22 Nisan 2019 Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Orhan
Bursalı
Öyle yazdı köşesinde. “Hikayesi olmayan adam”..
Ne kokusuz çiçekliği kalmıştı, ne önemsenmezliği. Şapkadan çıkmıştı, bedel
ödememiş mağduriyet tatmamıştı. Sıradanlık çemberinde yitip gidecekken,
birileri ona seçim öncesi ve sonrası davranışlarıyla bir hikaye armağan
ettiler, diyordu.
Hikayesi olmayan adam diye tanımlanan dün
İstanbul’u peşine takan Ekrem İmamoğlu’ydu.
Bu tasvir aslında ülkenin zavallı siyasi
atmosferine mahkumiyeti de gösteriyordu. Abi şöyle zulüm göreceksin, hapishane
falan, badirelerden kurtulacaksın, mağdur olacaksın ve bu hikaye seni tepelere
taşır. Yoksa sıradan bir insansın, hele İstanbul büyük şehre aday gösterilmeden
yanlışın da yanlışıdır..
Yazarın hikayesinde çok yanlış var: Birincisi
Ekrem beyin hikayesi var. En önemlisi iddiası var, arkasında CHP örgüt
yöneticiliği ve Beylikdüzü’nu 2914
seçimlerinde AKP’den almışlığı var. Bu seçimlerde Beylikdüzü’nde AKP+ MHP
ittifakını da silip süpüren bir ilçeye imza attı.
Seçim
kampanyası boyunca Ekrem beyde sihirli bir Kızılderili tüyü olduğu görüldü.
Hikayesini ve iddiasını öyle bir taşıdı ki halka ve alanlara, Binali + RTE’yi
aşağı indirdi. İddiası, hikayesi insanın içindedir.
İktidarın elinden de, 17 gün boyunca gösterdiği
büyük direnç ve mücadele ile İstanbul’u aldı.
Dünkü mitingiyle bu başarısını halkla birlikte
taçlandırdı.
Geç kaldık
koymalıyız..
Ekrem İmamoğlu, dün İstanbullulara bundan
sonraki 5 yıl için “hikayesini”
anlattı! Heyecanlı, ve nihayet önemli bir zafer kazanmışlığın ve gelecek
umuduyla dolu mutlu insanlar doldurmuştu alanı! Bir güç oturmuştu yüzlere: Bir
daha asla!
Yolda miting alanına doğru uzun yürüyüş
sohbetlerinde, nereye böyle hızlı hızlı sorusuna “Geleceğe geleceğe... çok geç
kaldık, koşmalıyız ..” diyen yerinde duramayan insanlar...
Ekrem beyin anlattıkları, karşımızda RTE’nin tam
tersi bir adam duruyordu.
Zehirlenen İstanbul’u kurtarmak için, bu kez
saydamlık, katılımcılık, halkla beraber hareket, yasalara uyum, İstanbul’un
nimetlerini ortaklaşma, ile yönetme sözünü veren İmamoğlu’na teslim ediyordu
halk.
Aradığı panzehiri
bulmuştu!
Yok hayır, bu aynı zamanda demokrasi
düşmanlığına karşı bir demokrasi panzehiri kokuyordu.
Belediyenin, dolayısıyla halkın olanaklarını,
zenginliğini – parasını, kurdukları yandaşlık döngüsü içindekilere peşkeş
çekmelere karşı, yasa hukuk adalet panzehiri..
Dışlamaya, ötekileştirmeye karşı birliktelik
panzehiri..
Herkesin hakkını hukukunu koruma panzehiri..
Bilim, sanat, çevre, Ekrem beyin unutulan
değerleri canlandırma panzehirleri olarak dile geldi.
Çok miktarda büyük sözler verdi, tüm bunları
yerine getirmek bir insan ömrüne sığmaz bence.
Ekrem bey farkındayım diyor, ama iddialıyım,
arkadaşlarımla başarırız diyor.
21.yüzyıl
yönetimi
Ekrem bey, eski politika ve yönetme
alışkanlığını tarihin çöplüğü içinde atılmış görüyor.
Yeni nesil belediyecilik, yeni nesil politika,
21.yüzyıl değerlerine uygun yönetim..
Karşımda kitlelere mutluluk inşa edeceğini
vadeden, ama iddialı bir insan vardı.
Belki de çoktan aranan, ama eski politikanın
yıkıntıları, ağırlığı içinden kurtulup da bir türlü yeryüzüne çıkamayan.
İzleyeceğiz, yeni politika anlayışının yüzde
50’sini yerine getirse bile, başarılı sayabilirim.
Bakalım, sözlerini, vaatlerini silinmez bir
şekilde yazıyoruz.
Eminim yaptığı konuşmanın ana hatlarını da
çerçeveletip duvarına asacaktır.
***
Sözlerini, Yaşasın Mustafa Kemal diye
bağlarken, basın bölümünde oturan bizlerin kulağına, bizim bölüme sığınmış
arkamızda oturan yaşlı bir kadının bağırışı çınladı
-
Seni Atatürk gönderdi!
Bunu, halkın beklentisinin ne kadar yüksek
olduğunu belirtmek için yazdım...
Ekrem bey, kendisini aşmak için koşacak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder