8 Mayıs 2019 Perşembe /
Bilim ve Siyaset – Orhan Bursalı
Hepimiz YSK’ya
yükleniyoruz. Onların, ülkenin 70 yıldır en azından seçimlerde hakemlik yapma
istikrarını sürdürmekten vazgeçip iktidarın siyasi aletine dönüşmesine
veryansın ediyoruz. Şüphesiz ki doğru, eleştiriler sonuna kadar haklı.. Bu
kararın altına evet imzası atanlara yargıç demek beyhude olur, daha çok
iktidarın yargıç kılığı- kılıfı - cübbesi altında YSK’ya sokuşturduğu siyasi
kişiler diyebiliriz ancak.
Bu sokuşturma sadece
YSK’da olsa.. Yargıda da AKP’nin siyasi cellatları diyebileceğimiz diziyle
insanı var. Buna, devleti bütünüyle AKP’leştirme, partileştirme, iktidarın
borazanı kılma diyoruz.
Anıtsal emir
Bu nedenle “kuvvetler ayrılığı”, demokrasinin,
siyasi yönetim için vazgeçilmez, anıtsal bir emridir.
Bugün devletin tüm temel
idari yönetimleri AKP’lidir. Tek bir bağımsız vali, kaymakam vb var mıdır
bilemem. Varsa bile istisnalardandır. Normal düzende, kuvvetler ayrılığının
olduğu siyasi yönetimlerde, iktidara gelen siyasi partiler şüphesiz ki devlet
aygıtını kullanarak ülkeyi yönetir, ama devlet aygıtını yönetenler, yasalara
bağlıdır; iktidarın tercihleri konusunda yasaları eğip bükmezler, bükemezler,
yasal olmayan emirlere uymazlar.
İster vali, ister yargıç
vb olsun.
Ama otoriter rejimler,
diktatörler, kuvvetler birliğini ister ve kurarlar.
Böylece istemedikleri
bir duruma devlet aygıtıyla hemen müdahale ederler.
Einstein kadar doğru
Yerel seçimlerde yaşadığımızın
özeti budur.
Bu özet, ebedi ve ezeli
şablonun geçerliliğini ve kullanışlığını yeniden ve yeniden hayatça doğruluyor.
Kuvvetler Birliğinin yol açtığı bu durum, Einstein’ın 100
kez doğrulanan Görelilik Kuramı, Darwin’in Evrim Olgusu kadar kanıtlanmış bir
doğrudur.
Kuvvetler Birliğinde
yaşananları yaşıyoruz, ama buzdağının
henüz dokuzda biri ortadadır, 8’i ise su yüzüne çıkmayı beklemektedir.
Otorite, iktidar tehlikeye girdiği süreç içinde, bir buzdağının altını da adım
adım su yüzüne çıkartacaktır.
Karakterinden gelen,
“elinde olmayan” kaçınılmaz sonuç olarak..
Belkemik sıfırlandı
YSK sürekli iktidarda
kalmanın “garantisi”dir, iktidar için.
YSK’nın yıllar içinde
seçimden seçime dayanacağı hiç bir ilkesi, yasası kalmamıştır. Bağlı olduğu
yasaları sürekli ezmekte, çiğnemekte, eğip bükmekte ve iktidar lehine durumlar
yaratmaktadır.
Mesela 2014 seçimlerinde
Sadi Güven şöyle diyordu:
“Kesinleşmiş seçmen listelerinin yeniden incelenmesi mümkün değildir.
Mazbatanın iptali istenemez.. Yolsuzluk tespit edilirse, seçim yenilenmez..
yolsuzluk yapanlar ceza mahkemesinde yargılanır.”
Cumhurbaşkanlığı
seçiminde damgasız oyların geçerliliğini, iktidarın lehine yorumlamıştır.
Muhalefetin itirazlarını hep reddetmiştir.
6 Mayıs kararları ise,
YSK’nın hiç bir belkemiğinin kalmadığının, olmadığının, tam bir iktidar aracı
ve tek görevinin iktidarı orada tutmak olduğunun kanıtlarıdır.
Geçmiş olsun.
“Seçim kaybetmeyeceğim”
İktidar bu destek
yapısının 6 Mayıs kararını, geçen Aralık ayında çıkarttığı yasa ile, 6 YSK üyesinin
görevini, anayasaya yasalara aykırı olarak 1 yıl uzatmakla hazırladı! Bilerek
ve isteyerek. Anayasa mahkemesi bile kendi varlık nedeni olan Anayasa’ya aykırı
bu karara itirazları reddetti! (Seçim yasalarında değişiklik, seçimlere bir yıldan
az süre varsa uygulanmaz).
Kemal Göktaş, seçimleri iptal kararı verenlerden 5’inin,
yasayla görev süresi uzatılanlar olduğunu yazdı.
İktidar “asla seçim kaybetmeyeceğim” kararında ve bunu da
siyasi yargıçlarıyla gerçekleştiriyor.
23 Haziranda İstanbul
halkı ve tüm Türkiye, kendisine dayatılan bu zor oyunu bozabilir, milletin
gücünü bütünüyle, yasal olarak, tüm vicdanları harekete geçirerek bozar, yırtar
atar.
İktidarın büyük bir
devlet gücü ve trilyon parasal gücü var.
Milletin de vicdanı..
Kendisi, varoluşu..
Bu güç harekete geçerse
zor oyun bozulur, yargıç devleti falan..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder