SAYFALAR

13 Temmuz 2016 Çarşamba

“Demokrasi” ebedi durak mı, yoksa koşulların ürünü mü? Dünyada “Demokrasi”nin sonu mu -2

Kaç yıl oldu, Der Spiegel’de, Singapur’un tanınmış bir siyaset bilimcisi ile söyleşi okumuştum. Dergi editörü, Singapur’daki otoriter rejimi ve uygulamalarını “demokratik” bulmuyor, alabildiğine eleştirel sorular yöneltiyordu. Singapurlu da, Batı’nın anlayışı ile Doğu’nun yaklaşımındaki kültürel farklılıklara dikkat çekiyordu. Öyle bir çekişme ile bitmişti söyleşi. Kimbilir arşivimin hangi cehenneminde şimdi?
Bu söyleşinin aklımda kalmasının temel nedeni, Batı’nın demokrasiyi ezeli ve ebedi bir “son” olarak görmesiydi.. zaten daha sonra da, yeni liberal demokrasi ile “Tarihin Sonu” ilan edilmemiş miydi!

Soruyu yöneltmenin tam zamanı

Batı’daki çok yönlü gelişmenin gelip dayandığı nokta, “çok partili, kuvvetler ayrılığına ve hukukun üstünlüğüne dayalı demokratik sistem” oldu. Ayakta kalması ve gelişmesi, diyelim ki 200 yıllık bir süreç içinde, adım adım ve krizler, savaşlar sonucu gerçekleşti. Dünkü yazımda konuya giriş yapmıştım.
Demokrasi, hukuk, basın ve insan hak ve özgürlüklerinin bugünkü üst düzeyde  yerleşik düzen”e geçişleri, ancak refah toplumu yaratılması sürecinde gerçekleşti.
Sorumuz şuydu: Peki refah toplumu kendi sınırlarına dayandığında, demokrasi ne olacak?... Öyle zamanlarda yaşıyoruz, belki bu soruyu yöneltmenin zamanıdır.
Batı, refahını bir zaman ölçeği daha sürdürebilir mi, evetse nasıl?

Mümkün olabilir, ama:

Sermayesine, mal ve hizmetlerine yeni büyük piyasalar- coğrafi alanlar daha yaratabilirse..
Rusya’nın eteklerinde, Ukrayna vb üzerindeki savaşın temel nedeni budur. Orta Doğu ve Kuzey Afrika da öyledir. Otoriter rejimlerin yıkılarak, Batı’nın egemenliğini kurabileceği bir araç olan “demokrasi” ve parlamenter sistemin dünyanın her yerinde “Batı kültürü” olarak yayılması, tabii bunun arkasından, ayrılmaz bir sonuç olarak, pazarların Batı egemenliğine tam entegre edilmesi..
Gelişmekte olan Afrika’da Çin bu oyunu bozdu ve bozuyor. Mesela verdiği kredilerden neredeyse faiz almayarak. (Çin’in geniş ekim alanları, madenler vb üzerine büyük satın alış konuları bunun dışında. Çin, bu anlamda “Batı’yı da satın alıyor, o kadar muazzam servet biriktirdi).
Çin’in bu politikası, Batı’nın Afrika’da piyasa yayılışının önünde önemli bir set çekiyor. Sonuç: Batı’nın hiç istemediği pazar daralması!

Bilimsel teknolojik devrimin yeni sürdürücüleri

İkinci olay, bilimsel teknolojik devrim. Refahın bu en temel ve büyük oyuncağının üretimi, hedefi olan, bu konuya odaklanabilecek herkesin eline geçiyor. Uzakdoğu’nun yükselişi, Kore vb bu sayede gerçekleşti. Çin, bugün bilimsel teknolojik devrimin ana mekanizmasını, buluş, yapış ve üretimini kendisi için kullanıyor. Batı’nın yayılışını sınırlandırarak.
Çin (ve benzer yolda Hindistan) Batı’nın sermaye, mal ve hizmetler üretim ve satışının önünde en büyük engel oluşturmuş durumda.
Batı emperyalizmi, çeşitli alanlarda genişlemesinin ve büyümesinin sınırlarında dolaşıyor. Gelişememe, gerileme de demektir. Bu krizdir, kendi ülkelerinde toplum üzerinde daha büyük sömürü sürecidir ve Batı refah toplumunun sürdürülebilirliği için mucizevi yeni yolların bulunması anlamına gelir. Mucize?! FED faiz artıramıyor. Ekonomiye can suyu kurgulanamıyor. Neden acaba?

Dokunulmazlıklar çatırdarsa..

Krizlerde sömürü artar. Mesela 2009-2012 yılları arasında ABD’de en zengin yüzde 1’lik Amerikalıların gelirlerinde yüzde 31 artış olmuş. Yüzde 99’luk kesimlerde ise sadece yüzde 1! Amerikalı geniş kitleler arasında yoksullaşmayı görüyor musunuz.
Demokrasi, refahla birlikte kök saldıysa, (kesin olgu), refah durduysa ve geriliyorsa demokrasi yerinde durur mu? Durursa nasıl ve neleri kaybederek durur?
Demokrasinin temel ayağı refah-büyüme dedik. Ama bunun olmazsa olmazları var: Güvenlik garantisi, tabii ki özgürlükler.. Bunların yanısıra ve hemen merkezde başka olgu duruyor: Mülk garantisi. 
Hepsi, demokrasinin “dokunulmazları”!
Şimdi, “çatı”nın direği, refah/demokrasi tartışma konusu olmaya başladıysa, kaçınılmaz olarak, en son mal-mülk de tartışma konusu olur.

Gördüklerimiz tüm bunların işaretleri değil mi? (Yarına..)
11 Temmuz 2016  Pazartesi / Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder