliğin dışa vurumları tüm bunlar.
Muhalefetten kimse bu konuyla uğraşmazken son olarak Pelikancı Hilal Kaplan darbe korkusunu dillendirdi. İktidarın baş yazarlarından biri olduğuna göre, yazısıyla aslında iktidardaki bu korkuyu dile getirdi. Ordu içinde bazılarının aklına darbe yapmak gelebileceği endişesini veya korkusunu yazdı büyük olasılıkla.
FOL YOK YUMURTA YOK, NİYE RAHATSIZLAR?
Bu nedenle iktidar, yargısıyla emeklileri “döverken” aslında muvazzaflara sopa gösteriyor, denebilir. Onlara hiç aklınıza böyle şeyler getirmeyin, yoksa halinizin ne olacağını açtığımız davalarda görüyorsunuz, diyordur.
Ordu içinde böyle düşünceler mi var? Hiç sanmıyorum. Hele FETÖ’cülerin 15 Temmuz kanlı darbe girişimlerinin sonuçları ortadayken...
Zaten darbe girişimini engelleyen en büyük güç de Atatürkçü subaylar oldu. İktidarın Atatürkçülükten nefret ettiğini de biliyoruz, nitekim ordu içinde atamalarla, eğitimde yaptıkları değişimlerle, ordu subaylarına kaderiniz tamamen bizim elimizde diyerek silyasete bir bağımlılık yaratmak istedikleri de görülüyor. Atatürkçülüğü tasfiye edebilmeleri mümkün de olmadığına ve ordunun da korkuya yol açacak bir davranışı beklenmediğine göre, peki niye rahatsızlar sürekli?
Belki de en iyi ordu, SADAT gibi adamların yönetimindeki ordudur bizim için, diye düşünüyor olabilirler. Bu da pek mümkün değil.
Belki gerçekten bir intikam hissi vardır; bu, ülke yönetmenin en ilkel durumudur der geçerim.
BUNUN ÖTESİNDE NE KALIYOR?
Şöyle mi düşünüyorlar: Biz önümüzdeki zaman içinde anayasal, yasal durumları zorlayacağız, laik demokratik sosyal hukuk devleti bizim için zaten bir masaldır, buna şimdilik görünüşte uyuyormuş gibi yapıyoruz (yapamadığımızı da zaten görüyorsunuz!), niyet ve programımızı uygulamamıza özellikle toplumun önemli örgütlü güçlerinden hiçbir itiraz gelmemeli. Sivili kontrol ederiz ama ordudan gelebilecek itirazlar olabilir. Şimdiden önlemler almalıyız....
Bu yazdığımı ciddiye almayın, uydurdum, postmodern dünyada hayal kurmak ve atmasyonlar serbesttir. Bunu yapıyorum sadece...
***
Haa, bu arada, ordunun teslim edildiği eski asker, siyasi liderin adına mı yoksa gelecek için kendi adına mı bu teslimatı aldı, hiç bilmiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder