obursali@cumhuriyet.com.tr
Seçmen kararsızlıkta kalmasın, muhalefetin her soruna çözümünü bilmeli
“
AKP neden yüzde 30’larda” yazılarına gelen yanıtlarda, muhalefetin halkla somut çözümlerle buluşması önerileri giderek ağırlık kazanıyor. Okur, iktidara gelindiğinde ekonomi ve finans, adalet, eğitim, iç ve dış politika, sağlık, çevre ve şehirleşme konularında ne yapılacak diye soruyor.
Bunlardan bir demet daha sunuyorum.
***
“Büyük başarılar kolektif çalışmalar sonucu elde edilir. Biz cumhuriyetçilerin, ülkenin sorunlarını belirleyip çözüm yolları ile politika oluşturmamız gerekiyor. Ancak bu nasıl yapılacak? Ana muhalefetin yapması gerekeni kısmen köşenizde yazıyorsunuz. CHP, tüm toplumu göreve davet etmeli. Fikir, görüş, çözüm önerisi gibi her düşünce, oluşturulacak kurullarda değerlendirilmeli. Gençlerin ve kadınların ağırlıklı olduğu, akademisyenlerin ve uzmanların oluşturduğu bu kurullar, çözüm önerileri ve politika geliştirmede parti meclisine düzenli raporlar ve öneriler sunmalı.
Parti örgütlenmesi de bu kurullarla yeni bir ivme ile tekrar yapılandırılmalı, aidiyet duygusu oluşturulmalı ve halk ile bağ kurulmalıdır. Genel başkanın zaman zaman konuşmalarındaki vaatler topluma yeterli ve düzenli olarak ulaştırılmalı ve seçmen kararsızlığa itilmemeli. Muhalefetin her soruna bir çözümünün olduğunu bilmesi ve nasıl çözeceğini de bilmesi önemli. Daha önce başka partiye oy vermiş seçmeni başka ne şekilde kazanabiliriz ki.” (Erdal Uzun)
***
“Kısaca söylemek istediğim: muhalefetin iktidara yönelik mevcudu eleştirmek ve sahaya inmekten başka (belediyelerin çalışmaları da başarılı) hazırlığı yok. İktidara gelindiğinde ne yapılacak? Öncelikle bu saçma sapan başkanlık modelini değiştirmek dışında, ekonomi ve finans, adalet, eğitim, iç ve dış politika, sağlık, çevre ve şehirleşme konularında ülkenin konularında birikimli, entelektüel kesimlerinin ve muhalefet partilerinin temsilcilerinin katılacağı çalıştaylar düzenleyerek iktidar hazırlığının yapılması gerekmiyor mu?” (Turgan Ülker)
***
“Hedef kitlesi olan ciddi maddi yoksunluk oranı yüzde 27.4 dahilindeki yoksullara, diğer araçlarla yanına çektiği orta kesimden bir kitleyi de ekleyerek, bu toplam kitleyi destekler ve yardımlarla, yeni oluşturduğu parti devletine bağımlı hale getirerek, gelirlerinde kendi gelirleri içerisinde oransal olarak ufak iyileştirmeler yaparak ve diğer siyasal araçları ile medyadan oluşan büyük propaganda makinesini kullanarak, oylarını yüzde 35-40 aralığında sürekli konsolide ediyor. Bunu yaparken de esasen sağ ve sol görüşlü, ulusalcı/ modern-milliyetçi ve cumhuriyet değerlerine sahip orta kesimin ana gövdesinin gelirlerini azaltıyor ve servetini eritiyor.” (Bülent Gürsoy). Bu konuda yazıları var: https://bgursoy66.wixsite.com/blog/post/i-ktidar-i-steyenler-okusun-2021
NEYİ YIKALIM?
18 Temmuz tarihli Neyi yıkalım ki Türkiye’nin önü açılsın başlıklı yazıma da pek çok yanıt gelmişti, bunlardan biri de B.K’ye ait: “İsimlerini vermiş olduğunuz kendi alanlarında uzman olan kişilerin.. böyle olumlu bir konuda düşüncelerini paylaşmış olmaları gerçekten çok güzel, ama daha da önemlisi Sayın Gökhan Şen’in bu soruyu sorarak bu ‘yıkıcılığın’ önünü açmış olması. ‘Siz olsaydınız neleri yıkardınız’ sorusundan cesaret alarak, 40 yıldır turizmde görev yapan bir vatandaş olarak yanıtım:
Ben olsam artık sömürü sistemine dönüşmüş olan ve her şeyi yok eden bu turizm sektörünü yıkar, yerine gerçekten sömürüye kapalı, doğayı, çevreyi, denizleri ve dahi insanı yok etmeyen yepyeni bir turizm sektörü kurardım. Bir Alman bilim adamının iklim değişikliği ile ilgili şu sözüne katılmamak elde değil: ‘Biz büyükbabalarımıza 1933’te neden hiçbir şey yapamadıklarını soruyorduk, yarın torunlarımın da bana -iklim değişikliği konusunda- aynı soruyu sormalarını istemiyorum.’ Evet, turizm adına bugün çocuklarımızın geleceğini satıyoruz ve bu çocuklara bırakacağımız ‘yarın’ı hiç düşünmüyoruz.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder