Bozkurt
Güvenç’in gelecek sayı Herkese Bilim Teknoloji dergisinde “Köşegen”inde
yayımlanacak mükemmel yazısını buraya alıyorum. Pazar günü Frankfurt’ta TMMB -
Türk Mühendis ve Mimarlar Birliği’nin toplantısında konuşmaya gidiyorum. Konu
tabii ki bilim ve teknoloji ve politikaları... (Saalbau Gallus’da)
***
“Referandum
sonuçlarını öngörenler otokrasiye karşı demokrasi diyor.
Yandaşlara göre otokrasi, çağdışı demokrasinin kaçınılmaz
sonucudur. Bağdaşmaz görünen bu inançlara bir çözüm ararken Atina
tarihinde yaşanan felsefi bir demokrasi tartışmasını hatırladım. Laikos
(kadın, yaşlı ve yoksul) çoğunluğun seçimlere katılmasını savunan
gerçekçi Aristoteles’e karşı çıkan ülkücü Platon, Devlet
diyaloglarında, erken demokrasinin otokrasiye (zorbalığa)
dönüşmesini açıklamıştı.
Din,
Devlet ve Demokrasi (2015) kitabımın kaynakları arasında Sokrates’in
Savunması vardı ama Devlet yoktu. Bu yazımda günah çıkarıyorum.
Sokrates’den
alıntılar yaparız ama Devlet’i ikinci dillerden Türkçeye
çeviren Eyüboğlu ile Cimcoz’un büyük emek ürünü Önsöz’ünde (1962)
yakındığı gibi, Devlet’i okumadan, okumuş gibi yapıyoruz. Bu kez
utancımdan Devlet’in hem ‘Önsöz’ünü hem de 7, 8 ve 9. kitaplarını
okudum. Özgün bir ‘Timokrasi’ kavramıyla karşılaştım.
Bir kara mizah veya küçümseme değil, Aristokratik Devlet’ten
Oligarşik Devlet’e geçiş dönemi.
Aristokrasi’den
Oligarşi’ye geçiş sürecinde Timokrasi...
Platon,
Aristokrasi, Oligarşi, Demokrasi ve Otokrasi (Tek adam
veya zorbalık) devletlerini incelerken, Aristokrasi ile Oligarşi arasında,
Elence’de ‘şan, şeref, itibar, gösteriş, para ve güç’ düşkünlüğü
anlamına gelen Timokrasi’ye yer veriyor.
Ülkemizde
yaşanan olağanüstü ‘OHAL’, iflas eden bir demokrasinin
otokrasiye dönüşmesinden çok Timokrasi’yi çağrıştırıyor. Hemen
değinmeliyim ki Platon, ‘İnsan, Devlet, Eğitim’ ilişkilerini,
yaygın çeşitliliği içinde ama çağdaş insan bilimciler gibi bir
bütün olarak alıyor; ‘Kaç çeşit insan yaradılışı (kişiliği)
varsa o kadar devlet şekli olacaktır’ diyor. Beş çeşit devlet
olduğuna göre beş çeşit de insan var.
•Kişisel
farklılıklar, baştakilerden başlar, devleti yıkıma götürür.
İsterseniz Musa [peygamberi]* çağıralım anlatsın. Her canlı
varlık gibi devlet düzeni de bozulur. En iyilerin başa geçmesi
zorlaşır. Demirtunç soylular, Altın-gümüş soyluların yerini alır.
•Timokrasi,
biraz Aristokrasiye, biraz Oligarşiye, biraz da kendine benzer.
Yetenekli kişiler kamu görevlerinden uzaklaştırılır. Devleti
yönetenler saygı görürken çiftçiler, işçiler ve sanatçılar
küçümsenir. Beden eğitimi ve spor yükselirken ahenk ve uyum
(müzik) aşağılanır.
•Bilgili
ve liyakatli kişilerden korkulur. Kavgacı, kaba saba
kişiler, dalkavuklar güç kazanır. Silah elde korku salan kabadayıları
koruyanlar, evlerinde altın saklayanlar kahraman olur. Cimrileşen
kişiler toplumun mal ve mülkünü, Baba mirası gibi cömertçe
harcarlar. Babalarından korkar gibi kanundan kaçarlar. Bu düzende
iyi ile kötü birbirine karışır.
• İnsanların
en çarpıcı özelliği, taşkınlığı (aşırılığı) özümseyip beslemesidir.
Bu kişiler konuşmayı değil, dinlemeyi severler; gençlik
çağlarında hor gördükleri zenginliğe şimdi taparlar. En büyük
eksikleri, müzik ile ahengi buluşturan akıl ve bilimden yoksun
olmalarıdır.
• Eğitim,
kadın-erkek, varlıklı- yoksul herkes için eşit
değildir.
Referandum
öncesi topluma korku salan OHAL’imiz, Demokrasiden Otokrasiye
geçiş sürecini değil, Timokrasi’yi andırıyor.
Bir
SORU: ‘12 Eylül mirası Siyasal Partiler Yasası ile
Demokrasi’ye dönebildik mi?’
* Özgün metindeki ‘Muses,’
adı, dilimize çoğul ‘Musa’lar’ olarak çevrilmiş. Ortadoğu’yu dolaşıp
tanıyan Platon, Hz. Musa’ya atıfta bulunmuş olabilir.
12 Mart 2017 Pazar / Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder