Hemen hemen iki yıldır gündemin ön konuları arasında olan, özellikle de FETÖ darbe girişiminden sonra yoğunlaşan Almanya ile gerilim tırmandı.
Almanya, Türkiye’nin duyarlı olduğu tüm konularda
duyarsızdır.
Mesela PKK’nın Almanya’da istediği gibi fink atması...
Türkiye’ye karşı saldırılarında pek çok konuda lojistik destek edinmesi. Para,
adam, propaganda... Bunların hepsi Alman makamlarının gözü önünde gerçekleşiyor
ve sonuçta Türkiye’nin canı yanıyor.
Bu yıllardır böyle ve diyelim ki Türkiye artık bunu
kanıksadı.
Şimdi de Berlin’in FETÖ’ye desteği veya umursamazlığı geldi.
Pek çok FETÖ elemanı, asker – sivil, bu ülkeye sığındı.
Aralarında doğrudan darbe eylemine kalkışan kimse var mı, bilmiyorum. Ama, FETÖ
örgütü bu ülkede faaliyetini sürdürüyor.
Üstüne üstlük, Almanya resmi olarak –hükümetinin
arkasına takılmış medyası dahil, FETÖ’nün darbe girişiminde bulunduğuna inanmak
istemiyor. Bu “inanmak istememek”
siyasi bir tutum.
Almanlara
sunulan gerekçe
Şüphesiz, iktidarın Türkiye’yi hukuk ve kanun
devletinden bile uzaklaştıran uygulamaları, Almanya ve Batı’nın bu siyasi
tutumunu kolaylaştırıcı ve meşrulaştırıcı rol oynamakta.
İktidarın demokrasi, hukuk devleti, medya özgürlüğü,
anayasal ve insan hakları konularında vurdumduymazlığı, “bizi böyle kabul edeceksiniz” dayatması da, Avrupa’nın evet
diyeceği bir şey değil.
Şüphesiz AB’nin
çifte standart politikası, “büyük devlet” dayatması da kabul edilebilir değil.
Mülteciler anlaşmasında vadettikleri 3 milyar doları
bile vermedikleri gibi, “AB üyeliği
hayali görmeyin” tutumları, Kıbrıs konusunda iki yüzlülükleri vb,
Ankara’nın bildiğini okuması koşullarını yarattı.
Hodri
meydan!
Gelinen noktada Ankara’nın politikası şu:
“Sen FETÖ’cü
subayları vermiyor musun... PKK’nın açık faaliyetlerine göz mü yumuyorsun,
buradan kaçanlara her türlü desteği mi veriyorsun... ben de misliyle karşılık
verir, gazetecilerini ve insan hakları savunucularını teröre destek verdikleri
ve casusluk faaliyetlerinde bulundukları suçlamasıyla tutuklarım.. Hodri meydan.”
Düşünüyorum da, Almanya geçmişte de, mesela 12 Mart
1971 ve 12 Eylül 1980 askeri darbeleri sırasında Almanya’ya kaçanları da iade
etmemiştir. Ama bugünkü gibi iade talebi olduğunu hiç anımsamıyorum.
Zaten 12 Mart ve 12 Eylül darbeci faşistlerinin
kaçanları geri isteme yüzü olamazdı. Almanya’nın da sığınanları diktatörlere geri
vermemek için vicdani ve yasal nedenleri vardı. Dahası Alman makamlarının, geçmişteki
askeri darbeler sırasında ülkesine sığınmak isteyenlere önemli kolaylıklar
sağladığına tanığım.
Ekonomi
silahı
Şimdi Almanlar, ekonomi silahını çekti. Yeni yatırım yapmayın, turistlere gitmeyin vs demeye başladı. En çok mal
sattığımız 1 nolu ülke olan Almanya ile ekonomik ilişkiler ne kadar sarsıntıya uğrar
bilinmez. Ama Türkiye’ye etkisi fazla olur.
Düşünsenize, milli gelirinizin yarısından fazlasının
(420 milyar dolar!) dış borca dayalı olduğu bir ülkesiniz!
Almanlar devletlerine epey kulak verir. En azından
yeni yatırım durur. Turist en az gelir. Pek çok ekonomik ilişki iptal yaşar.
İstediğini satın alamazsın!
Eğer bu gerilim ilerlerse şüphesiz ki Türkiye zarara
uğrayacaktır.
“Hasbelkader zengin!”
Cumhurbaşkanı, “Almanya kendine çeki düzen versin..
hasbelkader zengin oldu” sözlerinin gerçeği dile getirmediğini, içi boş
siyasi polemik yaptığını umarım biliyordur.
Yoksa komik olur. Derler ki, şu sıra sıra bindiğiniz ve asla vazgeçemediğiniz son model zırhlı
Mercedeslerinize bakın önce!
Sanayi 4.0’ı dünyaya dayatan, dünyanın ihracat
şampiyonu, bilimde dünyanın önde gelenlerinden, organizasyon gücü çok yüksek,
iktidarda boş ve göz boyayıcı iş değil gerekeni yapan ve sorun çözen, büyük
dehalar çıkartan bir ülkeden bahsediyoruz.
“Batıya karşı savunma”
Gerilim sürerse Ankara’nın tek yapabileceği, siyasi
askeri kamp değiştirme tehditleridir...
Zaten, Rus hava
savunma sistemi satın almanın imza aşamasına gelmesi de, bu yolda atılmış
en ciddi adımdır.
Batı, “Türkiye
bizden kopamaz” diye düşünebilir.
Ama bu savunma
sisteminin aynı zamanda “Batıya karşı” siyasi ve askeri bir yönü olduğunu
görmeyecek kadar da aptal değildir..
22 Temmuz 2017 Pazar / Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder