İstanbul
Üniversitesi’nden bir akademisyen “valla
akademisyenler arasındaki haberleşmelerde en çok dua paylaşılıyor..” demez
mi.. Ankara Üniversitesi’nden bir başka akademisyen dostumuzun, öğrencilerin
bilgi kalitesi üzerine anlattıkları, ülkenin eğitimde daha diplere doğru yol
alacağını gösteriyor. İki yıl sonraki PİSA sonuçlarını izleyin.
Diyor ki akademisyen
dostumuz: 100 öğrenciden ancak 10’u geçer not alabiliyor. Filistin meselesinin
nedenleri üzerine bir soruyu, peygamberler zamanındaki anlaşmazlıklara bağlayan
öğrenciler var.
Kafadaki bilgilerin
büyük çoğunluğu çöp..
“Milli Eğitim”deki
egemen düşünce, evrim konusunu yasaklayarak, bu çöplüğü sadece çoğaltacak.
Çünkü mesele salt biyoloji değil. Kimya, fizik, astro-fizik, evrenbilim,
jeoloji gibi temel bilimlerin kendi alanlarındaki gelişmeyi ve değişimi anlamak
da, ancak evrimsel gelişmelerini inceleyerek mümkün.
Evrim, hayat ve evren
için bir genel kavrama konseptidir. Yani hayatın tüm alanı “evrim” ile
kuşatılmış durumda.. Peki biyolojide evrim nedir?
Evrim, değişimi inceleme yöntemi
Ali Demirsoy, “Evrim,
Atom altı parçacıktan insana, türlerin görkemli yolculuğu” (Asi Kitap)
kitabında çok yalın yanıtlıyor:
“Evrim, -öncelikle zaman içinde- değişimin kurallarını inceleyen bir
bilimdir. Bunun sadece organik, yani canlılarla ilgili olması gerekmiyor.. 13,5
milyar yıl önce başka kuralların egemen olduğu bir evrenden, doğal yasaların
egemen olduğu bir evrene geçişi ve olayları inceleyen bir bilimdir...”
Yeni Evrim genel anlamda değişimi inceleyen bilim.
Dünya 3 milyar yıl önce bugünkü gibi miydi? Peki 10 milyon yıl, 5 milyon yıl, 1
milyon yıl önce?
Şu eğitim politikasını
bilimsel gerçeklere göre değil de, sabit (değişmeyen) inançlarına göre
yönetenlerin, mesela değişim üzerine verecekler bir konferansta ne diyecekler! Buzul
çağları yaşadığımıza, bu çağlar içinde canlıların pek çoğunun çeşitli nedenlerle
yok olduğuna; Büyük Patlama’ya,
canlıların adım adım değişerek geliştiğine inanmıyorsan, zaten 5 bin, 3 bin,
hatta 500 yıl önceki toplumun bugüne nasıl değiştiğini de açıklayamazsın.
Hastalıkları, bakterileri, virüsleri, canlılardaki değişimi, kanserin nasıl
yayıldığını, antibiyotiklere nasıl direnç geliştiğini de..
O zaman da dünya içinde
aptal olarak kalırsın. Evrim’e inanmamak, bütün bilimleri de çöpe atmak olur. Kafayı,
ben nasıl olur da maymundan gelirime
takmışlar.. Hayır Maymundan değil, ortak atadan farklılaşarak geliyoruz.
Sancar’dan öğrenin!
Evrimi okutursanız, yine
de “Allahın sevgili kulu” inancınızı terk etmeniz gerekmez. Pek çok parlak
bilim insanı, hem inancıyla hem de bilimin gerçeğiyle iç içe yaşayabiliyor.
Mesela Aziz Sancar “Evrim vardır, Güneş balçıkla sıvanmaz.” Diyor. İnsanların bilimin sonuçlarıyla
inancını nasıl bütünleştireceğini kendilerine bırakalım. Esas olan olgulardır.
Bu olguları kabul etmez reddederseniz, bilim, bilgi, teknoloji, mal ve hizmet üretiminde
nal toplarsınız; salt tüketici köle olursunuz.
Bakın Kiliseye, Darwinci kesildi! Galileo’dan
da özür diledi. Evrim vardır diyor. Yaratılış anlayışını farklı yorumluyor.
Mecbur, çünkü kilise olarak varlığını sürdürmesi için bunu yapmak zorunda!
Çünkü bilimsel bilgiyi ve sonuçlarını reddetse itibarı azalacak, insanları da
kiliseden uzaklaştıracak!
Bugünkü İslam ise,
Hristiyanlığın ortaçağını sahneye sürüyor.
Şurası iyi burası kötü olmaz
Bilimcilerin tüm insanı
moleküler en küçük birimlerine ayırarak canlı yaratma noktasına gelmesine akıl
sır erdiremeyecek bir ülke mi istiyorsunuz? O zaman yeni biyolojiye yeni tanrı
mı diyeceğiz? Eğitime yön veren iktidar politikası böyle giderse ülkeyi
çağdaşlıktan iyice uzaklaştıracak sonuçlar üretecek.
Bilim, şurasını
beğendim, burası kötü, hele hele şurası yok mu tu kaka, denecek bir konu
değil. Bilime bütüncül yaklaşımınız olmazsa, ne teknoloji üretebilirsiniz ne de
çağdaşlığı yakalayabilirsiniz.
Bakın Aziz Sancar’a! Eğitim
olarak, onun tutumundan öğreneceğiniz hiç bir şe yok mu? Sancar, eğer evrimi
reddetseydi, bunları üretemezdi, anlamıyor musunuz?
25 Temmuz 2017 Salı / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder