21
Haziran 2018 Perşembe /Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet
Turgut Özal Cumhurbaşkanlığı bir doğan harikası Okluk
Koyu’nda küçük bir Cumhurbaşkanlığı yazlık köşkü yaptırdı... Gerçi o zaman da
küçük bir kıyamet kopmadı değil. Özal’dan sonra Cumhurbaşkanı Sezer, köşkü
olduğu gibi korudu, gidip kaldı mı, doğrusu bilmiyorum.
Ama az ile hiç bir zaman
yetinmeyen ve az nedir bilmeyen son cumhurbaşkanı döneminde, Atatürk’ün mirası AOÇ parsel parsel yok
edilmeye başlandı. Ortaya biliyorsunuz 1000 odalı bir saray çıktı.
O da yetmedi, Özal’ın
köşkünü beğenmedi, herhalde nedir bu ormanda bir av kulübesi gibi,
cumhurbaşkanlığına yakışır mı diye düşündü ve Okluk Koyu’na 300 odalı bir saray
daha kondurdu: Yazlık Saray efendim.. Burada binlerce ağacın kesilerek bir doğa
katliamı yapılmasını, gelen söylentilere göre beğenilmeyen mermerlerin sökülüp
değiştirildiği, kaça çıkacağı konusunda asla şeffaf olunmadığı gibi konuları
bir kenara bırakıyorum.
Meselem Cumhuriyet
döneminde saray tipi yapıların inşası..
Tabii hiç birine “saray”
demiyorlar. Birine Beştepe diyorlar, diğerine de herhalde Cumhurbaşkanlığı
yazlık köşkü falan diyecekler.
Ama yapılışları,
mantığı, görkemliği, uslüpları, kısaca anlayış tamamen saray konseptiyle
örtüşüyor.
Saray yaptırma
merakının, Cumhuriyet dönemiyle zerre ilgisi yoktur. Tek bir saray
yaptırılmamıştır, devleti yönetenler, bugünle kıyaslarsak mütevazi
davranmışlardır bile diyebiliriz.
Baskı ve mutlaklık simgeleri
Saray; krallık, padişahlık,
hanlık, sultanlık, imparatorluk dönemlerinin simgelerdir.
Ülkelerinin tüm
zenginliklerini babalarının malı ve milleti de kulları olarak gördükleri için,
ülkenin- devletin hazinelerini istedikleri gibi harcarlardı ve saraylar inşa
ederlerdi. Bu saraylar, güç ve mutlaklık gösterisinin simgeleridir. Bir
amaçları da halkı görkemli yapılarla psikolojik olarak ezmektir. Tüm
katedrallerin, muazzam dini yapıların da en önemli işlevlerinden biri budur.
Cumhuriyete geçmiş, veya
meşrutiyetle yönetilen ülkelerin hiç birinde yeni saray inşa edilmemiştir.
Hepsi Cumhuriyet dönemi
öncesi rejimlerin yönetim binaları olarak bugüne miras kalmıştır. Pek çok
Cumhuriyet hükümeti de ülkeye miras kalan sarayları kullanmamakta, yeni sivil
yapılarda çalışmaktadır.
Bizde de saraylar müzedir.
Saray dönemlerine geri mi döndük
Saray-müzeleri yeniden
yönetim birimlerine dönüştüremezsiniz, hem bugünkü ihtiyaçları karşılamaz hem
de buna kalkışırsanız tefe koyarlar.
Peki ne yaparsınız?
Kendinize yeni saraylar inşa edersiniz.
Bu iktidar ve liderinin
Osmanlı özentiliğinin tipik ifadelerinden biridir bu.
Liderin çevresinde
bizzat oluşturulan kul düşünceli taraftar kitlesi de, yıllardır RTE’yi padişah,
sultan olarak görmekte, liderin çıkartıldığı göklerde, ancak saraylarda
yaşayabileceği inancı karşılıklı olarak kesinleşmektedir.
RTE kendini buna layık
görüyor; seçimle gelinen / gidilen Cumhuriyet döneminde, kendine mutlaklık inşa
etmektedir.
İktidardan düşecektir
Burada “yoksul ülkede bu
ne şaşaa”, “doğmamış yetimin hakkı” vb gibi kalıplar üzerinden bir gevezelik
yapmayacağım. Hiç bir seçilmişin böyle bir harcama yapma hakkı olmadığını, her
seçilmişin kendisine emanet edilen harcama yapma yetkisini böylesine
kullanamayacağını, saray maray gibi inşalara asla kalkışamayacağını, halkın
hiçbir seçilmişe verilmiş böylesine bir izni olmadığını söylüyorum.
RTE iktidardan
düşecektir, eninde sonunda. Muhalefetin bu sarayları kişinin değil ülkenin
yararına en iyi şekilde kullanacağı açıktır.
Muhalefette hiç bir
vicdan sarayı kabul etmez.
AKP içinde de bu vicdana
sahip çok sayıda kadro olduğuna da inanıyorum.
Bu yapılar inşa ediliyor, soruyorum: Hangi
hakla?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder