SAYFALAR

22 Nisan 2017 Cumartesi

Tasarlanmış bir cinayet eyleminin izinde - 1


İnsanların, kendileri için hayati bir konu olan Anayasa referandumunda  oylarının çalındığına ilişkin ortaya çıkan olgular karşısında büyük tepkilerini dile getirmesinden daha doğal bir şey olamaz.
Yüksek Seçim Kurulu (YSK) asla yapmaması gereken, asla yapamayacağı bir şey yapıyor ve bir yasa maddesini çiğniyor, eziyor, parçalıyor, yok sayıyor. Bu yoruma açık, istediğin gibi kullanabileceğin bir madde değil, ey YSK’yı oluşturan yargıçlar... Adil davranmak dışında size başka bir talimat verilemez. Veriliyor ve buna uyuyorsanız, o cübbeleri çıkartmalısınız. Size talimatı siyaset de veremez, Anayasa ve yasalar verir. İşte o zaman yargıç ve hukuk insanı olursunuz. Aksi taktirde yargı ve hukuk siyasetin oyuncağı olur.

Adalet duygusu sıfır toplum

Biz bunu geçmişte çok yaşadık. FETÖ yargıçlarını, mahkemelerini, savcılarını gördük. Hatta HSYK’sını bile!
Bugün onların nerelerde süründüğünü, hangi deliklere saklandıklarını tüm Türkiye biliyor. Neden FETÖ yargısı nefret topladı?  Çünkü hukuk ve yargı adamı gibi değil, bir siyasi cemaatin aleti olarak davrandılar.
Adalet, hak ve hukuk pratiği ve duygularını ortadan kaldırırsanız, yönetilemez, kargaşaya sürüklenmiş, birbirine kin ve nefret duyan, kendi başına adaleti arayan ve şiddete yönelen, ve tamamen bu duyguların esiri olarak yaşayan ve her şeye öyle bakan bir toplum yaratırsınız.
Buna hakkınız yok. Asla! Türkiye’yi batıramazsınız, siyasal ve toplumsal kargaşalar içine sürükleyemezsiniz, size hiç kimse böyle bir görev veremez. Böyle bir şeye tevessül edemezsiniz. Yoksa olabilecek her şeyin sorumluluğu üzerinize yıkılır kalır.

Yasa maddesi açık ve net

Yasa maddesi açık. Etrafında dolaşamaz, “insanların oy verme hakkı” diyerek, toplamda ülkeyi sosyal kargaşaya sürükleyecek kararlara imza atamazsınız. Çünkü o yasa maddeleri, sizin, YSK’nin da var oluşunun  parçasıdır. Seçim yasaları yoksa, aslında siz de yoksunuz demektir, çünkü bütünün bir parçasısınız. Mühürsüz pusulaları yasayı çiğneyerek kabul edemezsiniz.
İşinize geldiği zaman AİHM kararları diyorsunuz, ama öte yandan bu ülkede AİHM kararları idam ediliyor! Ayrıca, bir ülkenin kaderini etkileyecek bir bütünsel yanlışlığı, AİHM hangi kararında onaylıyor? Burada söz konusu olan tekil, az sayıda bir olgu-durum değil, yüzbinlerce tahmin edilen mühürsüz pusula. Bir AKP’li avukat daha öğle üzeri size başvuruyor, mühürsüz pusulalar kabul edilsin diye.. Anlaşılan on binlerce mühürsüz pusula hazırlanmış ve evetlenerek sandıklara tıkıştırılmış. Başvurusuyla bunları geçerli kılmak istiyor.

Kesin reddederdiniz

Mesela bir CHP’li üye size böyle bir başvuru yapsaydı, kesin reddederdiniz.. Hiç mi düşünmediniz, bir AKP’li neden sizden böyle bir şey istesin? Mühürsüz pusulaların hacmini sorgulamanız gerekmez ki.. Yoksa olayın bir parçası olabileceğinizi zerre kadar düşünmek istemem.
Bu bataklıktan hukuk yoluna girerek kurtulmak mümkün. Tüm oylar sayılır ve mümkün olduğunca temiz ve kabul edilebilir bir sonuç açıklanır. 40 milyon TC yurttaşını yok mu sayacaksınız?
Mühürsüz oyların seçimin kaderini değiştirecek hacimde olmadığını düşünmenin önemi yok. Böyle örgütlü sahtekarlığın tezgahlanması her şeyden çok önemli.
Kararınızla aslında sandığa, anayasaya, yasalara, 40 milyon Hayır’cıya karşı bir örgütlü cinayet girişimini örtbas etmiş olursunuz..

Cumhurbaşkanı ne demeliydi

Cumhurbaşkanı, hak ve hukuk arayanlara söylemediğini bırakmıyor. Tencere tavacı diye başlıyor, Atı alan Üsküdarı geçti gibi acayip bir oldu bitti yaratıyor; konuşuyor da konuşuyor. Şunu kanıtlıyor: Ben ülkenin yarısının Cumhurbaşkanı değilim, hala anlamadınız mı kardeşim!
Millet bunu çoktan anladı, bu nedenle parçalanmış bir ülkeden bahsediyoruz.
Cumhurbaşkanı şöyle demeliydi:
Referanduma gölge düşüremem. Ben temiz ve kimsenin itiraz etmeyeceği bir sandık sonucu istiyorum, YSK gerekirse tüm sandıkları yeniden saysın, kuşkuları gidersin, sahtekarlıklara dayalı bir Anayasa’yı kabul edemem, buna dayanarak Cumhurbaşkanlığı da yapamam.. Bu bir vicdanı eziyettir benim için. Bunun hesabını ahrette bile veremem. Bana insanların içeride ve dışarıda, sahtekarlıklarla sandıktan çıkartılmış bir anayasanın baş mimarı gözüyle bakmasını kabul edemem..
Ve emir vermeliydi: Temizleyin bu işi..

Yoksa rüya mı görüyorum? Hey uyandırın beni!
                                                         20 Nisan 2017 Perşembe  / Bilim ve Siyaset

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder