SAYFALAR

7 Temmuz 2016 Perşembe

Doktora tezlerinde hırsızlık, bilimsel düzeyimizin ölçütü

Bilim hem bizi hem insanlığı kurtarabilir.. Ama hırsızlıkta önde gidiyoruz..

Bilimsel düzeyimiz ne durumda? Bu konuda iç içe yaşayan iki dünyamız var. Biri, uluslararası göstergelere göre, gerçekten başarılı araştırmalar yapan ciddi bilimi dünyamız. Herkese Bilim Teknoloji haftalık dergisinin son sayısında bilim insanlarımızın başarımları üzerine bir araştırma yayımlandı.
Bir bilimsel başarım değerlendirmesi ölçütü olan h-faktörüne göre, h-20 ve h-40 başarısına ulaşan bilim nisanlarımızın sayısı giderek artıyor. Dergide h faktörü nedir anlatılıyor ve 438 bilimcimizin isimlerine ve başarılı çalışmalarına yer veriliyor.

Başarılı 438 bilimci

Şu kadarını belirteyim, Aziz Sancar’ın h-faktörü 101. Çok üstün bir başarı. Arkasından yine yurtdışında araştırmalarını sürdüren 3-5 bilim insanımız Sancar’ı izliyor. Prof. Mehmet Doğan’ın yazısına göre, başarılı bilimci sayılmanın bir eşik değeri olan h-20 eşiğini aşan 438 bilimcimiz var. Yine h-40 sayısına ulaşan bilim insanı ise çok başarılı sayılıyor. Sayıları 96.
“Başarılı bilimci” nitelemesini salt bu faktöre göre değerlendirmek tabii ki yanlış olur. Ama burada kıstasımız bu.
Türkiye’nin yıldan yıla, bilim dergilerindeki makale, bilimsel not, eleştiri vb gibi yayınları artıyor. 2014’te bu tür yayın sayısı 37.478 iken, 2015’te 38.758’e ulaşmış.
Şüphesiz araştırmaların niteliği gibi ciddi bir sorunumuz var.

Müthiş bilimsel hırsızlıklar

Ama bundan daha ciddi bir sorun ise, özellikle akademi dünyasına yeni adım atanlar arasında, yaptıkları lisans üstü ve doktora tezlerindeki büyük özgünlük eksikliği ve buna paralel büyük bilimsel hırsızlık yüksekliği.
Kemal Göktaş’ın Cumhuriyet’te yayımlanan haberi, dehşet verici bir durumu fotoğraflıyordu. Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Politikaları Araştırma ve Uyguluma Merkezi (BEPAM), “Akademik yazı kalitesi”ni araştırma kapsamında yaptığı araştırmanın sonuçlarını açıklıyor (Dr. Ziya Toprak) ve “2007-2016 yılları arasında yazılmış 470’i yüksek lisans ve 130’u doktora tezi olmak üzere 600 tez”den (477 kamu,, 123 vakıf üni.) üçte biri (yüzde 34) çalıntılarla dolu çıkmış.. Yani 207 tezde yüksek bilimsel hırsızlık saptanmış.
Devlet üniversitelerinde yüksek çalıntılı tez sayısı 150 iken (yüzde 31), vakıf okullarında bu sayı 57 (yüzde 46) olarak bulunmuş! Tabii yüksek lisans tezleri de bundan geri kalmıyor.
Bilimsel çalışmaların “orjinal”liğini de sorgulayan araştırmaya göre, tezlerde benzerlik oranı Türkiye’de yüzde 28,5 gibi çok yüksek çıkmış. Dünya ortalaması yüzde 15.. 

Şimdi bir sonuç çıkartalım:

Bilimde başarı özlüyoruz. Sancar’ı göğsümüze bastık. Yeni Sancar’ların yollarını gözlüyoruz. Ama bilime adım atan genç akademisyenlerimizin yüksek lisans ve doktora tezlerinde, müthiş bir özgünlük eksikliği olduğu gibi, bilimsel intihal oranı da çok yüksek.
Bu sadece bu gençlerin suçu mu? Şüphesiz ki büyük ölçüde onlar okkanın altında, ama tez hocaları ve üniversitelerin tez yönetim sistemleri? Vakıf üniversitelerinde çalıntı tezlerin yüksekliği neden? Devlet üniversiteleri neden işleri daha sıkı tutmuyor? Hocaların tez yönetimlerinde neden bu kaçak büyük kaçak ve açık var?

Çalıntıya hoşgörü yüksekliği

Bunun bir yanıtı, şüphesiz bilimsel hırsızlığın ülkemzde yeterince cezalandırılmaması, üniversiteler dahil YÖK sisteminin de  epey vurdumduymaz halleri, bilimsel hırsızlıkta cezalandırma sisteminin, evrensel ölçülere göre çok geride kalması.
Önümde Prof. Kayhan Kantarlı’nın HBT’de yayımlanacak makalesi var. Meclis’teki yeni tasarı, bilimsel hırsızlıkları cezalandırmada yeni ve büyük açık kapılar bırakıyor. Hırsızlıkları affetmek için türlü çeşitli bahaneler ileri sürülecek bir metin taslağı..
Bilim hırsızlıkla değil, özgünlükle gelişir ilerler. Eğer özgün araştırmalar üretemezseniz, hırsızlık yapar ve düzinelerce benzer konularda sözde tezler yazar ve akademik unvarlar alırsınız.

Bunun sonucu: Bilimde yerinde saymaktır. Bakmayın siz “yayın sayımızın artmış” olmasına!
5 Temmuz 2016  Salı / Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder