SAYFALAR

12 Aralık 2017 Salı

Zengin bir patronu anlama çabası


Epeydir kafamın içinde dolaşıp duruyor, yazıya dökeceğim ama duruyorum.
En sonunda bir fırsat yakaladım yazmak için; geçen akşam, ülkesini seven, yaratıcı- başarılı, dünya devlerine kafa tutan, katma değeri yüksek ürünlerin ihracatını yapan bir dosta sordum... Bana bunu bir anlatır mısın?!
***
Ama önce şu durumu açıklayayım...
Diyelim ki bir zengin, 100 milyon dolar parası var, üstelik para kazanmaya devam ediyor, parasını bir cennet adasında kurduğu şirkete ve onun aracılığıyla da riskli ve yüksek gelirli yatırımlara sevk ediyor. Man, Malta vb. gibi bir cennet adasında, eğer gelir elde ederse vergi vermeyecek, üstelik şirketi için kurumlar vergisi gibi vergilerden de en az para ödeyerek kurtulacak.
Diyelim ki bu yolla 100 milyonunu bir yılda 130 milyon yapacak (nerede o bolluk bilemem).
Bunu Türkiye’den yapsa, yine diyelim ki 10 milyonu vergiye gidecek, yıllık kazancı 120 milyon dolarda kalacak...

Malı garantiye almak

Şüphesiz başka avantajları da var: En azından 100 milyon dolarını, garantiye alıyorsun. Ülke kargaşasından kurtuluyorsun. Ne olur ne olmaz! Kendi kazandığı, vergisini verdiği para değil mi? Ayrıca başına bir iş gelir, mahkeme falan çok sık gördüğümüz gibi mala mülke el koyar; mesela ülke ekonomik çukura düşer, hoooop ek vergiler... Veya Başkan paraları dışarıya aktaramazsınız, der.
100 milyon dolar erir.
Bunun yerine patronların büyük çoğunluğunun, hadi önemli bir kısmı cennet adalarında şirket kurmuyor diyelim, ama sağlam dış bankalarda (İsviçre gibi mesela) parasını tutar. Emlak yatırımı yapar, Londra’da İsviçre’de...

Sorumuza gelelim...

Her neyse, diyelim ki ülke normal... Baştaki soru bizim çıkış noktamızdı, orada kalalım: Cennet adasında şirket kurarak oradan yatırım yapmakla diyelim 10 milyon dolar kazancın var... 10 milyon garanti paraya 10 milyon daha eklemek güdüsünün kaynağı nedir? Neden bunu ister?
Yoksa bunu patronun kendisi değil de, paranın kendisi mi ister, bana çok çabuk çoğalacağım olanaklar yarat mı der ve sahip de bunun gereğini mi yapar?
Bu durumda sahip parasının kölesi mi olur, para mı onu yönetir?
Yoksa paranın çoğalma arzusu ile sahibin parasını her imkânla çoğaltma arzusu örtüşür mü?Bunlar zor sorular benim için. Belki de 100 milyon dolarım olsa, patronların davranışını daha iyi anlayabileceğimi, onları anlamakta daha nesnel olabileceğimi veeee belki de başka türlü düşünebileceğimi (mesela onlar gibi!) söyledim dostuma...
Bunu doğrulamak için de 100 milyonum olması gerektiğini düşünüyorum!
Sonunda burada bir bilimsel deney yapacağım ve gerçeği açığa çıkartacağım, değil mi!? Valla katlanırım buna!

Hayır mesele öyle değil!

Ama karşımda da cennet adasında şirketi olmayan, yüzde 99 olasılıkla İsviçre bankalarında para biriktirmediğini kestirdiğim bir patron vardı! Bir canlı örnek! Sen niye onlar gibi yapmıyorsun diye sordum.
Gülüştük, bakıştık. Tutum, düşünce, bakış meselesi!
Kazandığını işini genişletmek için kullanan bir adam! Rekabette ayakta kalmak için Ar-Ge’de sürekli önde olmak zorunda olduğunu düşünen ve bir Türk bunun en iyisini de yapar, size de meydan okur, düşüncesiyle küresel davranan ve düşünen!
Yaptığın işe, ülke sevgine, paraya bakışına, kendine olan güvenine bağlı her şey.
Fakat bir sorun var!
Dışarıda şirket kurmak serbest. Tamam yatırım da yaparsın...
Peki, bu şirketin yazılıp çizilirse niye utanırsın, çekinirsin, binbir dereden su getirirsin, tekzipler yaparsın, tehditler savurursun...
Utanmadan sıkılmadan, göğsünü gere gere yasal bir iş yapıyorum diyemezsin... Kıvırtır durursun! Ticari sır, şirket falan filan ayaklarına yatarsın.
Kur kardeşim, helal olsun, ama utanma, sıkılma, millet ne der diye düşünme...
Hatta bu şirketinin ortaya çıkartılmasını da beklemeden, böyle böyle de, açıkla, saydam ol...
Fakat tüm bu yazdıklarıma rağmen, olayı anlatamadığımın farkındayım.

Paranın dini imanı ile benimki farklı.
07 Aralık 2017 Perşembe/ Bilim ve Siyaset

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder