17
Ekim Perşembe 2019 / Bilim ve Siyaset – Orhan Bursalı
Dün
Çavuşoğlu “Suriye’nin birliğinden yanayız” derken, Cumhurbaşkanı da “Türkiye
Suriye'nin toprak bütünlüğüne saygılıdır,” açıklamasını yaptı. Bu tür açıklamalar
yeni değil, biliyoruz; Suriye’ye yönelik her operasyonda tekrarlanacak sözler..
Fakat Ankara, özellikle Rusya’nın (sınırlı sayabileceğimiz) izniyle
topraklarına girdiği Suriye’nin egemeni Şam rejimiyle düne kadar resmi bir
ilişki kurmaktan kaçınmıştı.
Ne
zaman ki Suriye ordusu İdlib’i tamamen kontrol altına aldı ve Türk Silahlı
Kuvvetleri ile karşı karşıya geldi; ve PYD ile Suriye hükümeti arasında yeni
anlaşma sonucu Şam Ordusunun sınırlarımız boyunca topraklarını kontrolü gündeme
geldi, öğreniyoruz ki, iki ülke arasında bakanlık ve istihbarat örgütleri
düzeyinde ikili temaslar başladı. (Ruslar açıklamasa bunu da bilmeyecektik!
Suriye’yi tanımıyor
Aslında
Ankara mecbur kaldığı için bu temasları yaptı. Şam’ın ülke topraklarının büyük
bir kısmı üzerinde egemenlik kurmasından memnun olduğunu söyleyemeyiz. Bu
konuda Ankara’dan tek bir memnuniyet sözü işitilmemiştir. Hatta Ankara’da “en iyi Suriye parçalanmış Suriye”dir
düşüncesinin hâlâ revaçta olduğunu görebiliyoruz..
Cumhurbaşkanı
Esad’a hâlâ “Esed” olarak sesleniyor..
10
Ekim’de AK Parti Genel Merkezi'nde
düzenlenen partisinin 132'nci Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda Şam
hükümetini tanımadığını da şu sözlerle belirtiyor: “Kimsenin
itiraz etmeyeceği meşru hükümet kurulduğunda kontrol ettiğimiz bölgeleri
kendilerine bırakacağız.” Suriye’nin meşru ve resmi hükümeti iş
başındadır. Birleşmiş Milletler’de temsilcisi vardır, BM üyesidir. Suriye’deki
“müttefikleriniz” İran ve Rusya tarafından tanınmaktadır. “Kimsenin itiraz
etmeyeceği” lafının hayatta bir karşılığı bulunmuyor. Ama Erdoğan’da karşılığı
var, demek ki. Bunun anlamı şu “ben
itiraz ediyorum, o halde kontrol ettiğimiz toprakları ona bırakmayız, yeni bir
hükümet kurulsun hele..”
Bu
düşünce ve tutumun da hayatta karşılığı olmadığı gerçeğiyle, Cumhurbaşkanı
aslında karşı karşıya geldi, yarın daha da gelecek.
Arka plandaki savaş
Aslında
Suriye’de adı konmamış bir “Türkiye –
Suriye savaşı” da var.
Henüz
askeri anlamda bir cephe olarak karşı karşıya gelmediler. Fakat gelmemeleri
için de Rusya şimdilik devrede. Rusya iki ülke orduları arasında tampon
görevinde
Rusya,
sabırla, Ankara’ya girmesi gereken yolu gösteriyor.
Erdoğan’ın
şu sözleri aslında Suriye politikasını açıklıyor. Aynı toplantının son
paragrafında diyor ki “Rabbimiz müjdeliyor. Evet, Rabbimin
bize inşallah fethi lütfedeceğine inanıyorum ve bu müjdeyle beraber de bizler, evet,
Mehmetçiklerimizi uğurladık."
Fetih,
fethetmek. Nereyi fethetmek için Mehmetçik Suriye’ye girdi?
Bu
anlayış 2011’den beri Erdoğan + Davutoğlu’nun Suriye politikasıdır. Kendileri
eski yeni “Osmanlı”dır. Suriye ise Osmanlı toprağı!
Bu
bakış değişmediği için de ister istemez bazı konuşmalardaki süsleri bozarak
serbest kalıyor!
“İslamiyet güneşinin her yerine”
Ayrıca
Suriye’ye giden askerlere TV muhabiri soruyor, “nereye gidiyorsunuz?” Yanıtlar:
“İslamiyet
güneşinin olduğu her yere gidiyoruz.”
İki
asker de aynı sözü tekrarlıyor. Ezberlenmiş yanıtlar. Adeta AKP iktidarının.
artık AKP devletinin sözleri, anlayışı, askerlere tekrar ettiriliyor:
“İslamiyet Güneşinin olduğu her yere..”
Bu
nedir? AKP politikasının bel kemiği!
Türk
Ordusu adeta “Osmanlı ordusu”! Tüm ülkelerde fethe çıkmış!
Bu
bizim ulusal politikamız değil ve olamaz.. Cumhuriyet döneminin politikası
değil ve olamaz. Bir partinin, dahası sadece bir liderin politikasıdır ve kendi
içinde amaçları vardır.
Cumhurbaşkanı,
açmazları olan bir politikayı ısrarla izliyor Esad ile görüşmeyerek.
Hava sahasını kapatırsa
Güvendiği
ise Rusya’nın buna sonuna kadar izin vereceği sanısıdır.
Bunun
arkasında ise “Rusya bizi kaybetmek asla istemez” düşüncesi yatıyor.
Bu
politikanın tıkanacağı bir karar vardır: Suriye’nin hava sahasını Türkiye’ye
kapatması!
Bundan
daha kötü bir sonuç olamaz ülkemiz için.
Terör
meselesini ancak Suriye ile geni; bir işbirliği ile çözebileceğimiz gerçeği ile
karşı karşıya kaldığımız an, zaten bizim için çok geç olacak.
Suriye’nin
düşmanlığına değil, dostluğuna ihtiyacımız var.
Terör,
meselesinin Türkiye’nin istediği bir şekilde çözülmesinin tek yolu budur..
***
Özbekistan'da güzel bir gezinin
ardından, merhaba yeniden
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder