YARGI
DARBESİ:
Epey bir süredir iktidarın gündeminde olan, yüksek yargılar Yargıtay ve
Danıştay’ın bileşimlerinde değişikliği öngören yasa ile Beştepe yargının
iplerini iyice ele alıyor. Daire ve görevli yargıç sayıları radikal bir şekilde
düşürülüyor. Düşünün, tasarı yasalaştığında Danıştay’ın dörtte bir üyesini,
yani 24 kişiyi tek başına atayacak.
Hiç şüpheniz olmasın, Yargıtay ve Danıştay’da
iktidarın sevmediği tek kişi bile bırakmamak amaç. Bahane “paralelciler”, ama
uygulamada, AKP ideolojisinde olmayan herkesi, tabii ki demokrat, sol ve sosyal
demokrat ve muhalif bilinen tüm yargıçlar tasfiye olacak.. Bir ikisi süs diye
bırakılır mı, bilmiyorum. “İşte bak, var” dedirtmek için..
Yargı, Cumhuriyeti tasfiye ve Tek Adam rejimini
gerçekleştirmek ve “istikrarlı” kılmak için uzun süredir kullanılıyor. 2007’den
bu yana! Demek ki 10 yıla yakın “siyasal yargı operasyonu” yaşıyoruz.
Son operasyon Anayasa’yı değiştirmeye yönelik
olacak. Tabii yapabilirlerse. Böylece 10 yıl içinde tüm sistemi Reis’e bağlayan
sürecin tamamlanması umuluyor!
Beştepe’nin bir danışmanı, Anayasa’dan Atatürk’ü
de temizleyecekerini, sadece adını bırakacaklarını açıkladı.
Hemen hemen 3 yıldır yazdığım, RTE ile başlayan
yeni bir Türkiye, yeni bir rejim, yeni bir dönem, RTE Dönemi, Atatürk
Cumhuriyeti’nin yerine geçirilecek.
Umutları bu..
RUSYA’DAN
ÖZÜR:
Dayanamadılar, kendilerinin kurduğu ve içine yuvarlandıkları tuzaktan çıkmak
için, çukurun dışında bekleyen Putin’e, uzat
elini kurtar bizi buradan, dediler. Bu ilk adım. Rusya tabii ki ilişkileri
düzeltmek isteyecektir. Ama, düşürülen uçağın, öldürülen pilotun ve verilecek
tazminatın hesabını almadan, asla.
İktidar bu yolda ilk adımını attı. Kuşkunuz
olmasın, Putin’in isteklerini bir bir yerine getirecek. Öyle gizli saklı “gel
şu işi çaktırmadan bitirelim” düşüncesine Rusya’dan bir yanıt alacağını sanan
varsa, yanılıyor.
BİR
BAŞYAPIT, HÜRREMŞAH’IN CENNETİN KAPISI: Doğan
Kuban hoca, bugün bayilerde satılan Herkese
Bilim Teknoloji dergisindeki (Sayı 11) yazıda “Genetik yapımızdaki vahşiliği”, insanı ve bu bağlamda gangster
kapitalizmini yazdı, uygarlık tanımını bu bağlamda yeniden ele aldı. Yarınki
Herkese Bilim Teknoloji’de ise (sayı 12) Sivas Divriği’deki Ulucami’nin “Cennet Kapısı”nı anlatıyor. “Dünyanın
bir kaç en büyük yontusundan biri” dediği taş oyma kapının, Mona Lisa’dan bile çok daha anlamlı ve
değerli olduğunu vurguluyor.
Diyor ki: Biz Leonardo’yu, Mona Lisa ve tüm
Rönesans yapıtlarını biliriz, ama bizim dünya çapındaki başyapıtımızdan
haberimiz yok. Mona Lisa üzerinde onlarca tez yazılmıştır. Ama Hürremşah’ın
başyapıtı üzerine sıfır..
HAYDUTLARIN
KURBANI:
Genel bilinen, toplumlarda genetik aptalların sayısının, hemen her toplumda
yüzde 2 civarında olduğudur. Mesleklerde de bu oran korunur! Siz hesap edin kaç
genetik aptalımız var!
Anlı şanlı, iyi, uysal tanırsınız. Belki de
işinde cevher bile olabilir! Ama, şu telefonla yönlendirilen ve hipnoza
kapılmış gibi, korkudan -endişeden veya inanmaktan tüm talimatları yerine
getirip malını mülkünü kaptıranları ben toplumsal dağılımda nereye koyacağımı
bilemiyorum.
Ama kesin olan şu: Carlo Cipolla’nın toplumu
ayrıştırdığı ve sınıflandırdığı
yapıtında, “saflar, zekiler,
haydutlar, aptallar” diye dörde ayırır; malını mülkünü kaptıranları, acaba haydutların kurbanları sınıfına mı
koysak?
En iyisi o.
Çünkü bazen toplumun önemli bir bölümü, veya
yarısı haydutların esiri olabiliyor. Meselemiz salt mal-mülk olsa!
16 Haziran 2016 Perşembe / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder