SAYFALAR

9 Eylül 2020 Çarşamba

RTE’nin cemaatlerle dansı salt oy amaçlı değil, gönül ve inanç ilişkisi de var...

 

07 Eylül 2020 Pazartesi

Sağ siyasetçiler dini kullanacaklar ve cemaatleri kullanmayacaklar... Bu, eşyanın tabiatına aykırı olur. Halkı şeyhlere, şıhlara artık ne kadar varsa, hepsinin cenderesine teslim etmeleri işlerine gelir.

Bu cemaatleri iktidara ilk en yakın taşıyan, o dönem Refah Partisi ve Başkanı Necmettin Erbakan’dı, iktidarda olduğu 1997’de ne kadar cüppeli, şeyh- meyh varsa hepsine Başbakanlık’ta davet veren.. Rejimin (laiklik temelinde Cumhuriyet) değişeceğini, fakat bunun kanlı mı kansız mı olacağı lafını ortaya atan da oydu.

Erbakan adeta cemaatlerin ortak iktidarı durumundaydı! Onun döneminde hepsi dal budak saldı. Devlette de zaten irili ufaklı hep vardılar.

İlk büyük zarar

Bu aymazlık 1997’de postmodern müdahaleye yol açtı. Erbakan, siyaseti yasal anayasal kurallar çerçevesinde, laik sosyal bir hukuk devleti ve Cumhuriyet ilkeleri temelinde oynasaydı, bu kötü müdahale olmazdı ve demokratik siyaset kesintiye uğramazdı. Tabii başka yönleri de var olayın, İslam ülkeleri, ümmetçilik vb.

Bu, cemaatlerin iktidarla olan ilişkileri ve siyasetin cemaat - tarikat ilişkileri nedeniyle ülkeye verdikleri ilk büyük zarardı! Erbakan, adeta toplam tarikatların ortak şeyhi gibiydi!

Fakat bir tane cemaat vardı ki hepsinden farklıydı: Fethullah Gülen Hareketi.

Başka bir cemaat: FETÖ

F.G., devletin her alanda kılcal damarlarına girmeyi ilke edinmişti ve çok da başarılıydı bu konuda. Türkçeyi ve okullarını, devleti, siyaseti ve liderleri paralize etmek ve siyasi amaçlarını ve iktidar yürüyüşünü saklamak amacıyla çok başarılı bir şekilde kullanıyordu.

Tüm diğer klasik cemaat / tarikatlarla sıfır ilişkisi vardı. Onlara karşıydı, dahası Şeyh Erbakan’a da! 1997 müdahalesinde üstelik askerlerin yanında yer aldı!

Erdoğan ve arkadaşları Erbakan ile yollarını ayırırken, sanki demokratik bir ülkenin yeni siyasi güçleri havasını bastılar. Muhafazakâr demokrat gibi kitaplar da yazdırdılar.

Ama geldikleri yer ve kendileri, cemaat - tarikat dünyasıydı. Fakat bunlara ilk dönemlerde ihtiyaçları yoktu, iktidarda kalmaları ve iktidarlarını sürdürmeleri, merkez demokrat sağ politikacıları, solcu eskileri ve liberallerle birlikte yürümelerine bağlıydı.

İkinci büyük zarar, FETÖ

FETÖ ile iktidarda / devlet içinde kucaklaştılar. Diğer cemaat - tarikatlara ve üyelerine karşı da herhangi bir hareketini anımsayan var mı? 2004’te Milli Güvenlik Kurulu’nda FETÖ’cülerin tehlikesine dikkat çeken kararın altında imzaları vardı, fakat şimdi açıklıyorlar ki, “biz bu kararı sumenaltı ettik.” Zaten böyle olduğu biliniyordu.

Erdoğan, Gülen ile 2012’ye kadar dans etti. Onların alınlarının secdeye değdiğini söyledi.. Öve öve bitiremedi Gülen’i ve FETÖ hareketini.

Gülen ile bu dans, ordunun önemli kesimlerinde parlak subayların tasfiyesi sonucu 15 Temmuz 2016 kanlı askeri darbe girişimiyle son buldu. Türkiye’ye maliyeti çok yüksek oldu. Cemaatleri kullanmak Türkiye’nin her zaman canına okuyucu sonuçlar vermiştir.

Dansı seviyor

Devlet kapıları, kurumları Gülencilerden temizlendi, temizleniyor ama kapıları diğerlerine açılıyor. Sağlık Bakanlığı’ndan tutun pek çok bakanlık ve kurum müritlerle dolu.

Protokollerde yer alıyorlar, Cumhurbaşkanı tarafından bizzat ziyaret ediliyor ve özendiriliyorlar.

Uşşakilerde olduğu gibi bir dizi şeyh, şıhhın kızlara, erkek çocuklarına yönelik cinsel sapkınlık ve tecavüz olaylarına karışmış olmaları ile umurunda değil iktidarın.

RTE, köktendinci cemaatlerle, tarikatlarla dansı seven bir lider. Bu açıdan aslında rahle-i tedrisinden geçtiği Erbakan’dan çok da farklı değil. Cemaat ve tarikatların sevdiği bir insan. Çünkü iktidar onların gelişip serpilmelerine en büyük destekçi.

Bu dans, salt politik bir dans da değil. Bir gönül, inanç dansı da!

Her ne kadar geçmişte merkez sağ partilerin yöneticileri de tarikatlarla hep bir ilişki içinde olmuşsa da (Ecevit de kapıldı bir ara), tarikat ve cemaatlerin RTE iktidarı dönemindeki kadar bu ülkeye zararı olmamıştır.

Hem sosyal hem de ekonomik bakımdan..

Elde var bir de askeri darbe girişimi, 250 insan kaybı, binlerce yaralı, acı ve gözyaşı...

Ve biri giderken, diğerleri örümcek ağı gibi devlet ve kurumlarında yuva yapmayı sürdürüyor...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder