30 Nisan 2018 Pazartesi / Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet
Salı günü AKP Grup toplantısında konuştuğuna göre, Parti lideri olarak kürsüdeydi diyebiliriz. Kürsü’de, parti lideri olarak, Beştepe mukimine sesleniyordu adeta:
Yeni dönem, daha fazla demokrasi dönemi, daha güçlü hukuk devleti dönemi olacaktır. Daha geniş özgürlük dönemi olacaktır. Yargının daha bağımsız hale geldiği bir dönem olacaktır.”
Beştepe’de oturan ile partinin başında oturan iki kişinin birbiriyle kavga ettiğini düşledim.
Biri eylemde ülkenin, adalet- özgürlük, insan hakları ve laik eğitim konusunda ana eksenini yerle bir edecek eylemlerde bulunuyorken..
Diğeri ona sesleniyor: Hey ne yapıyorsun sen, ülkenin varoluş ve gelecek değerlerini yerle bir ediyorsun..
“Hey Beştepe, zulüm var!”
Beştepe’dekine mi sesleniyordu şunları söylerken, veya Beştepe’deki, Partinin liderine mi talimat veriyordu milyonlarca kişinin adalet yürüyüşüne ve daha sonra mitinge katılması karşısında: “Bir yerde adalete olan özlem çok fazla ifade ediliyorsa orada zulüm vardır demektir.”
İzmir’de de seçim kampanyasını laiklikle başlattı ve ilginç bir şekilde, 10 yıldan fazla zamandır zerresini anımsamadığı, dahası tamamen tersini yaptığı AKP’nin kuruluşunda ve programında olan “demokrasinin şartı laiklik” konusunu, muhalif ve “gavur” İzmirlilerin önüne koydu.
Yerseler tabii.
Özellikle kentlerde imam hatip olmayan lise arasın da bulasın dercesine, bilimsel bilgi ve laik eğitimin giderek tüm okullardan ve ayrıca toplumdan uzaklaştırıldığı net bir fotoğraf olarak ortadayken...
Hele şu sözlere bakın:
“Çocuklarımıza bırakmak istediğimiz bir ülke fotoğrafı var. Bu fotoğrafta, yokluğa, yoksulluğa, yasaklara, baskıya, haksızlığa, adaletsizliğe, esarete yer yoktur. Bizim büyük ve güçlü Türkiye fotoğrafımızda sadece demokrasi, adalet, temel hak ve özgürlükler vardır..”
Reis, adeta Beştepe’yi dövüyor!
Dövüyor ne söz, topa tutuyor topa!
*Şiddetli yoksulluk altında yaşayan 7 milyon çocuğumuz var, bunlar hayata sıfır fırsatla başlıyorlar ve en düşük sınıfın adayları, müstakbel sürdürücüleridir..
* OHAL’in yasakladıklarına bakın.. Tiyatroyu bile Ankara’ya sokmayan, her türlü mitingi yasaklayan valiler, kaymakamlar var.
* Haksızlık ve adaletsizlik, hakkında takipsizlik kararı verilen FETÖ soruşturmalarından aklananları görevlerine iade bile etmiyorsunuz..
*Nedir o Cumhuriyet davasında zulüm tiyatrosu? İki laf ettiler, barışı savunuyoruz dediler diye, binlerce akademisyeni üniversiteden attığınız yetmiyormuş gibi, bir de ceza davaları açtıran Beştepe’deki mi yoksa Parti liderliğinde oturan mı?
Kafam karıştı...
Hukuk, adalet, özgürlükler, basın özgürlüğü vb tüm konularda dünyanın en geri ülkeleri sınıfına soktuğunuz Türkiye’de... Evet, gerçekten de tüm bunları savunacaksa yine bu durumun yaratılmasında başrolü oynayan tek lider savunabilir.
Bu konuyu yarın biraz daha deşeceğim...
Ama seçim meydanlarında İkili Kimliğinbirbiriyle savaşını izleyeceğiz.
Kim bilir, belki de gerçekten aynı kişi değillerdir.
Cesareti olmayan siyaset yapamaz..
Bayılıyorum şu ‘biz kardeşiz” mavrasına.. En son AKP Milletvekili Mehmet Ali ŞahinHabertürk’te Kübra Parile söyleşisinde Abdullah Gülüzerine böyle laf etti, “kardeşlik baki”... Kimse yıllardır Gül- RTA arasındaki “yıkıcı” çekişmeyi anımsamadan konuşuyor.
Rastlantısal olarak arşivi tararken elime geçti, 31 Aralık 2017 Düzce İl kongresinde Abdullah Gül’e giydiriyor ve Anayasa Referandumunda hayır oyu vermekle suçluyordu: Hayırdır, bir anda bu tepkisellik bu hız nereden çıktı. Bozgunculuk merakının sebebi nedir..” diye soruyordu.
Evet, aralarında aslında dışarıdan sıradanmış gibi görünen yıkıcıbir çatışma vardı. İkisinin siyasi yolları çoktan ayrılmıştı. Ama Abdullah Gül Meselesiyazımda belirttiğim gibi, Gül, bir siyaset inşa edemedi, açıkça iktidarın, RTE’nin politikalarını yüksek sesle ve gür eleştiren bir söylem geliştiremedi. Oysa diğeri her fırsatta Gül’e çakıp durdu.
Dün gazetemiz “Şapkasını aldı gitti” başlığıyla, Demirel’in darbeler karşısındaki durumuyla benzeştirdi. Pardon, ülkemizde bir askeri darbe mi var? Eh, omuzu en kalabalık askerin, (Erdoğan’ın Genel Sekreteri Kalınile birlikte) Gül’ü ziyaret etmesi karşısında, yapılacak en iyi geçmişe gönderme böyle olabilirdi, belki de!
Siyasette cesaret yoksa, hiç bir şey yoktur. Liderlikler cesaret işidir..