13 Nisan 2020 Pazartesi
Bu kadar derinlemesine ve küresel ölçekte etkileyen, insanın elinde olmayan büyük bir olay insanlık yaşamamıştı. Diyelim ki 100 yıldır! Doğal olaylardan bahsediyoruz tabii ki. Depremler, seller gibi jeolojik, meteorolojik - iklimsel olayları da katarsak, bunların hiçbiri küresel bir korku yaratmadı ve yaşamı çok yönlü kesintiye uğratmadı. Yerel ölçekte yaşandılar.
Gerçi ilerisi için bu doğal olayların çok büyüklerini yerküre biriktirmiyor değil. Mesela iklim değişimi... Bunun henüz başlangıç aşamalarındayız. Virüsün bugünkü etkilerini solda bırakacak muazzam etkilerinden bahsedeceğiz..
Virüsler de “doğal olaylar” kategorisinde şüphesiz ki. “Doğal”ın biyolojik yaşam bölümünde...
Biyolojinin üstünlüğü
Virüsleri, insanoğlu elindeki olanaklarla, bilim ve teknoloji güçleriyle kontrol edebilir, edecek de. Şu veya bu şekilde. Sosyal mesafe ile, ilaçla, aşı ile... Ve bununla birlikte “normal” yaşamını sürdürebilir.
Ama iklim değişimini kontrol edemez, dünyayı altüst edecek bir değişim söz konusuysa tamamen buna uyumlu bir yaşam söz konusu olacak. O zaman neler yaşayabileceğimizi şimdiden kestirmek zor. Ama felaket senaryoları çok var tabii.
Biyoloji, bizim bir parçamız. Virüsler de. Hepsi toplam yaşamı oluşturuyor. Bu nedenledir ki biyoloji, insanlık ve tüm canlılar için bilimlerin anası olmaya adaydır. Zaten insanlığın yarattığı parasal değerlerin büyük bir bölümü de bu alana harcanmaktadır. Ar-Ge olarak. Düşünün ki dünyada mesela kanser araştırmalarına her yıl 6 milyar dolar gidiyor.
Covit-19 gibi bir küresel olay şunu gösterdi ki, her ülke bu alanda çok güçlü olmalı, yetişkin insanıyla, araç gereciyle, Ar-Ge’siyle.
Doğal olayın muhteşemi
Dedik ki son yüzyıl içinde insanlık, böyle küresel ölçekte hayatı kesintiye uğratan doğal bir olay yaşamadı.
Yaşadığımız olayın bundan sonra dünya düzeni üzerinde, siyasal, ekonomik ve sosyal etkisi büyük olacak. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Düşünürler, pek çok kanaat lideri tartışıyor, fikir ileri sürüyor. Kimi evet diyor, kimi ise daha dikkatli konuşuyor. Herkesin kendi ulusal sağlık, gıda turizm politikalarını gözden geçireceğini söyleyen de var.
Sosyal medyada bu soruyu sordum. İzleyicilerden gelen yanıtları incelediğimde, umutlu olanlar var, kesin - mutlak olacak, diyorlar.
Umutsuz olanlar var çok sayıda, değişmesi gerek ama kim değiştirecek, hayır değişmez... tarımda ufak tefek ülkelerin kendine yeterliliğini dikkate alan değişimler bekleyenler var. Siyasal olarak daha otoriter ve faşizan rejimlere kapılar açılacak görüşü de yaygın. Ama dijital dünyanın buna olanak tanımayacak yeni bir büyük muhalefet odağı olacağını düşünenler de.
Muhafazakârlık ne zaman değişir?
Ama büyük çoğunlukla değişen bir şey olmayacak diyerek yaşadığımız eski krizleri, savaşları vb ileri sürerek, bunlar neyi değiştirdi dünyada sorusunu soranlar da..
Değişmeyecek şey, ağır sömürü, yoksulluk - zenginlik diyenleri okuyorum.
Muhafazakârlık değişmez, bunlar yeniden durumu korurlar dünyada ve toplumlarda, düşüncesi tartışmak istediğim ana konuydu.
Değişimin önünde en büyük barikat. Parasıyla, topuyla tüfeğiyle, geçmişin kültürel kalıp yapısıyla...
Muhafazakârlık yıkılmaz bir şey mi!... Tarih öyle demiyor. Toplumlar yaşam koşulları ortadan kalkma tehlikesiyle fiilen karşı karşıya kaldıklarında, liderlerini bulurlar ve değişimin bayrağını taşırlar.
Durup dururken büyük kitlelerin köklü değişim isteği olmaz. İnsanoğlunun toplumsal karakteri böyle gözüküyor.
Virüs devrim mi yapar?
O zaman soruyu yeniden soralım: Covit-19, önümüzdeki 6-12 ay içinde etkisini yitireceği varsayımıyla, toplumda, kitlelerde köklü değişim isteği yaratabilecek bir güç mü?
Mesela ekonomi ve sosyal hayat, tam değil ama hemen hemen önemli ölçüde eskiye dönerse?
O zaman “artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” bir lafazanlık olarak boşlukta dolaşıp mı duracak?
Bu konuyu tartışalım.
Sosyal medyada paylaşımım şöyleydi: “Artık dünya Covid-19’dan sonra hiç eskisi gibi olmayacak, sistem değişecek söylemine bayılıyorum. Özellikle ekonomik ve toplumsal muhafazakârlık yerle bir olacak, virüs dünyanın en büyük devrimini yapacak desenize.. İnanıyor musunuz?”
Bu noktada Ahmet Yavuz’un yanıtını paylaşayım: Devrimi virüs değil, ondan ders çıkarabilirlerse liderler, kadrolar, toplumlar yapar.
Bir de acaba düzenin egemenleri, patronlar ve bunların hınk deyicisi siyasiler ne diyor?..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder