Başlıkta böyle diyorum, ama hem
savcılar hem yargıçlar, iktidarın beğenmeyeceği karar alanlara karşı
yaptırımları da bilmiyor değiller! Hoop görevden alınıyor ve daha düşük düzeyde
bir göreve atanıyor. Vicdanına göre karar veren bir yargıcı mesela Bakırköy
adliyesinde buluyorsunuz.
Ama hukukun, yasa ve anayasaya
göre karar vermenin yolunun açacak olan biz değiliz, yine savcılar ve
yargıçlardır...
Top dolaştırma
Önceki gün Enis Berberoğlu’nun 25
yıla mahkumiyetinin götürüldüğü Bölge Adliye Mahkemesi, yani istinaf mahkemesi
ile mahkumiyeti veren 14. Ağır Ceza Mahkemesi arasında bir “top dolaştırma”ya
tanık olduk. İstinaf Mahkemesi, verilen kararın yanlış olduğunu belirterek
kararı bozmuş ve dosyayı mahkemeye iade etmişti. Mahkeme bekledi bekledi ve
“yanlış yapıyorsun madem kararı bozdun, o zaman yargılamayı sen yapacaksın,
yasa böyle” gerekçesiyle dosyayı yüksek mahkemeye geri gönderdi.
Ortada bozulmuş bir karar var,
ama hakkındaki 25 yıllık mahkumiyeti ortadan kalkan Berberoğlu hala hapiste!
Birisinin yeniden yargılama yapması ve hatta Berberoğlu’nu eski tutuksuz
statüsüne geri döndürecek bir karar vermesi gerekiyor,
Buna cesaret gösteren yok.
Hüseyin Ersöz söyledi, Yargıtay’ın bu tür
anlaşmazlıkta verdiği bir karar var: İlk kararı veren mahkemenin tek yapacağı,
üstündeki mahkemenin (Bölge Adliye Mahkemesi) kararına uymak.. Dosyayı geri
gönderemez. Sıfırdan yargılama yapması gerekir, tabii Berberoğlu’nu da
salıvermesi...
Bunu yapmıyor, Berberoğlu’nu
salıveren mahkeme heyeti olmak istemiyor, veya buna cesaret edemiyor, ve topu
üst mahkemeye atıyor: Sen serbest bırak
diyor yani!
Korku ve kaygı
Aslında, karara itirazın
yapıldığı Bölge Adliye Mahkemesi de dosyayı geri göndermeyip yargılamayı
kendisi de yapabilirdi, bu yasal hakkı var.
Ama bunu yapsaydı, Berberoğlu’nu
da serbest bırakmak zorunda kalacaktı.
Niye top çevriliyor?
Çünkü Berberoğlu’nun davası ve
mahkumiyeti siyasi!
O zamanlar yazdık çizdik:
Berberolu tutuklaması, iktidarın CHP’ye karşı bir saldırısı... Ayrıca davacı
olan Cumhurbaşkanı’nın ta kendisi. Yargıyı kontrol altında tutan bir yapıyı
oluşturan Cumhurbaşkanı’nın bizzat izlediği bir davanın beraatla sonuçlanması,
şüphesiz ki iktidar için sinir bozucu bir durum yaratabilir!
Bu boşuna bir dava. “Suç delili”
yok. Daha doğrusu, “suç” olarak gösterilen “TIR silahları” konusunda,
bugünlerde pek ortada gözükmeyen Anayasa Mahkemesi’nin verdiği bir karar
var: Bunlar gizli belge olmaz, çünkü daha
önce kamuoyunda yayımlandı ve aleniyet kazandı, bunları yeniden yayımlanması
suç oluşturmaz..
Buna rağmen, bu belgeleri
yayınlayan Cumhuriyet gazetesi o zamanki yayın müdürü Can Dündar’a ve Erdem
Gül’e dava açılmıştı. Peki belgeleri nereden bulmuşlardı? Dündar’ın “bir solcu
milletvekilinden aldım” yazısı üzerine, arandı tarandı ve bu kimsenin Enis Berberoğlu’nun
olabileceğine karar verildi! Çünkü ikisinin arasında telefon görüşmesi
yapılmış! Ama belge alış verişini kanıtlayacak ortada hiç bir şey yok.
Kanıt değil kanaat devrede
Ama mahkeme kanıta göre değil,
kanaate göre karar verdi.
Şu dönemde mahkemelerin yaptığı
bu: kanıt olmasa bile kanaat önemli! Yargı sisteminde, ceza maddelerinde
olmayan bir “belge” oldu kanaat!
Şüpheniz olmasın: Bunu dayatan da
iktidarın kendisi.
Demoklesin kılıcını yargının
üzerinde sallandırırsan, yargının elini ayağına dolaştırırsın.
Zaten yargı sorunlu. Halkın
güveni yüzde 30! Siyasetin gölgesi yargının kendi itibarını yukarı çekmesini
engelliyor.
Adalet yoksa, ülke çökmüş
demektir.
Büyükada tutuklamaları, Osman Kavala
tutuklaması, Cumhuriyet gazetesi tutuklamaları, Sözcü gazetesi davası ve
Berberoğlu... Bunların tümü siyasi davalardır ve arkasında siyasi iktidarın
büyük gölgesi vardır.
***
Ama yine de, savcı ve yargıçlar adil olmadan ve yasal
davranmadan ülkenin önü açılamaz.
Biraz cesaret!
Cumhuriyet’in içeride tutulmakta olan 4 yönetici
arkadaşımızın serbest bırakılması için de, biraz cesaret lütfen!
9 Kasım 2017 Perşembe / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder