10
Kasım Pazar, 2019 / Bilim ve Siyaset – Orhan Bursalı
“Medeniyet öyle kuvvetli bir ateştir ki, ona
ilgisiz kalanları yok eder. Uygar olmayan insanlar ve toplumlar,
daima uygar olanların altında kalmaya mahkûm olacaklardır...”
Herkese
Bilim Teknoloji
dergisinin son sayısında, İstanbul Kültür Üniversitesi’nin sayfasında Ufuk Dikme’nin “Atatürk ve Bilim”
yazısında yukarıdaki cümleyi yeniden okuyunca, bugünkü zorluklarımızın kökenini nasıl da dile getirmiş dedim.
Ciddi bir
soru
Atatürk’ü nasıl anacağız 10 Kasımlarda?
Hayır bu ciddi bir sorudur. Milletin 19
Kasımlarda, Cumhuriyet ve Zafer bayramlarında, Hatta Ata’nın doğum günlerinde,
23 Nisan Çocuk ve Egemenlik Bayramlarında Atatürk sevgisinin doruk yaptığı
günlerde aynı zamanda yeni bir anma türü geliştirmeliyiz: Atatürk’ün attığı
temellerin nedenlerini sorgulayan, içeriklerini, önemlerini ve günümüzdeki
karşılıklarını açıklayan ve tartışan halka yönelik ve/ veya akademik geniş
toplantılar biçiminde gerçekleştirilmesi gerektiğine inanıyorum.
Ata’nın beni en çok etkileyen, bilimle ilişkisi
ve bilim insanları ve araştırmanın önemi bakımından, çağın çok ötesinde, belki
de o güne kadar hiç bir devlet adamının sarf etmediği, şu sözleridir:
“Türkiye’de ilim adamları arasında ecnebi
müellifler tarafından site edilen kaç kişi ve kaç eser vardır?”
Şimdi bu sözlerin anlamını açıklamak gerekir.
Ata, bu sözleri, henüz İstanbul Üniversitesi
Kurulmadan, o zamanki Darülfunün’a 1931’de yaptığı sanırım son ziyaretinde
Akademik Kadro karşısında dile getirdi.
Ata şunu
merak ediyor:
Bizim bilim adamlarımızın yaptığı ve yayınladığı
araştırma metinleri, Avrupalı bilim insanları ilgi gösterdi mi, bu yabancı
bilim insanları, bizim bilim insanlarımızın araştırmalarını, hiç veri olarak
kullandı mı, kaçını kullandı?
Ata, var mı böyle araştırma makaleleriniz
diye soruyor aslında, varsa kaç tane ve bunların kaçı referans olarak
kullanıldı?
Bu sorgulaması, Ata’nın kafasındaki üniversite,
araştırma, bilim insanı kavramlarının en üst düzeydeki ifadesidir ve görmek
istediği üniversitedir. 1933’de bu fırsatı yakaladı ve ağırlığı Alman olan
bilim insanlarının Hitler’den kaçarak Türkiye’ye getirilmesi ile modern, araştırmacı,
sorun çözün ve üreten üniversite hayalini gerçekleştirmeye koyulacaktır..
Türkiye bu yoldan gidemedi, çünkü onu
1950’lerden sonra ülkenin hayatına yön veren siyasilerden çok büyük çoğunluğu
onun hayalin sahip değildi, Ata’nun bu sözlerinin anlamını kavramanın yanından
bile geçmiyordu.. (İnönü dışında)
Bilim
ülkesi yaratamadık
Bir bilim ülkesi, Cumhuriyeti yaratılmadı.
Aydınlanma yarım ve eksik kaldı, ülkemiz üniversiteleri bugün dünya çapında
büyük işler yapan bilim insanlarımızla kaynamıyor.. Onlara yurtdışındaki büyük
çalışmalarıyla övgüler düzüyoruz.
Olsun, yine de onların hepsi, Ata’nın hayalini
burada değil, gelişmiş ülkelerde gerçekleştiriyorlar. Çünkü Ata’nın hayal
ettiği üniversiteler kurulabilseydi, onların hepsi ülkemizde büyük işler
başaracaklardı.
Bugün İzmir’de Biyo Tıp ve Genom Merkezi’nin 10
Kasım toplantısı Atatürk ve Bilim üzerine. Çok önemli bir merkez, devletin de
desteklediği 4 büyük merkezden biri. Uluslararası karakterde.. Ülkemiz bu
merkezden çok önemli bilimsel başarılar bekliyor..
Ata’yı anmanın en anlamlı toplantılarından biri
olacak.
“Dünyada her şey için,
medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki mürşit
ilimdir, fendir” sözüyle
bitireyim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder