SAYFALAR

11 Şubat 2017 Cumartesi

Üniversite, kıyım “Midas’ın kulakları eşek kulağı” diye bağırma, duyarlar!


Devletin maaşlarını ödediği tüm kurumlarda, aykırı bir görüş olamaz, barınamaz, dile getirilemez. Aksi olursa kapının önüne konur.
Örnek: bakınız üniversitelerden atılanlar. Hukukçular, siyasal bilgiler hocaları, kamu haklarını savunanlar.
Bu iktidarın nereden nereye geldiğini anlamanın çok önemli bir örneği Prof. İbrahim Kaboğlu: Bir zamanlar Başbakanlığın İnsan Hakları Danışma Kurulu üyesi ve başkanı ikeeeeen… şimdi aynı güç sahipleri tarafından üniversiteden atılıyor.
Çünkü Kaboğlu şu sıralarda Başkancı sisteme hayır üzerine ciddi – bilgilendirici yazılar yazıyor, toplantılara katılıyor. 
Gerçi, iktidarın saflarında destekçilik yaparken şimdi içeri tıkılanlara bakarak, “şükredenler” olabilir!
Ama kamu oyunun önünde tüm muhalefet yapanların, bir adım sonra “hayır diyerek kamu huzurunu bozuyor” suçlamasıyla karşı karşıya kalmaları olasılık dahilindedir.
Zaten iktidar liderlerinin “hayır diyenler teröristtir, teröristlerle birlikteler, çünkü onlar da hayır diyor…” ancak ahlaksızlık denebilecek söylemlerine bakılacak olursa, “kamu huzurunu bozma” konusunda savcılara el kol sallıyor da olabilirler.

“Daha ileri demokrasiye” geçer miyiz

Hele referandumu kaybedebileceklerini görsünler, birden “daha ileri bir demokrasi sürecine” gireceğimiz kesin…
“İleri demokrasi”nin anlamını 15 yıllık iktidarları döneminde çok net anladık.. İleri demokrasiye geçtikçe, tüm demokrasi göstergelerinden en altlarda sürünen bir ülke yarattılar.
Şunun altını çizeyim: İkitdarın salt “kamu kurumlarında, üniversitelerde” çalışanlara karşı tahammülsüzlüğü olduğunu sanıyorsanız yanılırsınız.
Üniversiteler dışındaki kamu kurumlarında zaten tek bir farklı ses çıkmaz. Oraları halledilmiş durumda. İktidarı ister desteklesin ister desteklemesin, ses çıkarmamayı hayat onlara öğretmiş durumda.

“Sus konuşma, yoksa..”

Ama “üniversitelerde dilini tutamayanlar, ağzını kapatamayanlar, akademisyen olmanın kendilerine özgürce görüş belirtme hakkı verdiğini sananlar” var. Var dedimse, çok çok az sayıdalar! Yücel Taşkın ve benzerleri gibi onlar da kamu yasaklısı oldular. Büyük üniversiteli çoğunluk susuyor, iktidardan dersini almış durumdalar: “Sus, konuşma yoksa sıra sana gelecek!”
Fakat ağzını tutamayıp “Midas’ın kulakları, eşek kulağı” diye boşluğa, karanlığa haykırmanın da, şu gözetim dünyasında yakayı ele vermeyi eangellemediğinin bilincindeler!
Ah şu rektatörler! (bu da ne ola!) Oturtuldukları koltukların tabii ki haksızlığını- hukuksuzluğunu verecekler..
Dikkat edin, toptan atılacaklar listesi vermiyorlar, beşer onar..
Bir sonraki KHK için iktidar soracak tabii: Hani daha, hani daha! Bildir bakalım şöyle 10 isim daha..
Çünkü doymak bilmez bir canavara dönüştü iktidar siyaseti! Böyle bir canavar yok muydu masallarda, yoksa uyduruyor muyum!
Rektatörleri iyi kullanıyor. Rektatörler de, dün Cemaate övgüler düzen akademisyen bozuntularını. Onlardan daha iyi, kendi poposunu kurtarmayı birinci derecede önemli sayacak ağır baskı dönemi ihbarcıları mı bulacaklar!
Bu dönem bitecek şüphesiz ve en başarılı rektatörlerin kara listeleri birbiriyle yarıştırılacak!
Hey, mesela Ankara’da birinciliği kim alır acaba!

Tartışacak adam kalmayacak

Yakında televizyon tartışma programlarında boy gösterecek, muhalif olması gerekmiyor- eleştirel görüş belirten akamedisyen bulamayacaklar. Eh gazetelerde en cesurları artık müstear isimle yazarlar!
Unutmayın, bu iktidar ezelden beri, bırakın gerçekleri yazmayı, haber yazılmasını bile istemiyor. Hürriyet’e yapılan bakıların, televizyonların kulaklarını çekmenin haddi hesabı olmadığını biliyoruz.
Erdoğan medya patronlarına nasıl sesleniyordu 2010 Şubatında bakalım:
Köşe yazarları her istediğini yapamaz. Parasını sen veriyorsun yazarına sahip çık, yazdırma gönder.
Şimdi “maaşlarını vediğini” düşündüğü kamu çalışanlarını kapı önüne koyuyorlar.
Çünkü devlet iktidarı taa kendisi. Bir devlet-parti karşımızda.. Bugün en hafifinden kapı önüne koyuyor..
Yarını bilemeyiz!
Sadece şunu belirteyim: 
Biz yarını bugünden yaşıyoruz!
9 Şubat 2017 Perşembe / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet

--

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder