Prof. Dr. Bozkurt Güvenç hocamdan bir destek
mesajı geldi:
“Türkiye daha sakin bir
yerlere taşınamayacağına göre, akla en yakın gelen çözüm bölgeyi
sakinleştirmek olabilir. Bu açıdan, Türkiye-İran rekabeti yerine işbirliği
akılcı seçimdir. Bu yalnız, büyük güçlerin at koşturmasına değil, İslam’ın
tarihi Sünni - Şii ikilemine barışçı bir çözüm olabilir gibi
görünüyor.
“Yani (bu öneri) ciddiye
alınmalı, ama siyasi bir çelişki var. Son İran Devrimi İslami görünüşü
arkasında bilim-teknoloji ve demokrasiye yönelirken, bugünkü Türkiye Batılı,
çağdaş görüntüsü arkasına gizlenmiş çağdışı bir İslam’a sığınıyor.
“Ve de Batı dünyası, bağımsız
bir Türkiye yerine sömürüye açık ve savaşa yatkın bir Türkiye’yi
tercih eder görünüyor.. ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesinde, iki ülke
arasında yaratılacak Yeni Kürdistan, Böl-yönet politikasının bir uzantısı
olabilir. Müslümanlar birbirleriyle savaşmalı ki sömürüyü görmesinler...”
Ulusal
çıkar
Üç gündür dile getirmeye çalıştığımı çok
net özetlemiş Bozkurt hoca. Teşekkür ederim.
Dünya devine karşı Türkiye, akıllı, ama
ikinci ve üçüncü ülkelere karşı da düzgün ve dürüst politikalarla bölgeyi “sakinleştirebilir”.
Düne kadar Türkiye’yi yönetenler,
Davutoğlu’nun “oraları bizim Osmanlının değil miydi..” tezleri doğrultusunda,
“hak iddia” eder bir pozisyon
almıştı.
Cumhurbaşkanı da “Şam’da Emevi Camiinde namaz kılacağız” biçiminde üst perdeden bu emelleri
dillendirmişti.
Tam bir genişlemeci, başka ülkelere
temelden saygısız ve hegemonyacı politika kısa sürdü ve baktılar ki, “Şam
mam derken aslında bizim topraklar da elden gidecek”, gerçeklerle yüzleştiler..
Ne Emevi Camii kaldı, ne Şam hayali...
Ulus
devletlere çarptılar
Davutoğlu’nun da çağdışı, 150 yıllık
“ulus devletler çağı”nı zerre görmeyen bilmezlikten gelen politikası, başka
milletler ve ulus devlet duvarlarına tosladı.
Gelinen nokta, bölgede devletlerin
varlıklarını sürdürmelerinin ne kadar önemli olduğunun “sosyal ve siyasi
pratikte” doğrulandığını görmektir. Kan ve gözyaşı akıtılması bahasına!
Öyle BOB
Eşbaşkanlığı gibi emperyalistlerin verdiği rütbelerin aslında bölgenin
parçalanmasına, İslam ülkelerini ve milletleri birbirine düşürme ve
savaştırarak yok etmeye hizmet olduğunu hayat gösterdi.
İlgili kişilere hayat bunu gösterdi mi
tam da bilmiyorum!
Sınırlara
ve ülkelere dokunma!
Evet, Bozkurt hocanın dediği gibi Türkiye
çok acil olarak “bölgeyi sakinleştirici” bir pozisyon almalı.
Sadece “sakinleştirici” değil, aynı
zamanda bölgede dayanışma ve işbirliği temelinde büyük ortaklık projeleri
geliştirmeli.
Şimdilik bu konuda birlikte hareket
edilecek ülke İran. İran ile “geçici durum ve güncel çıkarlar” gereği değil,
daha uzun vadeli ve bölgeye gerçekten istikrar getirecek uzun soluklu
politikalar izlenmeli.
Bu iki ülkenin “birlikteliği” emperyalist
emeller karşısında aşılmaz bir kaya görevi görebilir.
Böylece mezhep konusunun aşılmasında da
büyük bir adım atılmış olur.
Nedir bu emperyalistlerin, İngiliz ve
sonra da Amerikalıların yüzyıllardır savaştır, böl parçala yönet
politikalarına bir son verememek! Müslüman ülke yöneticileri yüzyıldır bu kadar
mı akıldan noksan.
İran ile birlik sonra, Suriye ve Irak’la,
zamanla “istikrarı tamamlayıcı” bir zincir oluşturur.
Türkiye’ye
kötülük yapmayın
Rekabet, üstünlük taslama, minik ve komik
hegemonik politikalar, sadece ve sadece bölge dışı büyük güçlerin parçalama
politikalarına hizmet eder. Bir bakmışsınız birbirinizle savaşıyorsunuz.
Nedir o bölgeye yönelik Suudi saldırgan
emelleri!
Suudi parasıyla kendini Riyad’ın
politikasına peşkeş çeken bir dizi “İslam” ülkesinin var olması da neyin nesi.
Bozkurt hoca iktidarın Türkiye’yi sokmaya
çalıştığı “siyasal İslamist” kulvarın büyük çıkmasına işaret ediyor. Bu mümkün
değil, Türkiye’ye en büyük ihanet olur ve bu kez büyük iç kargaşalıklar içine
yuvarlanmış, emperyalistlerin armut piş ağzıma düş politikasına teslim
olursunuz.
18 Aralık 2017 Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder