Eğitim Bakanlığı’nın açıkladığı ve
tartışmaya açtığı yeni müfredat içeriği ile ilişkili görüşleri okuyorum. Mesela
“Ortaöğretim Türk Kültür ve Medeniyet
Tarihi” dersinde bilim ve eğitim başlığı altında
öğretilecekler sayılıyor: Tekke, Zaviye, Sahnıseman, Darülmuallimat,
Darülfünun, Enderun..”
Osmanlı dönemlerinde “eğitim
kurumları”nın neler olduğunun öğretilmesine karşı çıkmam. Ama mesela zaviye, tekke, dergah, tarikat vb gibi,
dini yapılaşmaların işlevlerini ve genişlemelerini sürdürdükleri yerleri “bilim
ve eğitim kurumları” kabul ettiğini görüyoruz Bakanlığın. Ne eğitimi? Ne
bilimi?
Tüm bunlar, halk için o dönemin evrensel
nesnel bilgilerini ve okuma yazmayı öğretecek yaygın kurumlarının olmadığı
neredeyse 500 yıllık koca Osmanlı döneminde halkın hadi ileri kesimlerinin
diyelim içine tıkıldığı yerlerdi.
Oralardan hiç bir şey çıkmadı bilim, eğitim uygarlık adına.
Koskoca Osmanlı’dan bilim adına bize
kalan bir cehalet dönemidir...
Elde
var sıfır
Doğan
Kuban
bir toplantıda anlatıyordu. Oturmuş 3-5 yılını Avrupa ile Osmanlı’nın bilim,
düşünce sanat karşılaştırmalarını yapmak için kaynak okumaya vermiş. Sonuçta
Avrupa ile karşılaştıracak bir şey bulamamış.
Osmanlı’ya
bir kahramanlık destanı olarak bakmak, ülkemize bir şey kazandırmaz. Osmanlının
neden çöktüğünün somut bilgileri verilmeli, mesela neden “1800
yılında Osmanlı Devleti’nin hiç bir yerinde okur yazar oranı % 5’i
geçmemekteydi ve ülke genelinde ortalama okur yazar oranı muhtemelen % 1’di…
Tanzimat dönemi sonunda Ahmet Midhat Efendi okuma yazma bilmeyenlerin nüfusun
% 90-95’i kadar olduğunu, bunların kalemsiz ve dilsiz olduklarını yazmaktaydı...”
Oysa, bir yazımda belirtiyordum: 19.
yüzyıl ortalarında Avrupa’da yetişkinler arasında okur-yazarlık oranı büyük
ölçüde artmış ve %50’lerin üzerine çıkmıştı. Mesela Almanya, Hollanda, İsviçre
ve İskandinavya %70’in; İngiltere, Fransa, Avusturya ve Belçika %50’nin
üzerinde bir okuma yazma oranına erişmiştir. (Oktay Yenal’ın “Ulusların
Zenginliği, Eğitim Boyutu” kitabına bakın..
Milli eğitim yetkililerini, bu
müfredatı hazırlayanları, mesela 1920’lere kadar Osmanlı ile Avrupa arasındaki
300 yıllık ister boşluğu deyin, ister gecikmeyi, ister mesafeyi öğrencilere
anlatmak hiç ilgilendirmiyor.
Geçmişten nasıl ders çıkartacağız?
Nedenleri niçinleri merak edecek bir
eğitim sisteminiz yoksa, bir işe yaramıyor.
Mesela Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethediyor, dönemin en güçlü
lideri..
Avrupa Ortaçağı bitiriyor. Bilimin,
teknolojinin sanayi devriminin ilk filizlenmeleri yeşeriyor.
Oysa
tam da o yıllarda, dönemde İslamın Altın Çağı’nın sonu yaşanıyor. Bilim,
felsefe, buluşlar, Avrupa’ya fark atmış.
Abbasilerle
patlayan Altın Çağ, gerileme ve sönme dönemine giriyor.
Fatih,
dönemin en büyük gücü olarak, İslamın Altın Çağının sürdürülmesi önünde
kararlar alsaydı, Osmanlı ve Türkiye bambaşka bir kulvarda ilerliyor olacaktı.
Oysa
Osmanlıda eğitim, medreselerde dinsel nakli ilimlerin cenderesine sokulacaktı..
Osmanlıya hizmet için herşey
“Osmanlı İmparatorluğunun
merkeziyetçi yapısının çok tabiî bir sonucu olarak medreseler, kanaatimizce
Osmanlılarda genellikle bürokrasiye eleman yetiştiren kurumlara dönüşmüş, ulema
da bürokrasinin bir parçası hâline gelmiş... ...son devirlere kadar bu konumu hiçbir
şekilde değişmemiş... İlim ve düşünce ancak bu sınırlar içinde ve devlet hizmeti
için söz konusu olmuş...” (Ahmet Yaşar Ocak)
Niye sanat yoktu Osmanlıda..
Niye önemli müzisyenler çıkmadı?
Heykel, resim de yoktu. Bunlar olmayınca,
tabii ki bilim de teknolojide düşüncede yaratıcılık ta olmazdı (Kuban).
Herkesin Padişahın kulu olduğu, Padişahın
çıkarlarına hizmetin esas olduğu bir toplum yapısında, bu saydıklarımızın ne
işi olabilirdi?
Mukayeseli bir kültür anlatımı
yapılmazsa, çağdaşlığın uygarlığın hedefleri önümüze konmazsa.. dünya tarihinin
bize uygun gördüğü rol köle olarak kalmaktır.
Atatürk’ün ve Cumhuriyetin kazanım ve değerlerini dışla, “daha
fazla imam hatip okulları açacağız” de (Çavuşoğlu), Cihat’ı değerler
sistemine sok, büyük bilim-düşünce akımlarından mesela Pozitivizmi dahası sekülarizmi
bile sapkın düşünceler olarak damgalamanın peşinde koş..
Adeta bir cihatçı, köktendinci bir eğitim anlayış ucundan ucundan eğitim
sistemine el atmış durumda.
Bu kafayla gidecek hiç bir
yerimiz yok.
19 Ocak 2017 Perşembe / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder