Bilim ve siyaset 5
Ağustos 2018
O sabahın öncesi akşam, Yılmaz arıyor: "Orhan
enerjim sıfırlanıyor, yataktan kalkamıyorum, lavaboya bile kalkınca tansiyonum
22’ye fırlıyor... Çizme, yazma enerjim kalmadı..."
Bnim için alarm noktasıydı bu açıklama, ama ses net, akıl berrak, hiçbir sorun yok bedenin enerjisinden başka. "Sana bir hastane yatağı alalım yarın diyorum, motorludur, yarı oturur durumda büyük tabletin üzerinden çizimlerini, tasarımlarını hatta yazılarını sürdürürsün."
Hayatla ilişkisini tasarım, üretim, yazma ile sürdüren, bunları yapamayınca zaten yaşamasının anlamının kalmadığını bilen birisi var karşımda. Ona bu koşulu yaratabilecek her şey önemli. Soruyorum bilenlere, bu tür hastalar için motorlu ev tipi yataklar var, ertesi gün bunlardan bir tane kiralayacağız.
‘Enerjim bitiyor’
Uzaktan, TV’sinin açık olduğunu duyuyorum, ne oldu CHP’de imzalar diye soruyor. Çok da ilgilenmediği bir konu. Daha bir sürü şey... Böbrek taşı meselemi soruyor. O taş alçağı üzerine yazacağım diyorum. 15 gün kadar önce ciğerinde biriken sıvının alındığı hastanede yanındaydım. Sonuçta yeni bir enerji kazanacağını düşünüyordu. Ada’ya bize getirtmiştik, 3 gün bizde kaldı ve elindeki fotoğraf makinesi ile detay fotoğraflar çekti, bir sanatçının gözü neleri görüyordu... Sonra gitti Ören’e, tasarım atölye çalışmasına katıldı. Hasta bir insan normalde bu durumda yerinde kımıldamazken...
Derken sabah Güler, "Yılmaz’ı kaybettik" haberini verdi. Evet, son konuşmayı yaptıktan 5 saat sonra... Bu kadar hızlı beklemiyordum. Bu beyin bedenini bir süre daha yönetir, yönetsin, en azından kapsamlı sergisinin hazırlandığı Kasım ayına kadar diyordum.
Üretme isteği yüksek, bellek pırıl pırıl, yaratıcılığı yerinde, ama beden ise insanı insan yapan beyne ayak uyduramıyor, beyni terk ediyor, onulmaz akciğer hastalığından değil de, kalpten gidiyor.
Olağanüstü bir tasarımcı
Bnim için alarm noktasıydı bu açıklama, ama ses net, akıl berrak, hiçbir sorun yok bedenin enerjisinden başka. "Sana bir hastane yatağı alalım yarın diyorum, motorludur, yarı oturur durumda büyük tabletin üzerinden çizimlerini, tasarımlarını hatta yazılarını sürdürürsün."
Hayatla ilişkisini tasarım, üretim, yazma ile sürdüren, bunları yapamayınca zaten yaşamasının anlamının kalmadığını bilen birisi var karşımda. Ona bu koşulu yaratabilecek her şey önemli. Soruyorum bilenlere, bu tür hastalar için motorlu ev tipi yataklar var, ertesi gün bunlardan bir tane kiralayacağız.
‘Enerjim bitiyor’
Uzaktan, TV’sinin açık olduğunu duyuyorum, ne oldu CHP’de imzalar diye soruyor. Çok da ilgilenmediği bir konu. Daha bir sürü şey... Böbrek taşı meselemi soruyor. O taş alçağı üzerine yazacağım diyorum. 15 gün kadar önce ciğerinde biriken sıvının alındığı hastanede yanındaydım. Sonuçta yeni bir enerji kazanacağını düşünüyordu. Ada’ya bize getirtmiştik, 3 gün bizde kaldı ve elindeki fotoğraf makinesi ile detay fotoğraflar çekti, bir sanatçının gözü neleri görüyordu... Sonra gitti Ören’e, tasarım atölye çalışmasına katıldı. Hasta bir insan normalde bu durumda yerinde kımıldamazken...
Derken sabah Güler, "Yılmaz’ı kaybettik" haberini verdi. Evet, son konuşmayı yaptıktan 5 saat sonra... Bu kadar hızlı beklemiyordum. Bu beyin bedenini bir süre daha yönetir, yönetsin, en azından kapsamlı sergisinin hazırlandığı Kasım ayına kadar diyordum.
Üretme isteği yüksek, bellek pırıl pırıl, yaratıcılığı yerinde, ama beden ise insanı insan yapan beyne ayak uyduramıyor, beyni terk ediyor, onulmaz akciğer hastalığından değil de, kalpten gidiyor.
Olağanüstü bir tasarımcı
Her zaman öğrenci ve her zaman öğretmen.
Dokunduğu herkeste güzellikler bırakan, etkisini, insaniliğini, yüksek duygu
durumunu, büyük bilgi birikimini ve özgün fikirlerini hemen transfer eden, 30
yıllık sevgili dostum.
'İçinden tasarım geçen insan'dı Zenger. Her şeyi tasarladı, ev, mobilya, ofis... Tarihi tasarladı, İstanbul’u heykelleştirdi ve anıtlaştırdı. Kamera tasarladı, var olan dijital oyuncakları tamamen kendine daha büyük olanaklar sunan yeni teknolojilere dönüştürdü. Bilimi, fiziği, elektroniği, ışığı çok iyi biliyor ve çalışmalarında kullanıyordu. Bir zamanlar Kodak’ın fotoğraf filmi çalışma ve tasarımlarına bile katıldı. Malzeme tasarladı, büyük kimyasal malzeme üreten şirketlerin kapıları kendine açıktı.
New York dahil pek çok kentte sergiler açtı. Kavramsal heykel sergilerini geometri, matematik, fizik biçimlendiriyordu. UNESCO ile çalıştı ve çok başarılı tasarımlar gerçekleştirdi. Yılmaz, Türkiye’de bir ilki yapan Bilim Merkezleri Vakfı’nın Taşkışla’da faaliyete geçirdiği Deneme Bilim Merkezi’nin ilk Bilim Şenliği’nin kuratörü, tasarımcısı, üreticisiydi. Önünde kuyruklar oluşan, çocuklar için eğlenceli deneysel bilim setleri, oyuncaklarını tasarladı. Sonraki bilim şenlikleri onun beyin, deprem, aynalar, ışık, yanılsama sergileri ile şenlendi.
Üç boyutlu düşünme gücü
Birlikte çalıştık, amacımız, dışarıda 15-20 bin dolara satılan deney setlerini burada üretmekti. Çünkü bilim merkezleri ülkemizde hızla gelişecekti ve Türkiye’nin tasarımcı ve üretici beyinlerinin eserleri olmalıydı tüm bilim deney setleri. Türkiye’de bilim merkezleri çoğaldı, ama oyun-bilim setleri hep dışarıdan satın alındı.
Yılmaz, zor işlerin adamıydı. ABD’den, ünlü tasarımcılardan, buraya sergi için çizimler gelir ve onları heykellere, büyük tasarımlara ancak Yılmaz dönüştürürdü. Üstün üç boyutlu zihinsel düşleme gücü ile, mekanik ve fizik bilgisi ile olağandışı eserler ortaya çıkarttı.
"Bunu Yılmaz tasarlar ve üretir" cümlesi tasarım dünyasında çok sık dolaşırdı. Bu alanda büyük ödüller aldı. Ama sade yaşadı, naif kişiliği ile para pul meselelerinde hep kazıklanan insan oldu. Zor düştüğü zamanları hep paylaştı. Ama kötü bir söz hiç dile getirmedi. Çevresinde zora düşenlere hep yardımcı oldu. Öyle üç beş kuruş değil, on binler, yüz binlerle... Aramıza hiç para girmedi. Zor durumlarda, bunu nasıl aşarızı tartıştık hep...
CBT’de çok haberini yaptık. Sitemizde ve HBT dergisinde son iki ay içinde yayımlanan iki harika (Yılmaz Zenger: Yüzyılın sürdürülemezliği “Sürdürülebilirlik" ve Yılmaz Zenger: İlkel toplumlar ilkel mi?) yazısını bulacaksınız. Bir de Özlem Yüzak’ın duygu dolu yazısını..
Güzel adam, bizi bıraktın gittin. Yaptıkların, ürettiklerin, tasarım düşüncelerin ışık saçsın yaşayanlara...
'İçinden tasarım geçen insan'dı Zenger. Her şeyi tasarladı, ev, mobilya, ofis... Tarihi tasarladı, İstanbul’u heykelleştirdi ve anıtlaştırdı. Kamera tasarladı, var olan dijital oyuncakları tamamen kendine daha büyük olanaklar sunan yeni teknolojilere dönüştürdü. Bilimi, fiziği, elektroniği, ışığı çok iyi biliyor ve çalışmalarında kullanıyordu. Bir zamanlar Kodak’ın fotoğraf filmi çalışma ve tasarımlarına bile katıldı. Malzeme tasarladı, büyük kimyasal malzeme üreten şirketlerin kapıları kendine açıktı.
New York dahil pek çok kentte sergiler açtı. Kavramsal heykel sergilerini geometri, matematik, fizik biçimlendiriyordu. UNESCO ile çalıştı ve çok başarılı tasarımlar gerçekleştirdi. Yılmaz, Türkiye’de bir ilki yapan Bilim Merkezleri Vakfı’nın Taşkışla’da faaliyete geçirdiği Deneme Bilim Merkezi’nin ilk Bilim Şenliği’nin kuratörü, tasarımcısı, üreticisiydi. Önünde kuyruklar oluşan, çocuklar için eğlenceli deneysel bilim setleri, oyuncaklarını tasarladı. Sonraki bilim şenlikleri onun beyin, deprem, aynalar, ışık, yanılsama sergileri ile şenlendi.
Üç boyutlu düşünme gücü
Birlikte çalıştık, amacımız, dışarıda 15-20 bin dolara satılan deney setlerini burada üretmekti. Çünkü bilim merkezleri ülkemizde hızla gelişecekti ve Türkiye’nin tasarımcı ve üretici beyinlerinin eserleri olmalıydı tüm bilim deney setleri. Türkiye’de bilim merkezleri çoğaldı, ama oyun-bilim setleri hep dışarıdan satın alındı.
Yılmaz, zor işlerin adamıydı. ABD’den, ünlü tasarımcılardan, buraya sergi için çizimler gelir ve onları heykellere, büyük tasarımlara ancak Yılmaz dönüştürürdü. Üstün üç boyutlu zihinsel düşleme gücü ile, mekanik ve fizik bilgisi ile olağandışı eserler ortaya çıkarttı.
"Bunu Yılmaz tasarlar ve üretir" cümlesi tasarım dünyasında çok sık dolaşırdı. Bu alanda büyük ödüller aldı. Ama sade yaşadı, naif kişiliği ile para pul meselelerinde hep kazıklanan insan oldu. Zor düştüğü zamanları hep paylaştı. Ama kötü bir söz hiç dile getirmedi. Çevresinde zora düşenlere hep yardımcı oldu. Öyle üç beş kuruş değil, on binler, yüz binlerle... Aramıza hiç para girmedi. Zor durumlarda, bunu nasıl aşarızı tartıştık hep...
CBT’de çok haberini yaptık. Sitemizde ve HBT dergisinde son iki ay içinde yayımlanan iki harika (Yılmaz Zenger: Yüzyılın sürdürülemezliği “Sürdürülebilirlik" ve Yılmaz Zenger: İlkel toplumlar ilkel mi?) yazısını bulacaksınız. Bir de Özlem Yüzak’ın duygu dolu yazısını..
Güzel adam, bizi bıraktın gittin. Yaptıkların, ürettiklerin, tasarım düşüncelerin ışık saçsın yaşayanlara...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder