Aydın Doğan’ın devir teslim töreninde “gemiyi güvenilir limana çektim” sözlerine takılmayacağım. Buna kendisi ve medya patroniçeleri – yöneticileri olarak hayatlarını kuran kızları şüphesiz ki inanmıyor. Paraların üzerine yatıp mutlu bir yaşam sürülmeyeceğini onlar çok iyi bilir.
Şüphesiz ticari hayatlarını sürdürecek işleri var; mesele, ailenin toplam olarak “başka çare kalmadı.. bu iktidar bizi mali olarak da yok edebilir, içeri atabilir” kıskacı içine alınmış olmasıdır!
Bu açıdan bakıldığında aile, satışı “kârlı bir iş” olarak kabul ediyorlardır.
“Ver malını, al canını, rahatını, özgürlüğünü, artık normal bir yurttaşsın, sana saygımız sonsuz!”
Bahtı kara Türkiyem!
Zaten aile “Aydın Doğan iyi bir tüccardır” dememiş miydi?
Ne diyeyim: Bahtı kara Türkiyem!
Bunu salt Doğan Ailesi için söylemiyorum.
Aynı zamanda Demirören Ailesiiçin de!
Satan da alan da aynı siyasi kıskaç içinde hareket ediyor.
Yani bir çember, eskilerin fasit dairesi içindeler. Çıkış yolları kapalı!
Bu daire Türkiye’de ana akım gazeteciliği de kapsıyor.
Bahtı kara Türkiyem: Doğru ve tarafsız bilgilendirme – analiz hakkı giderek gaspedilen toplum için de.
Ve Ziraat Bankası’na bu satış için 675 milyon dolar kredi açılımı için de..
Ana akım medya kalıyor mu?
Soru şudur: Türkiye’de ana akım gazetecilikdiye bir şey kalıyor mu?
1) Medyaya güven düşüyor.
2) Basılı medya kan kaybediyor, uzun medya okumaları yapan okur sayısı, eski kuşakların terki dünya etmesi ile birlikte azalıyor; yeni nesil ağırlık olarak başlık ve spot, görsel resim ile yetiniyor.
3) Ana akım medyanın soruşturmacı, sorgulayıcı, gerçeklere – olgulara bağlı analizci, siyasi iktidarın icraatını ortaya çıkarıcı özelliği, siyasi iktidarın kontrolü altına girdikçe kayboluyor. Toplum, salt iktidar gözlüğü ile seyredilen bir medya manzarasına güvenmiyor.
4) Bu, gazeteciliğin erimesinin, kağıt veya ekrandaki gazetecilikteki büyük değer yitiminin sonucudur da.
Peki ana akım medya diye bir şey kalacak mı? “Ana akım”ın parçasıydı Sabah gazetesi mesela. Öyle bir özelliği kalmadı.
Milliyet de öyleydi, ama önemli bir değer yitimine uğradı.
Şimdi Doğan Medya var sırada.. Eğer Sabah ve Milliyet kulvarına girerse, son akım medyanın da jübilesini yapacağız.
Boşluk: özgür ve cesur sermaye var mı
Aslında durumdan vazife çıkartılacak yeni bir ortam doğuyor. Fox TV, ana akımın şüphesiz ki parçasıdır. Mümkün olduğunca haberciliğin çok yönlü olarak yerine getirme uğraşısından övgü ile bahsetmeliyiz. Gazeteci, elini kolunu bağlamazsan, gerçekten de işini çok iyi yapan insanlar topluluğudur, meslektir. Bunu yapamadığı zaman, zaten gazetecilik de yapmıyor demektir.
FoxTV’nin basılı medyadaki ayağını tamamlayacak bir girişim boşluğunun doğduğunu vurgulamak istiyorum.
Ana akım medya gazeteciliği için sermaye şüphesiz ki var, ama başka işleri dolayısıyla iktidara bağımlı olduğu sürece, sermaye özgür değildir.
“Özgür ve cesur bir büyük sermaye” ortaya çıkabilecek durumda mı?
Eğer varsa, kadroları hazırdır.
Ülkemiz mesleğini yapamayan, ama mesleğini gerektiği gibi yapmak için yanıp tutuşan gazeteciler cennetidir!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder