29 Ekim Salı 2019 / Bilim ve Siyaset –
Orhan Bursalı
Cumhuriyet
Bayramı, Cumhuriyet’in ilanı kutlu olsun.
Nevşehir’de,
Cumhuriyet yurttaşlarının vergileriyle maaşını alıp geçimini sağlayan bir memur
Cumhuriyet törenini, yürüyüşünü yasaklamış! Gerekçesine bakın:
“Ülkemizin içinde
bulunduğu hassas durumdan dolayı milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin
önlenmesi, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla, yürüyüşün
yapılması uygun görülmemiştir.”
Ama memur bey bonkör, lütfen Ata büstüne çelenk
konmasına ise izin vermiş.
Şüphesiz hata Cumhuriyet Bayramı için bu izni talep
edenlerde bence..
Yürüyüşü
düzenleyen CHP İl Başkanlığı.
Millet
bu yasağa uyar mı bilmiyorum.
Gerekçede
“..başkalarının
hak ve özgürlüklerinin korunması”
gibi bir ucube ifade var. Şu mu yani: “Ülkemizde padişahçılar var, Atatürk ve
arkadaşlarının Cumhuriyeti ilan etmesine karşı çıkanlar var; bu kutlama ile
onları rencide edeceksiniz, Yürüyüş yaparak onların hak ve özgürlüklerine
saldırmış olacaksınız..”
Aslında bu iktidarın kalben, ruhen, ideolojik olarak
Cumhuriyetçi olduğuna inanmak zor.
Atadıkları memurların kafa yapısına bakın,
yukarıdakilerin zihniyetini anlayın. Tek adam, sultan, padişah, Abdülhamit
hayranlığı vb gibi sıfatlardan rahatsız olmayan bir lider var. Olsa, bunları
yasaklıyorum, ben cumhuriyet çocuğuyum der. Cumhuriyeti, ilanını yüceltir.
Düşünün, Diyanet’ın başında oturan bir memur da var. Cumhuriyetçi mi, Atatürk
ve arkadaşlarına zerre minnet, vefa duymayan, ama onun kurduğu bu topraklar
üzerinde doğan, yaşayan, ekmek yiyen...
Yaşasın
Cumhuriyet
Hançeremizi yırtarcasına bağıralım: Yaşasın
Cumhuriyet, yaşasın bu ülkeyi sıfırdan yaratan Atatürk ve tüm silah
arkadaşları, Kurtuluş savaşı kahramanları, savaşanları.
Cumhuriyeti kuranlar ve yaşatanlar bin yaşasın!..
İnşa ettikleri, tarihe atılan büyük bir imzadır.
Silinmeyecek ve her yıl anımsanacak olan.
Bu imzanın karşılığı, Türkiye Cumhuriyeti’nin
varlığıdır.
Bundan daha büyük onur ve gurur olur mu!
Türkiye’nin varlığını uyguladıkları politikalarla
tartışma konusu yaptıranlar, diyorlar ki Cumhuriyet bayramı her gün ülkeyi
korumak içini savaş veriyoruz..
Yurtta barış dünyada barış poltikisını pasif
bulduklarını açıklayanlar, bu politikayı mezara gömmüşler ve sözde aktif bir
“yurtta barış dünyada barış”a dönmüşler. Zerre ilişkisi yok.
Ne yurtta barış var, ne de başucumuzda barış.
Ülkenin tapu senedi olan Lozan Anlaşması için bile,
alınacakların asgarisi elde edilmiştir, gibi sözler edenler, hele hele Lozan
üzerine utanılacak laf eden ucube proflar, Kurtuluş ve Kuruluş’a şu veya bu
şekilde karşı olduklarını belirtmek için hiç bir fırsatı kaçırmıyorlar.
Kurdukları saltanat bile, başlı başına Cumhuriyet
karşıtlığıdır
Cumhuriyet halktır.
Cumhuriyet sadeliktir.
Cumhuriyet, gece - gündüz aç ve çıplak gezmeyenlerin
yatmayanların rejimidir.
Cumhuriyet fırsat eşitliğidir, gelir adaletidir.
Yaşasın Cumhuriyet!
YÖK ve
Üniversite
Okur notu, Bekir Onur: YÖK'ün nitelikli
bilim insanı yetiştirme programı sevindirici ama nitelikli bilim nitelikli
üniversiteden çıkar. Yani önce üniversitenin gerçek bilim yuvası olması
beklenir. Üniversitelerimizin ve ülkemizin bilim fotoğrafının değişmesi için
öncelikle yapılacak şey üniversiteyi evrensel bilim yuvası yapacak kültürü, atmosferi,
iklimi yaratmak olmalı.
Bunun önlemlerini
almadan ne eski ne yeni YÖK başarılı olabilir. Fotoğrafın değişmesi nasıl
sağlanır sorusuna birkaç öneri:
Üniversiteyi kapalı
kutu olmaktan çıkarmalı, saydamlaştırmalı (herkesin ne anlattığını, ne
yazdığını herkes görebilmeli, korkmadan eleştirebilmeli). Akademik dereceler al
gülüm ver gülüm, usulüyle alınıp verilmemeli (örneğin İngiltere'de olduğu gibi
tez danışmanı tez jürisine girememeli). Soru sorma, eleştiri yapma özgürlüğü
olmalı, cesareti verilmeli, bu amaçla geniş katılımlı serbest tartışma saatleri
oluşturulmalı. Çalışma alanı ne olursa olsun bütün lisansüstü öğrencilerinin
bilim felsefesi dersleri alması sağlanmalı... Veri üreten ama fikir üretmeyen
yığınla tez çalışmasının en önemli kusuru bu noktadadır... Üniversiteyi
toplumla bütünleştirecek önlemleri de almak zorundayız: Halka açık
konferanslar; üniversite kütüphanelerinde halka açık okuma ve tartışma
saatleri; halkla birlikte yürütülecek araştırma projeleri..