SAYFALAR

15 Haziran 2020 Pazartesi

“Öleceksen harcayalım, tüketerek ölelim” dönemine geçiş

Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet, 14 Haziran Pazar, 2020

Ekonomi kanallarının, mesela BloombergHT’nin önemli haberleri arasına dünyada COVİT’in bulaşıcılığı seyri girdi. Virüsün yayılması ile ekonomi arasında yüzde yüz bir ilişki zaten varken, ABD şimdi bir üst düzeye yükseldi. Trump baştan beri COVİT’i umursamayan politikalar izliyordu, şimdi ise resmen “eee öleceksek ölelim; tüketelim, harcayalım, ölelim” politikasını resmileştirdi. Zaten bir Beyaz Saray’lı “COVİT yüzünden ekonomiyi tatile edemeyiz” benzeri laf etti. Borsaları yükseliyor...
ABD dünya ve insanlık için bu konuda da tehlikeli bir ülke olduğunu ilan etti. Ekonomi deyince akan sular duruyor. Eğer ABD milleti de yaygın bir şekilde COVİT’i önemsemez ve Trump’ın politikalarının ölümüne esiri ve benimseyicisi olursa, dünyada ABD avantajlı duruma geçer mi ve Avrupa’ya da bu politikayı bulaştırır mı sorusu, insanlık için tehlike bir durum içerebilir.

İngiltere de o yolda

Bunları yazarken, bu konuda duyarlığı yüksek olan  Bülent Korman bir link paylaştı: İngiliz hükümeti yakın zamana kadar Korona konusunda sağlık ve tıp uzmanlarını toplantılarda vitrininde - yanından eksik etmezken, şimdi çoğunu sepetledi; toplum ve virüs politikaları konusunda siyaset ile bilim arasında derin bir ayrılık oluştuğu yazılıp çiziliyor.
Bu şu demek: İngiltere hükümeti de Beyaz Saray’ın korono politikası yoluna girdi, insanlar ölecek- ekonomi canlanacak ve yaşayacak.
Zaten İngiltere ABD’nin Avrupa kıtasındaki (acaba Ada, kıtanın gerçek bir parçası mı?) ve dünyadaki emperyalist politikalarının bir nolu destekçisi ve birliktelikçisi değil mi?
İşe bakın ki, İngiltere adası 450 bin yıl önce jeolojik olarak Kıta Avrupası’ndan kopmaya başladı ve 150 bin yıl önce de Manş denizinde Dover boğazı oluşmasıyla ayrılık kesinleşti. Bu ayrılığın siyasi olarak da İngiltere’nin kaderini etkilemediğini mi söyleyeceğiz...

Varoluş aykırı mı?

Aslında maskeli ve birbirinden uzak yaşamak insanın varoluşuna aykırı.
Tabii günümüzün küresel olarak birbirine girmiş ekonomik dünyasına da.
Ama ortada hem insan var hem ekonomi...
İkisinin birlikteliğini sürdürmek, ne insanı koronaya kurban etmekten ne de ekonomiyi yok saymaktan geçiyor.
Birlikte yaşamın reçetesi, birinci olarak, vazgeçilmez önlemlerle insanı kesin korumak, birey- toplum ve ekonomi arasında yeni bir varoluş ilişkisini kurabilmek.
Aşı veya ilaç bize bir umut verinceye kadar...
Ama ABD ve İngiltere öyle değil. Trump’ın her konuda olduğu gibi burada da vahşiliğini biliyoruz.
İngiltere de o yolda; toplumsal kapanış kararlarının giderek gevşetilmesi ve kaldırılmaya başlanmasına karşı çıktıkları için bir bir hükümetten uzaklaştırılıyor ve toplantılara çağrılmıyorlar.
Bakıyorum, İngiltere’de vaka sayısı 295 bin ve 42 bine yakın ölüm. Bilim ise önlemlerde direniyor ve siyaset bulaşmalı yaşama hızla geçiyor.

Türkiye de o yolda değil mi?

Evet, İngiltere’den daha hızlı açıldık aslında ve hızla vaka sayısında yükselmeler başladı. Bizde yönetim durmadan dikkat, önlemlere uyun demesine rağmen, toplumsal – ekonomik ilişkilerin tam açılması, kurallar konmasına rağmen, uyarıları boş çıkarıyor.
Tevfik Uyar, dün yaptığımız konferansta, “Ertelenmiş risk” tanımlamasını yaptı. Virüsün etkisi iki üç gün içinde görülse insanlar bugünkü gibi serbestiyet ve umursamazlık sergilemezler. Ama sonuçları 10 günden fazla ortaya çıkabilecek bir ciddi olayı, tıpkı sigaranın ölümcül etkilerinin çok sonradan ortaya çıkması nedeniyle içmeyi sürdürmeleri gibi, kendilerini “ertelenmiş risk”in içine sokuyorlar.
Birinci derecede korunma önlemi olan maskeyi bile takmıyoruz. Oysa yeni bir çalışma, maske kullanımının İtalya’da 5 hafta içinde 78 bin bulaşmayı ve New York’ta 3 hafta içinde 66 bin bulaşmayı önlediğini gösteriyor.

Bulaşmayı aza indiriyor

Önümdeki grafiğe bakıyorum: Maske olmadan bulaşma ihtimali %17,4 iken, takıldığında % 3,1’e kadar düşüyor. Göz koruması ise bulaşma olasılığını % 16’dan % 5,5’e kadar düşürüyor.
1 metreden daha az fiziksel mesafede, bulaşma olasılığı %12,8 iken, 1 metre veya daha fazla mesafede bu oranın % 2,6’ya düşüyor.
Büyükada çarşısında esnaf dahil, maske kullanımı çoğunluk değil, takanların da yarısı gibi çenesinde.  
Buradan bir sonuç çıkar mı: İnsanlar için yüzlerinin görünmesi birinci derecede önemli, sürekli takarlarsa, kendilerinin görünmez adam olduğunu düşünüyorlar!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder