SAYFALAR

2 Kasım 2019 Cumartesi

Gitmekte olan iktidarın son parasal yetki hamleleri BOGAZIÇİ GASPI


30 Ekim PRŞEMBE 2019 / Bilim ve Siyaset – Orhan Bursalı

Suriye serüveninin bize verdiği zararın muhasebesini tamamlamadık, daha henüz bundan sonra ödeyeceğmiz bedeller var, diye yazacak ve sıralayacakken, dur dedim kendime felaket tellallığı yapma, her ne kadar durum analizi yapıyor olsan bile.. Analiz, bu iktidarın ve liderinin ısrarlı politikası açısından kötü gelişmelere işaret ediyor olsa da!
İçe döneceğiz!
İstanbul Boğazı’nın tüm imar yetkilerinin Cumhurbaşkanlığına bağlanmasını öngören yeni yasa tasarısı çok önemli gelişme! Eğer bu tasarı hazırlığı doğruysa, bu tam bir yetki gaspı sayılır. Bugüne kadar İstanbul Boğazı AKP’li belediyelerin ve koruma kurullarının kontrolündeydi. Cumhurbaşkanı İstanbul Belediye Başkanlığı yaparken de!
Şimdi ise bu yetkiyi, Saray’ın oluşturacağı ve atayacağı kişilere devretme hazırlığı söz konusu.
Olur mu olur.

Yetki gaspı

Bu adım adım İstanbul Büyükşehir Belediyesini yetkisizleştirme niyetinde atılmış büyük bir adımdır..
Sadece yetki gaspı değil olay..
İstanbul Boğazı nedir? İstanbul’un incisi, ülkenin ve dünyanın çok değerli Kaşıkçı Elmaslarından oluşan gerdanlığı!
Hani yolsuzluk konuşmalarına yansımıştı ya, kupon arazileri sormadan nasıl satarsın diye!
İstanbul Boğazı bırakın Ataşehir’in on paralık kupon arazisini, Türkiye’nin en değerli bölgesi ve rant alanıdır.
Boğaz ile ilgili aklınıza ne geliyorsa Sarayın yetki alanına sokulmak isteniyor.
Gerekçe ne? Yok..
Tam bir yaptım oldu.. Bugüne kadar tüm icratlarında olduğu gibi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Saray’a bağlanması gibi bir olay.
Bu adımı atarlarsa, yeni yetki gaspları da arkasından sökün eder.
Adeta İmamoğlu’nun yerine kayyum atanması gibi.. Bunu yapacak cesaretleri olmadığı için, etrafında dolanıyorlar…

Elinizi çabuk tutun

Bu gerçekleşirse, İmamoğlu’nun, İstanbulluların tümünün gönlünü kazanması için elini çok çabuk tutması, yapacaklarının çok hızlı gerçekleştirmesi gerekir.
Mesela şu metrobüse pik saatlerde binmek ve insan gibi yolculuk yapmak mümkün değil. Saat 18.00’de Zincirlikuyuya bir gidin.. Ne yapacaklar, zincirleme otobüsleri mi dizecekler birer dakika arayla, alttan bir metro mu geçirecekler…
Bu iktidarın ülkeyi nasıl yönettiğini biliyoruz da, Haydarpaşa ve Sirkeci gar alanlarının tam bir minik bir şirkete ve kişiye peşkeş çekilmesi kadar, yasalara aykırı, kör gözüm parmağına bir olaya neden olabileceklerini insan düşünmeyebilirdi.
Pervasızlık bu kadar!
Ülkenin nasıl yönetildiğinin, parasal işlerin nasıl gerçekleştirildiğinin, kamu mallarının nasıl devredildiğinin tipik bir örneğini yaşıyoruz.
Bu uygulamayı, bu icraatı ülke çapında genelleştirin. Ülkenin nasıl yoksullaştırıldığını anlayın.
Bir çürüme ki dizboyu.

Partiye sırt çevirenler artıyor

AKP içinde lidere, uygulamalara açıkça ses çıkartamayanlar, ayrılma yolunu seçiyorlar. Son örneği MKYK üyesi Mustafa Yeneroğlu’nun istifası.
Diyor ki, parti içinde pek çok kişi benim gibi düşünüyor.
Bu arada ABD Temsilciler Meclisi’nin Cumhurbaşkanı ve ailesinin mal varlığı ve iş ilişkilerinin sorgulanması kararı (Tabii kasıtlı bir Ermeni Soykırımı kararının yanısıra) ülke, itibar, devlet için hiç de hayırlı bir sonuç üretmeyecektir.
Malum, itibara çok değer veren ve hiç bir harcamayı ertelemeyen bir yönetim var.
Son Soçi’de Putin’in, Cumhurbaşkanını ağırladığı odanın sadeliğine baktım, bir de bizim Sarayın altın varaklı sandalyelerine vb. Acaba Putin bunu kasıtlı mı yaptı, diye sordum kendime.
Asgari ücret ile Cumhurbaşkanı maaşı arasındaki 40 kat da pek kabul edilebilir değil.
Ülkelerde eşitsizliği ölçen katsağı da, Türkiye’yi Avrupa’nın en kötülerinden birine dönüştürdü.
Ama ihaleleri, devletin malını mülkünü istediğine verme yolunda hiç bir engel yok.
Acaba, nasıl olsa gidiciyiz, bari son hamlelerimizi yapalım düşüncesi mi yönetiyor ülkeyi..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder