SAYFALAR

4 Mart 2019 Pazartesi

İki dev adama vatan ve yaşam adına övgü


4 Mart  2019 Pazar / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet
  
Deniz Gezmiş ve Yaşar Kemal. Dört gün önce biri dünyaya gelirken diğerini kaybetmemizin yıldönümüydü. Her iki ikisi de birer Türkiye, Anadolu destanı. Birbirlerini tamamladılar, biri geçmişin diğeri günümüzün destanını yazmak için yaşadılar.
Yaşar Kemal börtünü böceğini taşını toprağını dağını ovasını insanını isyanını ağasını beyini köylüsünü hikayesini yaşamını kurdunu kuşunu cesaretini Anadolu’nun, anlatması için seçtiği özel bir dil söz beyin kurgu ustası. Anadolu onda karar kıldı, “beni en iyi sen dinlersin anlarsın anlatırsın efsaneleştirirsin...”
Anadolu’nun kalbini dinledi, yürek çırpıntılarını çarpıntılarını akan sularını deliren doğasını patlayan gökyüzünü fırtınasını borasını ve insanını doğasını..
Anadolu Yaşar Kemal’de kendi büyücüsünü bulmuştu. Onda yaşamaya karar kıldı.
Ülkemizden yazı adına dil adına söz adına kurgu adına destansılık adına dünyanın en büyük ödüllerini alabilecek bir kişi vardıysa eğer, Yaşar Kemal’di. Bazen ödüller verilmez, ama Kemal dünyadaki tüm okurlarından tüm ödülleri fazlasıyla aldı.
Yaşar Kemal’i hiç unutmayın diline sözüne yabancı kalmayın. Evinizin görünür köşesinde kitapları göz önünde olsun sık sık birini alın bir köşeye ilişin ve rastgele bir bölüm okuyarak kendimizi dilimizi sesimizi ruhumuzu yenileyelim varlığı yankılansın yaşamasını sürdürsün.

Destanın öbür yüzü

Anadolu destanının öbür yüzünde Deniz Gezmiş var. İyi ki doğdu! Bir 6 Mayıs sabahı iki yiğit arkadaşıyla yaşamdan kopartıldı. 7-8 ay sonra bu cinayetin işlendiği yeri görüyor ve yaşıyordum.
Deniz Gezmiş dünyada Amerikan emperyalizminin dünyaca lanetlendiği dönemin ülkemizdeki gençlik lideriydi. Boyunduruk altındaki bir ülkede yaşamaya başkaldırmıştı. Anlatalım:
Türkiye’de askeri ve siyasi yapı ABD’nin denetimindeydi. Siyasi ve askeri işbirlikçilik, ülkenin demokratik ekonomik ulusal güçlerin gelişmesinin önünde engeldi.
Türkiye ABD’nin Sovyetlere karşı küresel stratejisinin nükleer bombalarla donatılmış ileri karakolu, en uç savaş cephesiydi.
Bugünkü iktidarın sahip çıktığı Demokrat Parti 1950 – 1960 arası ülkeyi savaş mekanizmasının parçasına dönüştürmüş, Cumhuriyetin ülkeyi her yönden inşa politikalarını terk etmiş ve ABD yardımlarıyla yaşayan bir ülke konumunu düşürmüştü. Sonraki iktidarlar da “NATO’ya bağlıyız” politikasını sürdürdüler.
ABD ve Batı, siyaseti ve ülkedeki gelişmeleri askeri yapı ile kontrol ediyordu. “Sosyal gelişmeler ekonomik gelişmeleri” aşıp iktidarları zorlamaya, yani Türkiye sıkıştırıldığı kaptan taşmaya başlayınca, siyasi ve askeri işbirlikçi yapı askeri müdahaleleri devreye sokuyordu.

“NATO’ya bağlıyız”

27 Mayıs 1960 darbesi her ne kadar ülkenin o güne kadar tanımadığı bir demokratik anayasa ve  önünü aştıysa da, NATO’nun kontrolündeydi, NATO’ya bağlıydı ve 1960’da albaylar ABD’ye, devlet memurlarının maaşlarını ödemek için 150 milyon dolar gönderin diyordu. Bu açıdan 1960 askeri müdahalesi de Batının kontrolünde, ama iç dinamiklerin yarattığı bir durumdu.
O dönemin yargılama rezaletleri ve idamları, Türkiye’nin bugününe kadar varan bir siyasal olaylar zincirinde etkili oldu.
Bugünkü toplumsal ve siyasal tüm yapının izlerini geriye doğru sürün, hemen her dönemeçte karşınıza işbirlikçi siyasi ve askeri yapı çıkar. Dinci siyasetin destekçisi de ABD idi. Ülke, “Sovyet düşmanına” bir gerici ideolojik sömürücü yapının cenderesine olmalıydı.

Emperyalist bekçileri

1968 anti emperyalist mücadelesinin karşısında, bugün önemli ölçüde iktidarda olan komünizmle mücadele derneklerinin elemanları vardı. “Amerika gitsin Rusya mı gitsin” şiarlarıydı; gençliğe saldırıyor, emperyalist gemilerin bekçiliğini yapıyor, randevu evlerinin kapılarında Amerikan askerleri işlerini rahat görsünler diye adeta nöbet tutuyordu!
Deniz Gezmiş (ve 68 gençliği) ülkesini seven, yurtseverliği tartışmasız, ana mücadelesi ABD’ye ve ülkemizdeki boyunduruğuna karşı, vatan savunması yapan bir gençlik lideriydi. Kökleri de hak ve adalet isteyen Anadolu’ya uzanıyordu.
***
Her iki dev adama, Yaşar Kemal ve Deniz Gezmiş’e büyük teşekkür borçluyuz.

Not: cemaatleşmenin kodlarına bakışı, şüphesiz sürdüreceğiz.
---


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder