Hükümet içinde bile kimsenin kendi
düşüncesini açıkça ve dürüstçe savunamadığı, dile getiremediği adeta bir
“çağda” yaşıyoruz. Her şey “Saray’a endeksli.
Son örnek Mehmet Şimşek. Bir Yeni Şafak’ta yazan
birisinin AB’nin çöküşe gittiğini belirten yazısına “AB
çökmüyor! Tam aksine büyük bir başarı hikayesi. Yaklaşık 510 milyon insan huzur
ve refah içinde yaşıyor..." biçimindeki twit notu, parti ve saray trollerinin şiddetli sadırılarına
yol açtı. Çünkü şu sırada iktidarın işlediği tema “AB çöküyor”du. Nasıl
olur da hem de bir bakan bu teze karşı fikir ileri sürerdi!
Gerçek “biz ne söylüyorsak”
Fatih Tezcan adlı kişi istifayı düşünmezmisin, asimile mi oldun
dedi.
En önemli
mesaj AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan’ın,
“15
yıldır bizi bir arada tutan ve güçlü kılan en önemli şey; söylem
bütünlüğü. Buna aykırı her söz, Partimize zarar verir, seçmenimizi üzer”
mesajıydı!
Yani
diyordu ki kardeşim, söylemlerimiz
aynıdır ve topluca çağırır bağırırız, yalan da olsa, gerçek olsa da olmasa da…
Yani yalan
üzerine kurulan bir iktidarın itirafı.. Bunu biliyoruz zaten, çünkü kitabınızda
gerçek-doğru diye bir şey yazmaz. Gerçek, siz neyi nasıl söylüyorsanız odur.
Mehmet
Şimşek gerçi geri çekilmedi ama sözlerini düzeltmek zorunda kaldı.
Anlayacaklarını sanarak.
Bir bakanın
bile doğruyu söyleme özgürlüğünün olmadığı ve hemen boğazlandığı bir iktidar
yapısı. Totaliter yapının bizzat ifşası.
Sadece
Şimşek mi?
Krizin ağır itirafı
Başbakan Yıldırım da “ortak söylem”den arada
sırada kaçacak gibi oluyor. Mesela geçenlerde kendisinden sonra ekonomi
konusunda söz söyleyecek kişinin Mehmet Şimşek olduğunu söyledi! Troller henüz
ona saldırmaya cesaret edemediler. Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’ye ne demeli: “Ohal’in
uzatılmasını istemiyorum kardeşim..”
Ayrıca
Yıldırım, ekonomideki zorluklar üzerine sorulara da “ayakta kalmanın yoluna
bakacağız, tedbirini alıyoruz” yanıtını veriyordu.
Türkiye’de
iktidar dışardan (ve AB’den) akan trilyonlarla durumu idare etti. Bundan
nasiplenen, zenginleşen iktidar ve etekleri altındaki zevat, AB’nin çöktüğünden
dem vuruyor! Vay bee! O zaman ilk başta sizler bayır aşağı yuvarlanıp gittiniz
demektir! Ne mal satabilirsiniz ne de trilyon bekleyebilirsiniz!
İkili iktidar yapısı
Saray bir
kenara. Hükümet içinde reel olmak zorunda olan kesimler var. Ekonomi yönetimi
başta geliyor. Durumu net görüyorlar. Kriz burunlarının dibinde. Bence Binali
Yıldırım da bunlardan biri.
Ohal’in,
bırakın hak hukuk özgürlükleri, yasa ve Anayasa’ya aykırılıkları, keyfi
yönetimi ve diktatoryal “oh ne ala ne
güzel böyle yönetim..” anlayışının ikidara bütünüyle verdiği büyük zararı…
özellikle bu iktidarı orada tutan ekonomi üzerindeki de dağıtıcı etkisi, Nihat
Zeybekçi – Mehmet Şimşek gibi durumu net görenleri telaşlandırıyor.
Ama
hükümet içinde adeta yalan üzerine yemin etmiş, her durumda Saray söylemine
biat etmişler var. Adalet Bakanı da bunlardan biri. Dünya yıkılsa söylenenden
aykırı bir şey yapmaz.
Suriye: 17 Şehit asker
İktidar’ın
Suriye macerasında kayıp sayımız 17 asker ve subaya yükseldi. Yoğun ve gerçek
çatışma cephelerine yaklaştıkça kayıpların artacağının net işareti.
İktidar
Suriye Ordusu’na karşı kendi kontrol ettiği ÖSO’yu sürüyor. Şimdi El Bab’da
karşı karşıya geldiler. 14 Kasım’da, Türkiye’nin Rus uçağını düşürdüğü tarihin
yıldönümünde, Suriye’deki Türk karargahını vurdular. Eylül’de, Ekim’de bir kaç
kez Suriye “topraklarımıza girdiniz sizi
vururuz” mesajını vermişlerdi.
Bu
şüphesiz ki ikili karakterliydi.
İlki, 24
Kasım yıldönümünde Rus uçağına karşılık, bir intikam saldırısının hazırlığıydı.
İkinci
anlamı da Türkiye’nin ÖSO’yu kullanarak, Suriye topraklarında Esad’tan
kurtarılmış özerk bölgeler ve uydu yönetimler yaratma-kurma politikasına
şiddetli bir yanıttı…
Suriye’nün
tüm askeri harekat planlarının ardında Rusya var. Bunu görmeyen kördür.. Rus
uçağı ve pilotu vurmamıştır, ama Rusların onayı ve desteği ile düzenlenmiş bir
saldırıdır.
Yarın, bu
noktayı ayrıntılandıracağım.
27 Kasım 2016 Pazar / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilHarika bir Makale Olmuş sohbet odalari
YanıtlaSil