SAYFALAR

8 Mart 2017 Çarşamba

“Atlar uçağa gelirim” ve Nazi benzetmesi milliyetçiliği körükleme girişimi




Almanya hem tarihsel siyasi ve toplumsal, hem de bugün ekonomik olarak önemli iş ilişkilerimizin sürdüğü bir ülkedir.
Önümdeki ekonomik ilişkilerimize bakıyorum ve bugün bizim iktidar liderlerinin atıp tutmalarına gülüyorum.
Almanya için Türkiye şüphesiz çok önemli bir ekonomik partner.
Bize dışsatımı, 2014 sayılarıyla, 22,4 milyar Avro.
Bizden dış alımı 14,5 milyar Avro.
Geçen yılki ihracatımızın –dışsatım–  141 milyar dolar olduğunu düşünürsek, Almanya’nın ihracatımızdaki payı yüzde 11’e yakın!
Türkiye Almanya’dan satın aldığımız 22,4 milyar Avroluk mal ve hizmetleri başka bir ülkeden tedarik etmeniz mümkün mü, sanırım hayır, boykot ediyorum derseniz her bakımdan zararlı çıkarsınız.

6 milyona yakın Alman turist

 Bu arada unutmayalım: Almanya’nın ülkemize doğrudan yatırımı 9,2 milyar Avro’yu buluyor. 6 bin Alman şirketi ülkemizde faaliyet halinde. Bunun yarattığı iş piyasasındaki olanakları düşünün. Dış yatırım çekerek yapamadığınız yatırımları ve açamadığınız iş olanaklarının kısmen karşılandığını dikkate alırsak, kaybınızı asla karşılayamazsınız.
Bu arada 2014’te ülkemize gelen 5,6 milyon Alman turisti saymıyoruz.
Türkiye ile Almanya arasındaki siyasi gerilimin iki ülke arasındaki bu ilişkileri ne kadar aşağılara düşürür bilemem.
Ama Erdoğan iktidarının siyasi gerilim yaratma potansiyeli çok yüksek... Ve siyasi gerilim, hiç şüphesiz ki, dönüp dolaşıp ekonomiyi vuruyor. Turisti vuruyor, THY’yi diplere sürüklüyor, Alman ve diğer yabancı doğrudan yatırımcıları durduruyor, şüpheye düşürüyor hatta engelleyip vazgeçirtiyor.
Siz istediğiniz kadar ekonomiyi “uçuracağız” diye palavra sıkın.

Ah işsiz olmasa ne güzel yönetirim!

Ekonomi dediğiniz kapalı havzalarda üretilmiyor gelişmiyor. Ekonomi tüm dünya ile ilintilidir. Kredi kuruluşları ekonomik risklerin yanında siyasi riskleri de hesap edip müşterilerine duyuran kurumlardır. Siyasi riski arttırmanız ekonomik riskleri hızla yükseltir ve kredi puanlarınız hızla dibe vurur, yatırım yapılamayacak ülke konumuna düşersiniz. Tıpkı bugünkü gibi!
Sonra tüm işverenlere yalvarma ile karışık zılgıt geçiyor: Hepiniz birer işçi alsanız işsizlik sorunu çözülür! Almayanların da çetelesini tutacaklarmış!
Çaresi hazır: Herkes ikişer işçi alsa işsizliği ne güzel yok ederim!
Tıpkı öğrenciler, ders müfredatı, iyi öğretmen vb ye gerek olmasa, Milli Eğitimi ne güzel idare edecekleri gibi!
İşverenler iktidar hışmından korkarak işçi alacaklardır, ama bir iki ay sonra da yeniden kapının önüne koyacaklardır. Ne yapsınlar?!
İki ülke arasında siyasi sıkıntılar var. Bu sıkıntılar her iki ülkeden de kaynaklanıyor.

Bir milliyetçi dalga yaratmaya ihtiyacı var

RTE’nin biner uçağı giderim açıklaması (bu arada kankası evetçi parti lideri ben de gelirim demez mi!) yeni bir “One Minute” yaratma gösterisine denk gelir.
One Minute’un vardığı sonuç, İsrail’de sarmaş dolaş politikasına geri dönüştür. Gerçek hayata avdet yani!
Binip uçağa Almanya’nın kapısına dayanmak da boş bir gösteridir. Ama evet oylarının bir türlü garantilenemediği bu günlerde, Erdoğan ve kankası Bahçeli’nin siyasi gelecekleri açısından şiddetle içi boş ama milliyetçiliği körükleyecek ve evet oylarını iktidarın çevresinde toplayacak bu tür olaylara ihtiyaçları vardır.
Hele Almanya’yı Nazilere benzetmesi, aslı astarı olmayan, ama gerilimi tırmandırmayı amaçlayan boş bir demeçtir..
İktidarın bu girişimi, bu tür olaylarda biridir.
Bunu yapabilirler mi bilemem, ama “milliyetçiliği, korkuyu, endişeyi” körükleyecek olaylar beklentisi içinde olmalı Türkiye..
Seçmen artık bu kadarını yutar mı bilmiyoruz.


SPİEGEL’i DARBECİ GÖSTERMİŞİM..
Dünkü yazımla ilgili Der Spiegel dergisinin yetkilisi aradı. Çok şeyler söyledi yazıyla ilgili olmayan, bunlara girmiyorum, ama benden açık bir özür beklentisi olduğunu söyledi. Yanlış yazsam hiç yüksünmeden herkesten özür dilerim. Spiegel’den de şüphesiz. Değer verdiğimi bir dergi ve ayrıca meslektaşız.
Oysa yazımda aldığım paragraf çok açık seçikti, konunun bu olduğunu, FETÖ konusunda bir delil yok diye yazıldığını anımsattım. Bana, Gülen Cemaatinin tehlikeleri hakkında çok yazı yazdıklarını, asla küçümsemediklerini belirtti ve kendilerini darbeci olarak gösterdiğimi ileri sürdü: “Hukuk devleti açısından delil ile bu Cemaatin tehlikeli olması farklı şeylerdir” dedi.
Delil mi yok? Darbeye katılanların ifadelerine bakan bulur ve görür. Yer gök dolu! Önemli olan buna niyet etmek ve gerçekçi davranmak. Spiegel delilleri görüp yazmayı denemeli bence..

İsterlerse kendilerine bu konuda bir makale yazmaya hazırım.
                                              7 Mart 2017 Salı / Bilim ve Siyaset –  Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder