Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet, 14 Haziran Pazartesi, 2021
Sultan Abdülhamit Recep Tayyip Erdoğan... Cumhurbaşkanı sanmıyorum ki böyle bir nitelemeden rahatsız olsun. Saray ve adamları, hasta, ölümcül yataktaki Osmanlı’yı ayakta tutabilmek ve biraz daha yaşatmak için Abdülhamit’in büyük güçler arasında izlediği politikasına hayranlar!
Abdülhamit Sarayı, kim Osmanlıya öncelikle dişlerini gösterdiyse, diğer(ler)ini ona karşı koz olarak kullandı. Birbiriyle neredeyse eşit ve saldırgan güçler (İngiltere, Almanya, Çarlık Rusyası, Fransa gibi) arasındaki Osmanlıyı parçalama ve imparatorluğun en büyük lokmalarını kapma mücadelesi böylece bir parça dengede tutuldu.
Çünkü bu güçlerin hepsi birbirini kolluyordu.. Aralarındaki saldırganlıkları, İkinci Dünya Savaşı çözecekti.
Sonuç tabii ki hastanın parça parça ham yapılması oldu. Çarlık Rusyasının büyük Ekim Devrimiyle bu rekabetten çekilmesi, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Anadolu İhtilali’ni kısa sürede gerçekleştirmesine yardımcı oldu.
Abdülhamit’in politikasını harika bulan ve övenler, bu politikanın yıkıntıyla sonuçlandığını bilmezler mi? Süreci ve sonucu görmezler.
Ayrıca bu “denge” politikası hastayı biraz daha yaşatmanın tek yolu olarak görülmüştü, yanlış değildi, ama sonuç vermeyecekti o başka.
Türkiye yoksa “hasta adam” mı?
Peki Recep Tayyip Erdoğan ve yanlış teori üreticileri şunu hiç bir düşünmüyorlar: Türkiye bugün hasta adam mı ki, güçler arasında böyle bir yol izleme hevesindeler? Özellikle Saray, Rusya’ya karşı ABD’yi, ABD’ye karşı da Rusya’yı “kullanma” politikasıyla, sözde ikisinin arasından sıyrılıp “kâr” elde edecek.
Büyük bir özgüvenle, Rusya’dan S-400 savunma sistemini satın aldılar. Güller yazıp duruyor, 14 aydır çalıştıramadılar.
Neden? Çünkü ekonomiyi çökerttiler ve Türkiye’yi “hasta adam”, zayıf ülke pozisyonuna düşürdüler.
Neden? Çünkü Türkiye’nin kuruluşunun temel ilkesi olan Yurtta Barış Dünyada Barış ilkesini – politikasını terk ettiler..
Sözde “aktif dış politika” ile büyük güç oyunlarının içine daldılar. Büyük lider büyük ülke büyük güç ve büyük politika!
Ama şunu unuttular:
Bu büyüklüklerin temelinde büyük ve güçlü ekonomi yatar, bilim ve teknoloji yatar. Üreten ülke, fazla veren bütçe, sattığınız malların ucuz emeğe değil yüksek katma değere dayanması yatar... Hak, Hukuk, Adalet, Demokrasi, Adil Yargı yatar...
Bunlar yoksa, oynadığınız dış politika oyunu ile gerçek gücünüz örtüşmüyorsa, Rusya turistini göndermez, mallarınızı iade eder, ciddiyetinizi sorgular, bana karşı Ukrayna ile falan oynama der.
ABD de bastırır ve S-400-lerin kullanımını “yasaklar”.
Evet yasakladı, yasa ile hem de! Saray ve adamları, bu yasağı adeta kabul ettiler, şimdi S-400’leri ne yapacağız diye kara kara düşünüyorlar, nasıl yapalım da, ABD ile bu sorunu çözelim, S-400’leri ne geri verelim, ne kuralım, ne ABD’ye verelim...
“Teknik konu” derekesi
Savunma Bakanı bunu “teknik konu” olarak görme gafletinde bunuyor. Yani çok temel büyük bir satın alma politikasını “teknik detay” derekesine düşürüyor. Adamlar buna karşı yasa çıkartıyor, biz de ABD’ye “teknik detay” mesajı vererek, her türlü çözüme hazırız mı diyorlar?
Evet, Sultan Abdülhamit’in izleyicisi Recep Tayyip Erdoğan ve adamları, şimdi teknik detay çerçevesinde S-400’leri ABD’nin kabul edebileceği bir arayış içine girerek, onları en azından “depodan asla çıkartmama” sözü vererek, bir çözüm peşindeler.
“Anlaşamadığımız konuları bir kenara itelim, işbirliği yapabileceğimiz konular üzerinde görüşelim” yaklaşımı, aslında S-400’leri mezara gömmeyi amaçlıyor. Burada en iyi çözüm olarak “Tamam, bunları kullanamayacağız, ama bu konuda yazılı, sözlü bir açıklama yapmayalım, bunu unutalım” çözümüdür.
Adamlar yasa çıkartmış! Saray ve adamlarının elinde kala kala, kendilerinden önceki “Eski Türkiye”nin “Jeopolitik değeri” kaldı.
ABD ve Batı da sizi kendi kampında tutmak için bu değer üzerinden asgari pazarlığı kabul ederek işe başlıyorlar.
Yarın ikili görüşmenin ana konusudur bu.
***
Yurtta Barış Dünyada Barış politikasını asla terk etmeyecektiniz, değiştirmeyecektiniz.
Bu politikaya daha aktif hale getirerek, ülkenin saygınlığını büyütecektiniz, aranan ve güvenilen ülke yapacaktınız.
Atatürk ve arkadaşlarının “Üreten Türkiye” politikasından öğrenebilseydiniz, Tüketen Türkiye diyerek bugünkü çöküntüyü de yaşatmazdınız bu millete..
Kendi üretimi ve parasıyla değil, yabancı üretimi ve parasıyla ekonomi büyütme, ülkeyi bu hale getirdi!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder