26 Haziran 2019 Perşembe / Bilim ve
Siyaset - Cumhuriyet
14 bin oy farkını beğenmeyip “bu kadar oya
İstanbul mu verilirmiş” açık saçık yasa dışı düşünceyle seçimi tekrarlatma
gafletinde bulunan ve 806 bin fark yiyen iktidar sahipleri “belediye meclislerinde
çoğunluk bizde” veya “yasa yaparız yetkilerini kısıtlarız, başkanlık yapamaz
hale getiririz” düşüncesiyle hareket eder mi..
Veya kaotik kalabalıkta hiç de
anlaşılmayan konuşmalardan “Valiye it dedi” uydurukluğunu çıkartarak,
İmamoğlu’nu içeri atabilirler mi?
23 Haziran öncesi konuşmaları anımsarsak,
evet yapabilirler diyebiliriz.
Peki sonrası? 14 bin oy farkını beğenmeyip
23 günde 806 bin fark yaratan (57 kat!) muazzam bir seçmen yönelişi - tercihi
karşısında belki de bu tür yasal kılıklı yasadışı işlere kalkışmazlar dersiniz.
Çünkü ayaklarının altından kayan seçmen aynı zamanda kendilerine oy veren
seçmendi!
Ayrıca, bugüne kadar yasalarla da çelişen,
Anayasa’yı bile yer yer takmayan tüm icraatını “sandıktan çıkma”larına
bağlayan, “halk beğenmezse sandıkta hesabını sorar, ne yasası Anayasası”
diyen bir anlayışın sahipleri karşımızda...
Böyle
bir işe kalkışırlar mı?
Henüz sayım
sürerken, tamam kaybettik tebrik ederiz
Ekrem beyi, diyen B. Yıldırım ve Cumhurbaşkanı söylemi de ortadayken.
“Bunlar her şeyi yapar” derin endişe ve
korkusu yaygınken hayır yapamazlar demenin zorluğu karşısındayız.
Eğer korkulanı
yaparlarsa buradan üretilecek tek sonuç şu olabilir belki: “Artık biz seçmen tavlamak, arkamıza almak,
millet iradesini kabul etmek vb gibi, bir zamanların bizim için lüksleri olan
ve rakiplerimizi dövdüğümüz düşünceleri bir kenara bırakıyoruz, seçimler vb
biçim için fuzuli şeyler, bundan sonra iktidara yapışıp kalmanın tüm
yöntemlerini devreye sokacağız..”
Öyle mi? Böyle bir
kulvara girmeleri, kendilerini şimdiden yasadışılığa itebilir ve milletin
iradesini çok erken kaybetmelerine neden olabilir.
Henüz daha
önlerinde 4 yıl var, eğer bu süre içinde olağanüstü durumlar ortaya çıkmaz ve
iktidarlarını sündürebilirlerse. Bu süreyi erkenden tehlikeye atmak kötü –
yanlış bir siyaset olur. Diyeceksiniz ki, seçimi yineleme basiretsizliğine,
yanlışlığına, öngörüsüzlüğüne ne demeli? Farkı bile hesap edemeyen, göremeyen
ve büyük bir itibar kaybeden bir siyaset anlayışının ne yapacağı belli mi olur?
Soruyu tekrar
edelim: İmamoğlu ile işbirliği mi yoksa engelleme politikaları mı?
Büyük bir hukuk ayıbı
Dünkü
Cumhuriyet’in manşeti önemliydi (Miyase
İlknur): Belediye şirketlerine atama yetkisi başkanlardan alındı ve
belediye meclislerine verildi. Ticaret Bakanı koltuğunda oturan zat, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığına soruyor, ve şirketlere atama yapma yetkisi Meclislerin
yanıtını alıyor.
Yan tam bir
danışıklı döğüş, büyük bir yasa ayıbı, bugüne kadarki uygulamaları tersine
çeviren bir yanıt ve ülkeye devlete belediyelere çöreklenen bir parti ve
iktidarın belediyelere tamamen “yemece”, yağma hasanın böreği yerler olarak
kullandığını ve baktığını bir kez daha gösteriyor..
Neymiş? Hizmet
aşkıymış. Yürüyün gidin sizi gidi yiyiciler.
Mansur Yavaş
belediyenin şirketlerinin yöneticilerini değiştiremiyor, hesaplarını göremiyor,
Meclisteki yiyici iktidar seçilmişleri durmadan şirketlere atama yetkisi bize
ver deyip durdular, sonuçta bakanlıktan yasadışı bir karar çıkarttılar. Halk
Ekmek’e yönetici atayamadı. Yöneticilerin kaç para aylık aldıklarını ne haltlar
karıştırdıklarını bilmek mümkün olmayacak.
Belediye
şirketleri belediye kaynaklarını peşkeş çekme yerleri olarak kullanıldı ve bu
olanağı kaybetmek istemiyorlar.
Ülkeyi yönetemezler
Aynı durumun
İstanbul Büyükşehirde tekrarlanması gündemde.
Demek, seçimleri
kazanman yetmeyecek, icraat yapabilmek için muazzam bir hukuk mücadelesi de
vereceksin!
Cumhurbaşkanı
böyle mi yönetecek ülkeyi?!
Bu soruya evet
yanıtını vermek istemiyorum. Şimdiden milyonlarca kitleyi neredeyse tüm ülkeyi
karşısına alan bir politikayı benimseyemez.
806 binlik bir
muazzam bir ekstra kitle, RTE’ye karşı durdu.
Şimdi de belediye
başkanlarının büyük bir şeffaflıkla her şeyi halka açıklayarak ve halkla
birlikte sürdürecekleri hukuk, yetki ve özgürlük mücadelesi, şimdiden iktidarın
ayakları altından büyük ve erken bir millet iradesi kaybını gündeme getirir ve
çok erkenden ülkeyi yönetemez duruma getirebilir..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder